Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yunus Nadi, son padişah VI. Mehmed Vahidettin'ten "Osmanoğullarının piçi" diye söz etti. Hüseyin Cahid'in eleştirileri üzerine de şu yanıtı vermişti: "Sözümüz Cahid Bey’in ve Halife'nin hoşuna gitmemişse geri alınacak lafımız yoktur. Bu piç dahi olsa mübarek olsun der geçeriz."
MUSTAFA KARACA: 1954 yılının Eylül ayında dünyaya gelip, ilk, orta, lise tahsilini doğduğu yer olan Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde tamamlamıştır. Daha sonra Bursa Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünde okurken tutuklanmıştır. İdam cezasına çarptırılmış olan yazarımızın "Köle" adlı bir romanı ile "Bir yürek sevgi" adlı hikaye kitabı baskıya hazır beklemektedir... O'na göre şiir: "Nedense ben yaşadıklarımın tarifini yapmakta zorluk çekiyorum. Şiirin tarifini belli bir kalıba sokamiyorum ama şiiri yaşıyorum. Bu yüzden pek fazla şiir yazamıyorum. Çünkü her şiir yazıpta bitirdiğimde bir hayat ölür ve yeni bir hayat tezahur eder içimde. Şiir erkek için güzel bir kadın, sevdalı için yar, sarhoş için şarap, ölü için toprak, Yunus için Mevla, gündüz için gece ve benim için var olmak kavgasıdır. Şiir insanda ki ruhun kelime halinde kalemde dile gelişidir. Bu yüzden derimki ben, insanın özetidir şiir. Hak yolundaki aşığa miraçtır şiir. Ana yüreği kadar sıcak, çocuk kadar sevgidir şiir. Eğer ozan Yunus'sa bir Tann'ya varıştır şiir."
Sayfa 11 - MUSTAFA KARACA
Reklam
Türk! Dilde özü ara! Dede Korkut, Koroğlu, Aşık, Garip, Şah İsmail, Kerem, Nasrettin, İncili, Bekri, Yunus, Kaygusuz, Karaca Oğlan, Dertli, Aşık Ömer, cenk nameler, masallar, maniler, türküler, destanlar, atasözleri dilde aradığım özü versin! Bu özlü Türk mayalarından edebiyat hamuruna akıt! Şiirlerini, hikayelerini, romanlarını bunların suyuyla yoğur! Halka sunacağın şarap, halkın bağından çekilmiş olsun.
Oruç Bey, Osman Bey zamanında toplumda etkili olan şu gayrisünni, Alevi meşrepli şahsiyetlerden, "ulema ve şeyhlerin" adlarını, Şeyh Ede Bali, Tursun Fakih, Molla Hattab bin Abu'l Kasım Karahisari, Şeyh Muhlis Paşa Karamani, Aşık Paşa, Elvan Çelebi, Ahi Hasan, Baba İlyas, Ahi Evren Sultan (İran Azerbaycanı'nın "İran Türkistanı" denilen Hoy şehrinden gelme), Geyikli Baba, Kumral Abdal şeklinde sayarken. Aşık Paşaoğlu'da Orhan Gazi zamanında, Alevi olarak bilinen etkili şahsiyetleri şöyle sıralar: Dervişlerden Kara Hoca, Aşık Paşam Hazreti, Geyikli Baba, Yunus Emre, Şeyh Taptuk Emre, Ahi Evren ve Karaca Ahmet Sultan vardı. Bunlar kerametleri zahir olmuş duaları kabul olan azizlerdi.
Sayfa 340Kitabı okudu
"Horasan Erenleri" tâbiri Ahmed-i Yesevî bağlıları için kullanılır. Onların sayısında muhtelif rivâyetler vardır. Bir rivâyete göre 99.000, bir diğer rivâyete göre ise 12.000 talebesi vardır. Başka bir rivâyete göre ise bağlılarının 12.000'i Yesevî'nin yaşadığı muhitte, 99.000'i ise uzak ülkelerdedir. Bunlara ilâve olarak "Horasan Erenleri" XIII. yüzyıl Anadolu Selçukluları devrinde kendisinden en çok söz edilen topluluktur. Târihçilerin en çok söz ettiği yönleri ise onların “Velâyetmeâb, kerâmet-iktisâb" yâni "kâmil" birer insân/mürebbî olmalarıdır. Onlardan Anadolu'ya gelenler arasında adı geçenler ise Niyâzabad'da Avşar Baba, Merzifon'da Pîr Dede, Karadeniz-Batova'da Akyazılı, Filibe yolu üzerinde Adatepe'de Kıdemli Baba Sultân, Bursa'da Geyikli Baba, Abdal Musâ, Unkapanı'nda Horaz Dede, 600/1203-4'de Anadolu'ya gelen Bozok sancağı civârında Osman Dede tekkesini yaptıran Emir Çin Osman, Zile'de Şeyh Nusret, Tokat'ta Gajgaj Dede, Sulucakarahöyük'te Hacı Bektâş-ı Velî, Konya'da Mevlânâ, İstanbul'da Karaca Ahmet, Bigadiç'te Barak Emre, Karaman'da Yunus Emre, Kayseri'de Ahî Evren Dede, Kırım ve Balkanlarda Sarı Saltık ve daha niceleridir. Hacım Sultân Velâyetnâmesi’ne göre Hacı Bektâş da bir Horasan Ereni, yâni Yesevî bağlısıdır. Hacı Bektâş Velâyetnâmesi'ne ve Künhü'l-Ahbar'a göre ikisi arasındaki halka ise Ahmed-i Yesevî'nin halîfelerinden "Lokmân-ı Perende"dir.
Oglancılık hakkinda daha fazla bilgi için başvurun bunlara
KAYNAKÇA AKGÜNDÜZ, Ahmet, İslam Hukukunda Kölelik-Cariyelik M üessesesi ve OsmanlI'da Harem, 5. basım, Osmanlı Araştırmaları Vakfı Ya- yını, 2000. AKKAYA, Mustafa, "17. Yüzyılın İlk Çeyreğinde Üsküdar'da Köle Ti- careti, Kölelerin Ticaretle Uğraşması",/dergi/ makaleler/hakem/TARIH137_1105.doc (erişim tarihi 19.10.2016). AYDEMİR,
Sayfa 266 - KaynakKitabı okudu
Reklam
A Yunus
Biz ki insanız, a Yunus Aynı havayı koklar Aynı sevdayla severiz Ve kızınca her şeye Aynı küfürle söveriz
Sayfa 161 - AyrıntıKitabı okudu
Kayseri iline ait 1611-1626 yılllarına ait Şer'iye Sicillerinden tespit edilen isimler de şöyledir: Gökçe veled-i Körpe, Hüdaverdi veled-i , Ohannes veled-i Timur, Vasili Balı, Karlıca, Sefer veled-i Hızır Beşe, Sultan Beşe veled-i Devletkar, Saya veled-i Uğurlu, Hüdaverdi, Burak veled-i Yunus, Arzuman, Körpe, Sava veled-i Nevruz, Devlet veled-i
Sunuş’tan:
En son Yonca Evcimik'ten dinlemiştik: Kendini bil / Sen kendini kendini bil / Haddini bil..." Daha önce de Cem Karaca söylüyordu: "Sen seni bil sen seni/Sen seni bilmez isen / Patlatırlar enseni..." Bir de Sezen Aksu versiyonu mevcut: Sen seni bil sen seni / Sen sıkı tut çeneni / Eline diline hakim ol / Yoksa öcüler yer seni..." Cem Karaca'yla Sezen Aksu, ne de olsa 70'lerden geliyorlar, yarım doz ironi katmışlar gibi. Ama Yonca Evcimik 80'lerde yükselen değerlerin sözcüsü, onun şarkısı herhangi bir soru işareti taşımıyor, yerleşik kalıbı birebir ve fütursuzca yeniliyor. Gelgelelim, ister ironiyle karışık olsun, ister bodoslama; pop popluğunu yapıyor, ideolojik bir cihaz olarak yerleşik düşünce kalıplarını yeniden üretiyor, hakim zihniyeti pekiştiriyor. Iktidar, işaret parmağını sallıyor, uyarıyor, tehdit ediyor: "Kendini, yani haddini bil! Yoksa..." Dinleyenler için enteresan bir durum yok ortada, kanıksanmış bir gerçek var: O işaret parmağı gündelik hayatın gerçeği zaten, yukandakiler aşağıdakilere, aşağıdakiler birbirlerine günbegün sallıyor ve günbegün ezeli ve ebedi bir gerçek beyan ediliyor: Kendini bil!.. Bu komutun, Yunus Emre'nin "ilim" dediği "kendini bilmek"le bir alakası yok elbette, basbayağı bir tehdit söz konusu. Ve gündelik hayat tecrübelerimizden de biliyoruz ki, benliğimize sallanan o işaret parmağı, gerektiğin de demir bir yumruk olarak tepemize iniyor. Gerektiğinde, eziyet etmek için özel olarak geliştirilmiş teknoloji giriyor devreye. Ama sadece "gerektiğinde". Zira, illa fiziksel şiddet gerekmiyor, "ruhu cendere altına almak yeterli olabiliyor.
Neyin ne olacak elde neyim var Karaca oğlan, Dertli Yunus soyum var Mansur'a benzeyen bazı huyum var Ne sen var, ne ben var bur tane Gaffar
26 öğeden 16 ile 26 arasındakiler gösteriliyor.