Ben çok Türk Edebiyatı okumamıştım bu zamana kadar. Kitabı da twitterdan takip ettiğim Sukhov mahlaslı hesabın, en iyi Türk Edebiyatı eserleri sıralamasından görüp almıştım. Kendisi benim okur kimliğime çok katkıda bulunmuş birisi. Kitabı aldıktan sonra arka kapakta yazan yorumları görünce daha çok merak ettim. Çünkü yerli ve yabancı bir çok yazar ve eleştirmen Tolstoy ve Dickens ile; Savaş ve Barış, Moby Dick ile benzer, eşdeğer tutuyorlardı kitabı. Okumaya başlayınca, ilk sayfadan hakveriyorsunuz tüm bu övgü ve yakıştırmalara.
Anlatım dili, betimlemeler, kurulan gerçekçi ancak efsanelerin içerisinde bir dünya. İnsanın iç dünyasında yaşadıklar ve çevresiyle gergin ve gelgitli ilişkisi... Nasıl anlatıp, nasıl öveyim emin olamadım.
Kitabın konusuna gelecek olursak: Çukurova'ya pamuk toplamaya inmek üzere olan bir Türkmen Köyü sakinlerinin iç dünyaları ve köy ile kurdukları ilişkilerini konu alıyor. Bütün köy pamuk toplamaya inerken köyün yakın tarihi, günün ilişki ve konuları; siyasi atmosfer ve köylüye etkilerini okuyoruz bu çile yürüyüşünde. Bu bir çile yürüyüşü. Çünkü, hem zaten tek geçim kaynağı pamuk toplamak olan köylü yaşlı, genç, çocuk atsız, arabasız yollara düşüyor. Hem de köyün muhtarı ve onun çıkarları, çıkarlarını korumak için kullandığı siyasi ilişkiler onları o sefilliğe her geçen sene daha da mahkum ediyor.
Anlattığı dönemin köylü hayatını ve siyasal hayatın köydeki yansımalarını muhteşem şekilde aktaran bu kitabı mutlaka okumalısınız. Hatta benim gibi Türk Edebiyatı okumalarında eksik kalmışsanız ilk okumayı Yaşar Kemal ve DağınÖte Yüzü serisi ile yapabilirsiniz.