ANNEMİN ANISINA
(“15 Eylül 1927’de annem öldü”)
Bütün anneler annelerin en güzeli,
Sen, en güzellerin güzeli.
Onüçünde evlendin,
Onbeşinde beni doğurdun,
Yirmialtı yaşındaydın,
Yaşamadan öldün.
Sevgi taşan bu yüreği sana borçluyum.
Bir resmin bile yok bende,
Fotoğraf çektirmek günahtı.
Ne sinema seyrettin, ne tiyatro.
Elektrik, havagazı, su, soba
Ve karyola bile yoktu evinde.
Denize giremedin,
Okuma yazma bilmedin.
Güzel gözlerin,
Kara peçenin arkasından baktı dünyaya.
Yirmialtı yaşındayken
Yaşamadan öldün.
Anneler artık yaşamadan ölmeyecek,
Böyle gelmiş,
Ama böyle gitmeyecek!
Sıra dışı bir kitap olduğunu söylemek isterim kesinlikle.Bulgakov, dünya edebiyatının şaheserleri arasında yerini alan “Usta ile Margarita” yı, yayımlanma olasılığı olmamasına rağmen, bu ortamda, her türlü zorluğa göğüs gererek, pes etmeden on yıl boyunca, titizlikle yazdı. Gizli polisin kitaptan haberi olsaydı Bulgakov büyük bir olasılıkla diğer Rus aydınlarının kaderini paylaşacak ve ya Sibirya’ya sürülecek, ya da ortadan kaldırılacaktı. Kitap ancak ölümünden yirmialtı yıl sonra yayımlanabildi ve derhal büyük bir coşku ile karşılandı.
Kitabın girişinde, Moskova’ya inen Şeytan Woland, bir parkta Yazarlar Birliği Massolit’in başkanı Berlioz ile yeteneksiz, kukla şair Biezdomni’nin konuşmalarına tanık olur. Tanrının varlığını reddeden, insanın kendi kaderini kendisinin tayin edebileceği konusunu tartışan bu iki yazarın düşüncesine karşı çıkan Şeytan Woland kendi savını kanıtlamak için çetesi ile birlikte, birbirinden komik entrikalarla Moskova’yı birbirine katar.
Karabüyü, vampirlik, kopan kafalar, uçan süpürgede Moskova’yı tavaf eden çıplak güzeller, sihirli gençlik kremleri, bahar baloları, çılgın tiyatro gösterileri, Bulgakov’un kalemiyle, dönemi yerden yere çalan bir hiciv örneği olarak ortaya çıkar.
Gerçek ,kurgusuz,sade ve akıcı yirmialti hikayeden oluşan tadı damakta kalan bir kitap...okurken hem hüzünleniyor,hem gülümsüyorsunuz hatta kahkalar atıp bir anda tekrar yerini acıya bırakabiliyor...Bir öykü bunları hakiki anlamda yasatabiliyorsa ,karakterlerle okuru bir yapabiliyorsa o öykü benim için mükemmeldir...Öte yandan yazar bir oyun yapmış ve iki hikayesinde 'e've 'a' harflerini kullanmadan yazmış...çok başarılıydı ...Demem o ki köprüaltina kulak verin ...sizede seslenen birileri olabilir .....
Rojarya'm mezopotamya'mın fistanlı gelini! Biir nefes alışın, Mardin ovasında buğday tanesine bereket, bir tebessümün bitlis'te beş vakit namaza secde tutan islamiyetin tanrısal eğretisi. Rojarya'm, mezopotamya'mın fistanlı gelini! Varlığın mayıs'ın on biri, sesindeki kaval kemiği bismil'de domates bahçesini verimli kılar. Rojarya'm, mezopotamya'mın fistanlı gelini! Serhat'ta bir akşam sefası hakkari'de bahara düşmüş ters lalenin aleni feryadı, ne kadirdir bu sevda van'da otlu peynir kokusu kıvamında, hangi hikmet seni ağrı dağına taşıyabilir ki yüzümün haritasında ismin nüksetmiş. Mezopotamya'mın fistanlı gelini mayıs'ta seni tanımak başkaydı, aşk bambaşkadır. hele ki aşk, sesinde saatin ondört' yirmialtı'yı geçerken ki vurulmuş halidir. Hal böyle iken Rojarya'm; varlığın felsefenin en temel kavramıdır coğrafyam da. Rojarya'm toprakla örtülü yorganım, sesini duymamak felaketimdir...
Bütün anneler, annelerin en güzeli,
Sen, en güzellerin güzeli.
Onüçünde evlendin,
Onbeşinde beni doğurdun,
Yirmialtı yaşındaydın,
Yaşamadan öldün.
Sevgi' taşan bu yüreği sana borçluyum.
Bir resmin bile yok bende,
Fotoğraf çektirmek günahtı.
Ne sinema seyrettin, ne tiyatro.
Elektrik, havagazı, su, soba,
Ve karyola bile yoktu evinde.
Denize giremedin,
Okuma yazma bilmedin.
Güzel gözlerin,
Kara peçenin arkasından baktı dünyaya.
Yirmialtı yaşındayken
Yaşamadan öldün...
Anneler artık yaşamadan ölmeyecek...
Böyle gelmiş,
Ama böyle gitmeyecek!
..Yalnızlık..
Kısacık bir kelimenin türlü türlü varoluşu vardır insanda. Kendince deneyimleyip, kendince tadarsın.
Peki gerçekten yalnızlığın ağır boyutları arasında dolanan, kendinden başka kimsesi olmayan bir adam kadar çektik mi bu duyguyu.
Öyle ki yaşamı hayal dünyasıyla, kimsesizliğin suskunluğunu rüyalarla doldurduk mu?
Her güne ait
.. Risale-i Nur'un neşriyat ve fütuhat dairesi gittikçe genişliyor...
İştiyakla Nurları okuyanlar, günden güne ziyadeleşiyor.
Risale-i Nur'daki hârika kuvvet ve tesiratın neticesini müşahede eden gizli İslâmiyet düşmanları, yine bir entrika çevirip Risale-i Nur'a ve müellifi Bedîüzzaman'a sû'-i kasdla: "Bedîüzzaman gizli cem'iyet kuruyor, halkı hükûmet aleyhine çeviriyor, inkılabları kökünden yıkıyor, Mustafa Kemal'e deccal, süfyan, din yıkıcısı diyor, bunu hadîslerle isbat ediyor." gibi bir sürü bahaneler ve plânlarla ittiham edilerek Kastamonu'dan Denizli Ağırceza Mahkemesine, yüz yirmialtı talebesiyle beraber 1943 senesinde sevkediliyor.
Sayfa 363 - Sözler Neşriyat. San. Tic. A.ŞKitabı okudu
Üst çenedeki dişlerimi saymak için aynayı ağzıma soktum : onaltı , onyedi... Tam , yirmialtı dişim vardı. Benim yaşım kırk olduğuna göre... Acaba kadınlar mı daha dişli olur , erkekler mi?
Kırk yaşında bir erkeğin yirmialtı dişi ve otuzbeş yaşında bir erkeğin de yirmidokuz dişi olursaaa , acaba otuzyaşındaki bir kadının kaç dişi olur? Bir insanın okuldayken hesabı kuvvetliyse , hayatta her zaman başarı kazanır.
Bütün anneler annelerin en güzeli,
Sen, en güzellerin güzeli.
Onüçünde evlendin,
Onbeşinde beni doğurdun,
Yirmialtı yaşındaydın,
Yaşamadan öldün.
Sevgi taşan bu yüreği sana borçluyum.
Bir resmin bile yok bende,
Fotoğraf çektirmek günahtı.
Ne sinema seyrettin, ne tiyatro.
Elektrik, havagazı, su, soba
Ve karyola bile yoktu evinde.
Denize giremedin,
Okuma yazma bilmedin.
Güzel gözlerin,
Kara peçenin arkasından baktı dünyaya.
Yirmialtı yaşındayken
Yaşamadan öldün.
Anneler artık yaşamadan ölmeyecek,
Böyle gelmiş,
Ama böyle gitmeyecek!
Politikanın inceliklerinden anlıyan iki tür insanımız var:
Politikacılarla mahkûmlar.
Bunun nedeni de belli:
Politika, politikacılar için içeri düşme tehlikesidir,
Mahkumlar için ise dışarı çıkma ihtimali.
11 Kasım, 1973
Sayfa 102 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
YiRMiALTI
Politikanın inceliklerinden ani ıyon iki tür insanımız var:
Politikacılarla mahkOmlar.
Bunun nedeni de belli:
Politika, politikacılar için içeri düşme tehlikesidir,
Mahkumlar için ise dışarı çıkma ihtimali.
11 Kasım, 1 973