Said Nursi'nin her suale cevabı varmış(mış).
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi. Bilmez ki sorsun, bilse sorardı. Atasözü "Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1) "Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
Sayfa 56 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Nereden bilebilirdi insanoğlu? Varlığının sonuçlarını… Hepsinin de yanıtı aynıydı: Hiç bir yerden… Belkide bu sayede hayat devam ediyordu. Kimse, neye neden olduğunu önceden bilmediği için... Çünkü her davranışının zaman içindeki bütün sonuçlarına önceden tanıklık eden kişinin ilk tepkisi, büyük ihtimalle, durmak olurdu. Durmak ve durdurmak. Dehşet içinde. Hareket etme korkusundan kalbi durana kadar. Çünkü her hareketin nihai sonucu acıydı ve belki de, insanoğlu bunu bilse, hiç doğmazdı. Belki de daha kötüsü, bütün bunları bilse de doğmaya devam ederdi. Ne de olsa, insandı ve doğası gereği arsızdı. Doğmak için her şeyi yapardı. Gerekirse karnından çıktı annesinin leşini doğumhanede bırakır, hatta dünyaya ikizine yapışık bile gelir, ama yine de doğardı…
Sayfa 305Kitabı okudu
Reklam
Her ne yaparsam yapayım suçlu ve sahtekâr mıyım, hiçbir şey yapmasam bile mi?
Hayatım bir çıkmaza girdi, varoluştan iğreniyorum, tatsız tuzsuz anlamsız bir şey. Pierrot’dan daha aç olsaydım, insanların sunacağı açıklamaları yemeye yeltenmezdim. İnsan parmağını toprağa batırıp kokusundan hangi diyarlarda olduğunu anlar -bu hiçbir şey kokmuyor. Neredeyim ben? Dünya denen bu şey nedir? Bu kelimenin anlamı nedir? Beni bunun
Kendisi gibi henüz küçük yaşlarda, henuz ana kucağindayken köylerinden çıkarilip tehcir edilen yaşıtlarının kimisi hastalıktan, kimisi açlıktan veya sefaletten ölürken, kimisi de yol boyunca şu veya bu köyün civarından, şu veya bu dağın eteginden, vadilerden "kafle" ler halinde hangi meçhule doğru yürüdüklerini bilmezken, kimi insanlar tarafindan sahiplenilip evlat edinilen, yaşamlarinın bu bölümunu bu kez de hiç tanımadıkları, hic bilmedikleri bu yeni ana ve babalar sayesinde sürdurürken, terk ettikleri diyarlardan, Bakırmaden'den, Pertek'ten, Harput'tan, Muş, Bitlis, Erzincan, Sivas, Tokat, Erzurum'dan, Konya, Afyonkarahisar, Kutahya, Bursa, İzmit, Tekirdağ'dan, Urfa, Antep, Maraş'tan, Diyarbakır'dan, Malatya'dan, Arapkir'den yollara düşüp Arap çöllerine, Der Zor'a doğru gidenlerin hasbelkader "kılıç artığı" olarak sağda solda, orda burda kimi kaza veya bucaklarda, nahiye ya da köylerde kaldıkları için çoğunlukla ilk meslekleri çobanlık olan bu "Fılla uşağları", daha sonraları hayat denen ince uzun yolun bir noktasinda nasıl ve nedenini kendilerinin de bilmediği yepyeni koşullarda kimisi palanci, kimisi yemenici, kimisi demirci, nalbant, kalaycı, sobacı, marangoz, dokumaci, taşçı, terzi veya kuyumcu olarak birer meslek sahibi olup çoğunlukla küçük yaşta kaybettikleri için babalarını tanımazken, yine de irsi bir hastalık gibi babalarının, dedelerinin mesleklerini onların bıraktığı yerden sürdürüp yaşamlarına böylece devam ederken, aynı veya benzer koşullarda dört yaşında Tehcir'e çıkan babam, nereden nereye bu işe, bu mesleğe yönelmişti?
Sayfa 171 - Aras yay.Kitabı okudu
Hayatım durmuştu. Soluk alabiliyor, yiyebiliyor, içebiliyor, uyuyabiliyordum. Soluk almamak, yememek, içmemek, uyumamak elimden gelmiyordu. Ama hayat değildi bu. Çünkü beni aklen doyuracak bir arzum yoktu. Bir arzum olduğunda, onu gerçekleştirsem de gerçekleştirmesem de bir şey değişmeyeceğini önceden biliyordum. Bir peri çıkagelse de bana, “Dile
Neyzen, Hayyam, Şair Eşref, Gürpınar
_Ben sana bok demem. Boklar duyar ar eder. Bir zerren düşse boka, onu da mundar eder. Tanrı senin hamurunu, necasetle yoğurmuş. Anan seni sıçar iken, yanlışlıkla doğurmuş. _Rakı, şarap içiyorsam sana ne? Yoksa sana bir zararım içerim. İkimiz de gelsek kıldan köprüye. Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim _Göbekler perçin olmuş, hava geçmez aradan.
Reklam
54 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.