Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ruh sağlığının, belli bir gerilim ölçüsüne, kişinin ulaşmış olduğu şeyle ulaşması gereken arasındaki ya da o anda ne olduğuyla olması gereken arasındaki gerilime dayandığı görü­lebilir. Bu tür bir gerilim insanda yapısaldır ve bu nedenle ruh sağlığında vazgeçilmezdir. O halde insana, kendi yaşamına bir anlam vermesi konusunda
Sayfa 119 - Okuyan Us Yayınları, 3.Basım Aralık 2009, İstanbulKitabı okudu
"Taşlaşan dünya "
Paul Celan gibi, Nazilerin ve kampların acılarını yaşayan, 1945‘e sağ varmayı başaran, ancak böylesine acılarla dolu bir geçmişten herhangi bir geleceğe köprü kurulabileceğine inanmadığı için 3 Temmuz 1951 'de, henüz yirmi sekiz yaşındayken intihar eden PolonyalI yazar Tadeusz Borovski de, tıpkı Broch gibi, insanlığın tüm insan olma niteliklerini yitirdiği bir çağda sanat eserinin, estetik çabaların varlık gerekçesini ve etkinliğini sorgulamış olan edebiyatçılardandır. Taşlaşan Dünya başlığını taşıyan belgesel öykülerinde Borovski, toplama kamplarındaki yaşamın akışına bırakılan aydının, düşünen insanın, binbir acının yükü altında ezilirken, kendi öyküsünü insanlığın binlerce yıllık öyküsüne dönüştürüp, düşünürler ve estetler hakkında ne düşündüğünü, ne düşünebileceğini şöyle yansıtıyor; “Eflatun'u nasıl severdim, bilirsin. Onun yalan söylemiş olduğunu ancak bugün anlıyorum. Çünkü ‘dünyevi’ şeyler ülküleri yansıtamaz, onların içinde saklı duran, insanların ağır ve kanlı didinmesidir. Onlar o pek zekice diyaloglarını, dramlarını yazarken, sözüm ona vatan uğrunda, dolaplarını çevirirken, sınırlar ve demokrasi uğrunda savaş yürütürken -bizler, ehramları yaptık, tanrı evleri için mermer kırdık, imparatorun caddeleri için taş kırdık, kalyon- larda kürek çektik, sapan sürdük... Bizler pistik, ve ölüyorduk.
Reklam
Şifa...
Serap, o gün ofisten çıkarken vücuduyla-başını ayırarak çıkabilse ne güzel olurdu diye düşündü. Başı o kadar şiddetli ağrıyordu ki, kafasının içi arı kovanı gibiydi. Karşıdaki simitçiden iki simit alıp sahile yürümeye karar verdi, birini yer birini de martılara atarım diye düşündü. Denizin kokusu, dalgaların sesi belki içindeki uğultuyu bastırır umuduyla adımlarını hızlandırdı. Sahile yaklaştıkça da içine hafiften bir rahatlama hissi dolmaya başladı. Hayatın yükü zorluyordu artık onu, hem iş yerindeki sorumlulukları, hem evde ki çifte yükümlükleri artık hayattan lezzet almasına engel oluyordu. Artık gitsem buralardan diye düşündü. Artık gitsem. Eline valizini alıp kimselere hiç bir şey demeden, hiç bilmediği bir yere. Ama nasıl? Ailesini, işini, evini, kedisini bırakıp nasıl? Sevmediği işini, maddi konular dışında hiç konuşmadığı eşini, büyürken sorumluluklarına yetişemediği iki çocuğunu ve hala borçlarını ödediği eşyalarını bırakıp nasıl? Böyle düşündükçe başının ağrısı arttı. İçi sanki patlamaya hazır volkan gibiydi, her yerde birileriyle tartışacak bir sebep bulur halleri de canını sıkıyordu zaten. Hayatında ki eksikliğin ne olduğunu bulmaya çalışıyor ancak bir yanıt bulamıyordu. Sıradanlık mı, monotonluk mu, duyulamıyor oluşluk mu ona bunları hissettiriyordu. Birden anımsadı, bu aralar sadece yazmak iyi geliyordu ona, belki bir gün birileri tarafından okunur ve anlaşılır umuduyla yazdıkları, içinin yükünü hafifletiyordu. Yeni hikayesi aklına gelince yüzü ışıdı. Pembe hayaller, güzel rüyalar değildi belki yazdıkları ama yine de yazmak ona şifaydı. ... 21.05.23
576 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Dün bitirdim ama ancak fırsat buldum. Evet “Hepimiz gökyüzü olmak istedik” serisinin ikinci kitabı. Lordlar ve varisler kitabının devamı. Bu kısım da ilk 60 sayfa olayların en başına gittik ve ateş lordumuz darenciğimizin bizim için ne kadar büyük yükler altına girip, bizi bebek iken saklamak, korumak adına kanatlarından bile vazgeçişini, Işık ve ateş krallığından ışığının dahi alınıp karanlığa mahkum edilmesine kadar neler yaşamış. Hem bizi sevmiş bunca zaman hemde bu kadar yükü omuzlarına yükledimiz için nefret etmiş bizden. Nova en son ilmekte yani yaşam ve ölüm arasındaki yerde hapsolmuştu. Onu kurtaran ariana oldu. Sonrasında olaylar baya hızlı gelişti. İlmekte kaldığı süre boyunca tanrıçalar ile anlaşma yaptı ama cadılar novayı da tuzağa düşürdüler. Su lordu arini sevmedikleri için novayı onu yok etmek için bir koz olarak kullandılar. Ve kehanet gerçek oldu tanrıçalar geri döndü. Savaşın ortasında Lord arinin düşmemesi için Nova kaçmak zorunda kaldı. Çünkü Nova ölürse Arinin gücünün büyük kısmı azalır. Lord ve varis ilişkisi bu yüzden var. Birbirlerine güç veriyorlar. Bakalım üçüncü kitapta bizi neler bekliyor :) Sabırsızım.
Krallar ve Soytarıları
Krallar ve SoytarılarıN. G. Kabal · Martı Yayınları · 04,923 okunma
Harika!
Acıyla bakıyorum bizim kuşağa, Gelecekleri ya boş ya karanlıkta. Üstelik yükü altında kuşku ve bilincin Eylemsizlik içinde hızla yaşlanmada. Bizler donanmışız beşikten beri Babalarımızın yanılgıları ve yetersizlikleriyle. Yaşam boğuyor bizi, hedefsiz bir yol gibi. Bir toy gibi yabancı bir şölende. İyiliğe ve kötülüğe kayıtsızlığımız utanç
Düşünce, 1838Kitabı okudu
VEYSEL ÖNGÖREN: Dilimizde etkili olan ama şiirimizde kolay rastlanmayan sözcükleriniz var. Bu tazeliği nasıl yakaladınız? AHMED ARİF: Bu sorunuzu kısaca "halkımın dilini sevmek, o'nun türküleri, ağıdan, masallarıyla beslenmekle" deyip yanıtlamak var. Ama o sözcüklerden bazı örnekler vermek, böylece konuyu daha açık ve anlaşılır hale getirmek de gerekli belki. "Bir ben bileceğim oysa ne âfât sevdim." Buradaki âfât sözcüğünü halkım "korkunç, kahredici, karşı konulmasının oluru olanağı yok bir belâ ya da salgın" gibi sözcük, deyim ve kavramları yetersiz bulduğu yerde kullanır. Ben de örneğin "Çok sevdim... Yürekten sevdim" diyebilirdim. Sanırım buna kimsenin bir diyeceği de olmazdı. Ancak o zaman sıradan bir mısra kurulmuş olur ve ortaya şiir yükü bakımından yoğunluk, derinlik ve çarpıcılıktan yoksun, tatsız bir deyiş çıkardı. ... Şimdi konuyu toparlayalım: Sizin deyiminizle Türk şiirinde rastlanmayan etkin sözcükleri, ben evde, sokakta, işyerinde konuşurken de kullanırım. Cemal Süreya’nın Papirüs te beni anlattığı bir yazısında belirttiği gibi benim şiirim ile konuşmam arasındaki özdeşlik hemen hemen hiçbir şairde yoktur. Kısacası, halkımın canlı, elvan ve gürül gürül dilinden hiç kopmadım ki şiirimde kopayım, yozlaşıp, yabancılığa boğulayım.
Reklam
160 syf.
·
Puan vermedi
Livaneli Huzursuzluk kitabıyla bizleri Ortadoğu topraklarındaki gerçek hayata götürüyor. İşid zulmüne maruz kalan Ezidi Meleknaz ve Ve Mardinli Hüseyin’in hikayesini okuyacaksınız. Livaneli’yi daha önce okuduysanız eğer sizlerde bu hikayenin biraz yavan kaldığını hissedebilirsiniz benim gibi. Karakterlerin yabancı kaldığını Mardin ve Ortadoğu
Huzursuzluk
HuzursuzlukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201799,8bin okunma
Ağzımızdan çıkan sözlerden bir ömür mesulmüşüz gibi bir çağdayız. Ne tuhaf. Hâlbuki insanın fikri de değişir zihni de, aksi hâlde sözlerimizin mahkûmu olmaz mıydık? Mehmet Celal, “Bir gün gelir, uçsuz bucaksız denizlerin hiddetli dalgaları bile çırpına çırpına bir sahilde kırılır, düşer. Zaten hayat böyle değişmese yaşamak neye yarar?” der. Hata yapmak insan olmaktır... Bir sözün yükü bir ömür taşınmamalı. (Alıntı)
sitem
Ben ona sıkıntılı güz günlerinde Yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim Kırmak istememiştim duygu filizlerini Büyük bir ustalıkla susturup içimdeki uğultuyu Rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla salmıştım üzerine İncinmesin diye tek Acıyı bile ters yüz eden İncelikli bir gülümsemeyle yüzümde Ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda Sıcacık bir
Herkes kendine Covidsiz günler diliyor ancak bu mümkün değil ne yazık. Bütün virüsler gibi eninde sonunda herkese bulaşacak. Ama geç bulaşmasının tıbbi açıdan iki büyük faydası var, aşırı yükü önleyerek daha iyi sonuçlar almak, ikincisi faydalı olabilecek buluşlar için zaman kazanmak. Korku ve üzüntü ile ilgili yazıları okudum. Atalarımız korkunun ecele faydası yok diye çok güzel özetlemişler ve sakınan göze çöp batar demişler. Gerekli tedbirleri aldıktan sonra devam edin hayatınıza. Yalnızlık kişisel gelişim için fırsattır. Herkes Bruce Lee nin tekme atarak kendini geliştirdiğini zanneder, tersine sakat kaldıktan sonra kitap okuyarak ve düşünerek yaptı bunu. Boşuna bağışıklık sisteminizi zayıflatacak aptalca hareketler yapmayın, olumsuz düşüncelerden uzak durmayı adet edinin. Hayatın ve evrimin en büyük kanunu, hayatta kalmanız her yönden güçlü olmanıza bağlı. Bu virüste diğerleri gibi, sürünün arkasında kalan en zayıfları götürecek aslan misali, bunu bilerek yaşayın. Böyle nüfus arttırmaya devam edersek tropikal yaşam alanlarından daha çok dert ithal edeceğiz, hele küresel ısınma devam ederse kolaylıkla her yerden uçup gelebilecekler. Yani sizin anlayacağınız bu daha hiçbir şey değil. Biz kendimizi kontrol etmezsek yaşam bize eziyet etmeye başlar. Hayat, doğa ve çevre konusundaki görüşlerimizi acilen gözden geçirmek zorundayız. Varoluş problemleri sadece edebiyat ve felsefenin konusu değil artık. Eninde sonunda bulaşacak diye sorumsuz davranmayın. Doktorunuza yapacağınız iyilik mutlaka size geri döner, unutmayın..
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.