"Toplum, sanatçılardan esin ateşi ister; halkın zevki ve sanat coşkusu için dolup taşan bu ateş, eninde sonunda elbette kendilerini yakıp kavuracaktır. O zaman onlara acınır, başlarına gelen yıkımları, belaları haber aldıktan sonra akşam yuvasına dönen iyi bir kentsoylu, temiz yürekli, uysal karısına:
- Biliyor musun, der, o güzel sesli kız yok mu, üzüntüden öldü. O güzel şeyler söyleyen ünlü şair de kendi canına kıydı. İkisine de yazık oldu kadınım...Bütün bu insanların sonları kötü oluyor. Mutlu olanlar, yine bizim gibi sıradan insanlar..."
Heykeli dikilen bir köpeğin hikâyesi...
1924 yılında Tokyo Üniversitesi'nde görev yapan Japon profesör Hidesaburo Ueno, küçük bir köpek yavrusu edindi kendine.
Profesör Ueno, Japonca'da ‘sekiz tane' anlamına gelen Hachiko adını koydu köpeğine...
Beraberliklerinin sadece bir yıl süreceğini bilmiyordu. Ama o bir yılda dünya tarihine geçecek,
Günler artık okunaklı degildir. Eli ağırdır meltemin bile, yükselir her gün yaşamanın çıtası, üzülmek ne kelime. Sesine güvenen kuş gibi ölüm konar ömrümün dalına.
Fena mı?
Fena.
Yine akşam oldu, olmasa iyiydi.
Kitap fuarında büyük uğraşlar sonucu kitabı alabilmemin akabinde, hemen o akşam başladım kitabıma. Araya fuar ve imza günleri de girince (sevgili Rita'cığımla tanıştımm, görüştüm daha ne olsunn^^ ) ve kitabı acele acele okuyup bitirmek istemediğim için de, ancak son noktayı koyabildim. İlk olarak bu kitap bir başkaydı diyerek başlamak istiyorum
Saat sabahın dokuzu. İnce ince yağmur yapıyor, hani şu bilmem ne ıslatan çeşidinden bir yağmur. Ayaz. Çamur. Islak. Galatasaray’da tramvay bekliyorum. İstanbul yakasına geçeceğim. Durak yerinde benim gibi bekleyen bir yirmi otuz kişi daha var.
Karşıdan bir vagon sökün etti. “Maçka-Beyazıt.” Ön camında küçük bir tabela: DOLMUŞTUR. Tramvay
Hayallerimin Arka Bahçesi en sevdiğim türler olan distopya-fantastik-bilim kurgu kitaplarımda yine bir tekrara düşme durumu yaşayıp,ara verdiğim bir zamanda kitap bloglarında dolanırken karşıma çıkmış bir kitap... Çok iyi yorumları görünce de dayanamayıp almıştım. İyi ki de almışım dedirtti bana... Kitaplığımda da baş köşede yerini aldı.
Alix
LOJMAN
Lojmanda oturmak ayrı bir yaşam tarzı. Herkesin kocasının aynı işi yaptığı bir aileler topluluğu bu. Çalışmayan kadınlar için standart bir hayat: Sabah aynı saatte, hatta aynı dakikada evinden çıkan üniformalı kocalar, pencereden kocalarının servis araçlarına binişini seyreden kadınlar, öğleye kadar ev işleri, öğleden sonra kadın
Dün akşam, yaklaşık iki saatte bitirdim. İlk kez çizgi roman okuyorum, karikatür çok severim ve çizgi roman da okumaya karar verdim bundan sonra. Eğer, çizgi roman öneriniz var ise benimle paylaşın lütfen -süper kahramanlı olanlar hariç-.
İlk kez çizgi roman okuduğum için fazla bir yorum yapamam elbette. Fakat resimlerini beğendiğimi söyleyebilirim. Suç ve Ceza'yı okuyalı bir buçuk iki yıl oldu, şimdi de çizgi romanını okuyup tekrar hatırladığım için mutlu oldum. Tabii romanla kıyaslama yaptığımızda, çizgi roman kısaltılmış. Yine de günümüze uyarlanmış Suç ve Ceza'yı beğendiğimi söyleyebilirim. Okuduğum diğer dünya klasiklerinin de çizgi romanını okumak istiyorum. Son olarak, çizgi romanın başındaki, Dostoyevski'yi ve kitaplarını anlatan bir yazıdan, bu konuda aşırı bilgim olmasa da beğendiğim bir kısmı paylaşmak istiyorum:
"Sovyet sonrası kurulan Rus Federasyonu benzer bir toplumsal ayrışmayı besledi; devleti yöneten elit tabakaya şişirilmiş bir hedonizm sağlarken, dışlanan geniş kitlelerin payına tıpkı o eski günlerdeki gibi yoksulluk düştü - aralarında kim bilir kaç tane Raskolnikov gibi yoksul düşmüş uyumsuz, Marmeladov gibi kendi kendini mahveden küçük memur ve Svidrigaylov gibi sapık ataerkil tip vardır.
...
Dostoyevski'nin bu çağa uyarlanmış Suç ve Ceza'sına (1866) hoşgeldiniz; Çarlık Rusya'sının yeniden uyanışına safa geldiniz (2008)... "
yine akşam oldu attilâ ilhan
üstelik yalnızsın sonbaharın yabancısı
belki paris'te maria missakian
avuçlarında bir çarmıh acısı
gizlice bir sefalet gecesi
çocuğunu boğarmış gibi boğup paris'i
sana kaçmayı tasarlar her akşam