Derler ki. Titanic batarken,filikalara binip kurtulanlar, ölenlerin çığlıklarını duymamak için var güçleriyle şarkılar söylemişler. Değişen pek de bir şey yok gibi.
Bir şeyi çok uzun süre beklediğinizde, beklediğimiz şeyin boşluğu adeta katılaşır.. Beklenilen gerçekleştiğinde boşluğumuzu doldurmuyorsa hiç esneme payımız kalmaz bu sebeple.. Ya kırarız, ya kırılırız..
"Geciken hiçbir şey kendisi değildir zaten, bilirim." (Hasan Ali Toptaş)
Jodorowsky "Ömrü kafeste geçmiş kuşlar uçmayı bir çeşit hastalık zanneder.." der.. Kafeslerine süslü isimler bulanlara güzel bir uyarı.. Acı bazen dile gelir gibi olur.. "Kafesteki kuşların neden şarkı söylediklerini biliyorum.."
I
İnsan ihtiyacı olanın yokluğuna alışıp eksikliği kanıksayınca durum yıkıcılık kazanıyor zaten. Çünkü sonra fark ediyor ki ihtiyacının yeri dolmamış o boşluk hala içinde duruyor.
Gitmek,
uzun süre içimizde birikir aslında.
Her kırılmada biraz gideriz, her üzülmede, her yanlış anlaşılmada biraz gideriz.
Karşımızdaki bazen bir insan olur, bazen bir toplum bazense bir düşünce.
Gitmek, içimizde biriken bir şeydir.. Gitmek isteği, her zaman başka bir yere/şeye varmak isteğini içinde taşımaz..
İnsan sadece gitmek ister kimi zaman..
Bir kişiyi tanımak istiyorsanız ona sorular sormayın.. Ondan sorular sormasını isteyin.. Zira insanlar cevaplarının arkasına gizlenebilir, sorularının değil.
Hislerimizi aktarırken hep "gibi" kelimesine muhtaç olmak.. Yaşıyor "gibi" oluşumuzdan sanırım..
"Ben hatırlamadıklarımı daha derinden hissediyorum.." Ne de olsa "Derin tesirler dilsizdir.."