"Gece dünyayı siyah bir palto ile örttüğünde, karanlık ne kadar yoğun olursa olsun, küçük gezegenimizin ancak yarısını kısa bir zaman için karanlıkta bırakır. Oysaki tüm evreni canlı tutan bir ışık hep vardır ve ruh her sabah uyandığında dünyanın aydınlanacağını bilir. O halde üzüntü, acı ve talihsizliğin karanlık gecesi ruhunuza çöktüğü zaman yorgun ve kararsız adımlarla sendeleyeceğinizden ve kendiniz ile neşe ve mutluluğun sonsuz ışığı arasındaki kişisel arzularınızı gölgeleyeceğinizden emin olun. Etrafınızı saran karanlık sizin gölgenizdir, bir başkasının ya da bir başka şeyin değil."
Aldırma ; yüzümde sabitlenmiş gülümsemeye ,
mesleki deformasyondur.....
patronumun isteğidir yani.
eh ! böyledir işte ,ömrü karalama defteri gibi kullanmanın sonucu....
bilincinde ;sürekli kelimeler açar ve asla kokmazlar hiç biri güller gibi
bana göre kim yaparsa aşkın tarifini ;alayı yalandır !
başkası nasıl kullanabilir ki ! sana bakarken
Göğü siyah olmayan her dünyanın bir atmosferi vardır. Yüzeyde duruyorsanız ve bakılacak yeterince yoğun bir atmosfer varsa, muhtemelen bunun içinde uçmanın da bir yolu vardır. Biz şimdilik, başka dünyaların çeşitli renklerdeki göklerinde uçacak araçlarımızı gönderiyoruz. Bir gün kendimiz de gideceğiz.
Merhabalaaaar!
Nurullah Genç'in 1978 yılında yayımlanan şiir kitabıdır. Kitap, şairin en bilinen eserlerinden biri olarak kabul edilir ve Türk şiirine özgün bir bakış açısı getirmiştir. Nurullah Genç, bu kitapta tasavvuf felsefesinden ve Anadolu erenlerinin şiirsel geleneğinden ilham alarak aşk, ölüm, varoluş ve Tanrı sevgisi gibi evrensel temaları derin bir dille ele almıştır.
Nurullah Genç'in şiir dili, Arapça ve Farsça kökenli kelimelerle bezenmiş, yoğun ve metaforlarla dolu bir dildir. Karmaşık dil kullanımı ve sembolik göndermeler, şiirlerine gizemli ve mistik bir hava katmaktadır. Bu dil kullanımı, şiirlerin ilk okumada anlaşılmasını zorlaştırsa da, derinlemesine okumalarla birlikte okurun zihninde yeni anlamlar ve yorumlar açığa çıkarmaktadır.
Sonuç olarak, Siyah Gözlerine Beni de Götür, Nurullah Genç'in şiirsel evrenini en iyi şekilde yansıtan eserlerden biridir. Yoğun ve metaforlarla dolu dili, tasavvufi imgeleri ve derin temalarıyla bu kitap, şiir severler ve edebiyat tutkunları için iyi bir tercih. Kitabı tavsiye ederim.
•bir kalp yangınından geriye kalan
siyah gözlerine beni de götür
artık bir bu yerlere sığamıyorum
Sayfa 11
•İçim içime sığmıyor
Çünkü hem sen geldin; hem bahar geldi.
Sayfa 29
Muhteşem bir hitap, muhteşem değinmeler, muhteşem bir konu.
İslam!
Sezai Karakoç' un kaleme aldığı İslam kitabı, bizi mirasçı yapan bir eser. Eserimiz yirmi beş ana başlıktan oluşuyor. Sezai Karakoç yirmi beş farklı başlıkta karşılaştırmalarla, örnekleme ve yoğun terimsel anlatım ile bize konunların hakikatini damıtmayı hedeflemiş gibi
"Aslında hayatımı garanti altına aldım. Düzgün bir işim ve rahat bir yaşamım var.
Bakıldığında gayet normal bir şekilde ilerleyebilirim. Zira fiziksel dünyam da sade ve huzurlu. Lakin zihinsel evrenim epey yoğun ve fazlasıyla dolu. Bütün bunlarla beraber ayrıca biliyorum ki yapmak istediğim çok fazla şey var. Başaracağım çok fazla hedef var. Üzerinde çalıştığım çok fazla iş var. Kimseye anlatmadığım şeyler var. Ve elbette emin olduğum bir şey var ki bütün bunları bir kenara bırakmayı hiç istemiyorum. Bunun yerine zorlu, mücadele dolu bir hayatı tercih ediyorum. Artık farkındayım, belki yıllarca kaçtım gerçeklerden duygusal kontrol maskesi altında, lakin gerçek duygusal kontrolümü asıl şimdilerde yapıyorum. Platon'un at arabası alegorisinde olduğu gibi atların üzerinde ilerliyorum lakin ne arabacıyım ne de oradaki atlar benim. Ben sadece onların üzerinde yolculuk yapıyorum. Çünkü duygularıma güveniyorum. Onların bilgeliğine güveniyorum. Onlar kendi yolunu bulacaklar. Özgürce ilerleyecekler. Bazen siyah at bir tarafa çekiştirecek bazense beyaz at diğer tarafa. Ancak hiçbiri yolcuğa engel olamayacak. Nihayetinde kaos, entropiye dönüşecek ve her şey yoluna girecek. O yüzden diyorum ki: Duygu, çaba, zaman. Devam..." (Jack Brighty'den)
"Yunus" dedi, parmağını kalbimin üzerinde gezdirerek, burası kalbinin en değerli yeridir. Burada siyah bir nokta vardır. Canın canı, sevenin cananı buradadır. O nokta yoğun bir kandan ibarettir. Adına "süveyda" yahut "sevda" derler...
“.. parmağını kalbimin üzerinde gezdirerek, ‘burası kalbinin en değerli yeridir. Burada siyah bir nokta vardır. Canın canı, sevenin cananı buradadır. O nokta, yoğun bir damla kandan ibarettir. Adına ‘süveyda’ yahut ‘sevda’ derler. Siyaha çalan rengi yüzündendir bu isim. Çünkü sevda, kara talih içinde, o kara kan damlasında büyür. Bütün tecelli denizleri, bütün aşk fırtınaları, işte o bir damla kanda dalgalanıp çırpınır. Aşırı sevgi bu damlayı tahrip edip dağıtırsa, parçaları tüm vücuda dağılır. Aşk, işte bu dağılmanın adıdır ve o dağılırsa aşık artık ne yaptığını bilmez olur.”