Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Merhabalarrr :)
Alıntılar
"Bir incelik gösterin,
incinmesin yüreğim..."
Cahit Zarifoğlu diyor ya hani: “Onca sevgiye rağmen kalbi filizlenmemişse , toprağı sen değilsindir.” Öyle işte ...
“Bu fâni âlem için beklentiye giren kalbime de kırgınım.”
“Çünkü insan bastırdığı duygunun esiri olur.”
Bir ömür boyu koşarsın da, yetiştiğin sadece nasibindir...
”"Hasret kalmışız yüreği güzel insanlara."
Yorumum:)
Cahit Zarifoğlu gerçekten iki gözümün çiçeği :)
Bu kitapla tanışmam dizisiyle başladı :)
oldum olası eski yapım dizileri sevmişimdir. :)
Şiir dolu bir kitap
Ben bir çok yerin altını çizmiştim ama buraya sığmaz diye bir kaçı sadece.
Umarım size de seversiniz :)
Kitabı yarıda bırakan ve okumaya değer görmeyen okurlar oldukça fazla. Doğrusunu söylemek gerekirse, bazı bölümlerin çok sıkıcı ve gereksiz olduğunu, sözünü ettiğim bölümlerin yazılma sebebinin 'sayfa sayısı çok olsun' kaygısıyla yazıldığını düşünüyorum. Buna rağmen okunamayacak kadar kötü değil. Sonu tam da beklediğim gibiydi.
Çiçeği burnunda okurlara tavsiye edebilirim. İyi okumalar.
Klasik gibi olmayan sanki güncel bir kitapmış gibi süper akıcı bir kitap
Bazı kitapların doğru zamanları var,kitap sizi çağırıyor,kitaba doğru bir çekim oluyor ve bir bakıyorsunuz okuyup bitirmişsiniz ve çok sevmişsiniz. İşte bu kitap da benim için öyle oldu. Kitabı reelslerde, hikayelerde görüp duruyordum. Yorumlar hep olumluydu. Ben de şaşırıyordum bu kadar kalın bir kitap,insanlar hiç sıkılmıyor mu diye. Sonra kitabı aldım okudum. Daha 1.cildini bitirdim ama öyle güzeldi ki. O kadar akıcıydı ki. Kitabın klasik bir kitap olduğunu bilmesem,eski dönemde yazıldığını bilmesem güncel zannederim öyle akıcıydı. Hiçbir işim olmadan başına oturup 3 4 gün içinde bitirebilirdim. Ama araya zaman girdi,okula gidip gel,bir sürü iş güç derken bazı yerlerinde koptum ama hemen toparlandım ve dün gece bitirdim. Edmond Dantes.. portakallı kekim benim. Ne acılar çektin be. Hem de haksız yere.Hapishanede intikam almaya yemin ettiğin gün benim de içimde intikam duygusu filizlendi adeta. Danglars'ı senin yerine boğmak,Villefort'u kalemle deşmek, Fernandes'i öldürmek istedim ama sen öyle ince öyle güzel bir planla intikamını alıyorsun ki... Daha bitmedi intikam,2.kitapta devam edicek biliyorum ama çok merak ediyorum, sana çektirdikleri onca acının intikamını aldığında neler olucak. Bu bir son değil Monte Kristo Kontum, 2.kitapta görüşmek üzere Dantés'im yaralı yüreğim benim. Görüşmek üzere...
Monte Cristo Kontu (2 Cilt Takım)Alexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202025,8bin okunma
böyle son mu olur
Ya böyle son mu olur yüreğim parçalandı abi. Gerçek realizm budur işte gerçek hayatı çok güzel anlatıyor. Herkesin okuması gereken bir klasik. Çaresizliği çok güzel anlatmış beğendim..
Oblomov
Her insanın içinde bir Oblomov vardır. Önemli olan o Oblomovluktan kurtulup silkenebilmek.
Kitabı çok çok sevdim. Tembel ve çalışkan insan arasındaki ayırımı çok iyi yaparken; İyi niyetli olanın “ne hali varsa görsün” dememesi dahi içimi çok rahatlattı. Ştolts, her an Oblomov’u bırakıp gidecek diye yüreğim ağzımdaydı, ama sonu bir okur olarak gönlümden geçtiği gibi bitti.
Sınıf ayrımını fark edebilmek için aynı tembellikteki Oblomov ve Zahar’a bakmak yeterli geliyor. Aynı tembellikteki iki insan biri soylu, diğeri uşak. Hayatları çok farklı sonlanıyor…
Yaktın Yüreğimi Canan Hanım
(Spoiler içerebilir)
Öncelikle yazara şunu sormak istiyorum bu roman gerçek hayattan mı alınmış yoksa kurgu mu ? Lütfen ama lütfen kurgu olsun.. Okurken çok ağır psikolojik baskı hissettim.. gerçekten kaderi Zehra hanım gibi Keder gibi Pembe gibi hatta ve hatta Yusuf gibi olan var mı? Muhakkak vardır ama yürek dayanmadı..
Kitabı iki günde okudum çünkü yüreğim dayanmadığı yerlerde kitabı kaldırıp fırlattım bir köşeye. Çok çok akıcı bir dil çok akıcı olaylar örgüsü..
Her ne kadar kitap ismi pembe olsada başrol aslında keder ve ben pembeden çok kedere kahroldum. Gerçekten böyle erkeklerin varlığını görmek duymak bilmek insanı hayattan soğutmaya yetiyor.. Neden bir insan bir insanın hayatını mahveder? Neden baba kızının hayatını mahveder ? Neden güçsüz insanlar güçlü görünmeye çalışır ? Söylenecek çok şey var ancak kitabın etkisinden çıkamıyorum..
Sonuca gelecek olursak; kitap oldukça akıcı, olay örgüsü daha da akıcı. Bence bu kitap bittiğinde herkes özeleştiri yaparak bu hikayede kendisinin kim olduğunu ve aslında kim olmak istediğini kendisine söylemeli. Bu başarılı çalışmaya sanırım puanım 10/10 olacak…
~Zehralara, Kederlere, Pembelere ve Yusuflara kıymayalım…
345 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitap bir günde bitti, akıcı bir kitap. Ama bir o kadar da hüzünlü,kalp dayanamıyor..
Kitaptaki anlatım tarzı, mantık uygunluğu ve anlatılan kanlı soykırımın detayı yönünden başarılı bir eser.
Eser "Suada" karakteri üzerinden Srebrenitsa Katliamı anlatılıyor. Soykırımın çoğu detayı verilmiş.
Suada 18 yaşında, Müslüman bir Boşnak
Hangi hikâye başladığı yerde bitmedi ki?
Yine bir Nazan Bekiroğlu zarifliği... Dilinin mükemmelliği, hikâyenin gerçekliği, olayların seyri... Hiçbirini anlatmaya yetecek kelime yok heybemde.
Nar Ağacı bana kendini özleten bir kitap oldu. Sayfalarca okudum, yeter bu kadar dedim ve bıraktım bir kenara ama aklım hep onda kaldı.
Özledim... Zehra'yı özledim kitaptan ayrı kaldığım zamanlarda. Setterhan'ı özledim, büyük hanımı özledim. Büyük bir hasretle açtım kapağını her açışımda.
Bazen kızdım, bazen hüzünlendim, bazen gerçekten kendimi onların yaşamlarına dahil hissettim. Yüreğim acıdı, içim burkuldu. Söylenecek çok şey var ama en önemlisi "Okumak için elinizi çabuk tutun."
"İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhacirlik, tehcir, mücadele, kader."
Selam millet
Dün başlayıp bugün bitirdiğim bir kitap ile geldim
Aslında grip olmasaydım dün de biterdi ama okuyacak halim kalmamıştı
Hasta olsanız bile benim gibi kitap okuyor musunuz ?
Kitabın konusuna gelecek olursak
Nilüfer, evli iki çocuk annesidir. Üniversite yıllarında sesini duyarak ve gönlünü kaptırarak evlendiği ünlü şarkıcı Tufan ile evlilerdir. Hayatlarındaki her şey düzgün giderken magazine düşen bir haber ike hayatı tepetaklak olur. Tufan onu aldatmıştır. Bu haber üzerine ne yapacağını bilemeyerek üniversiteden itibaren arkadaşı olan Merve’nin yanına Şile’ye kaçar. Çocuklarının yaz kampında olması ve Tufan’ın turnede olmasıyla kaçacak yerinin olması onun için şanstır. Zorlu süreçler ile baş ederken Merve ve Merve’nin komşusu olan Cihan tek destekçisi olur. Aldatma ile başlayan süreç sizce barışmalı mı biter yoksa her şey gözler önüne mi serilir?
Peki bu süreçte annesinin sırları açığa çıkarsa? Hepsi ve daha fazlası kitapta
Kitabın yorumuna gelecek olursak
Yazarın dili gayet akıcı. Zaten bir günde bitirmemden anlamışsınızdır. İlahi bakış açısından yazılmış ve kitaptaki her karakter yönünden olayları okumak beni mutlu etti. Her karakteri sevdim ama o Tufan
Ay Tufan ay! Yüreğim şişti tüm kitap boyunca Ne gıcık bir karakter yahu
Nilüfer aşka yüreğini açmış olsa da gerçekleri göremeyecek kadar kör olmamasına açıkcası çok sevindim. Ortalara doğru ona da sinirlensem de sonlarda mutlu oldum. Merve ise tam bir çılgın arkadaş ama her açıdan arkadaşının yanında olmasıyla kitaba renk katmıştı. Kısa ve güzel bir hayat hikayesi.
93. sayfanın sağ üst köşesine aldığım not:
"Peki, benim aradığım ne?"
Küçük Prens'i kaçıncı okuyuşum bilmiyorum, ama okurken bir olay takip etmekten çok aslında anlatılanları hissetmeye çalışıyorum. İnsan duygu evreni sürekli çeşitlilik gösterdiği için her okuyuşumda fikirlerim değişiyor.
(Bu son okumam hayatımın bilinmezlerle dolu dönemine denk geldi. Gelecekten beklentim ne, ne istiyorum, beni neler mutlu ediyor... Bu sorulara kendimce bir türlü cevaplar bulamadığım dönemime. Sonra yetişkinleşmeye başladığımı fark ettim. Bu soruları kalbime değil, beynime sorduğumu. Ama biliyor musun Küçük Prens, benim yaşadığım bu kirli yüzyılda eğer bir yetişkin gibi düşünmek zorundasın.Güzel şeyler nerede, ben yüreğimle nereye bakmalıyım, benim yüreğim nereye ait ki oraya döneyim, hala bir sürü sorum var.)
Her yaştan insanın okuması gereken bir yapıt olduğunu düşünüyorum; okuması ama hakkında düşünmemesi, hissetmesi gereken bir yapıt.
Bu şiir her şeyi ortaya koyuyor gibi.
Babam bisiklet sürmeyi öğretmedi bana
Bu yüzden her şeye geç kalan oğluydum ben
Ve herkes kendi gölgesinde pişer derdi ihtiyar
Bundandır kopmayışım anamın beşiğinden
Lakin insan insanda fay hattıymış
Bir nevi çoklu menfaat yetmezliği yaşarken herkes
Ben yükseklik korkuma usulca sarılıp
"Hep alttan alır." yazdırdım kafa kâğıdıma
72 syf.
10/10 puan verdi
Şairin ikinci kitabı, şiirlerinde imgelere yer vermiş, bu imgeler halka ait kelimelerden oluşturulmuş, diğer kitabı gibi ilgiyle okudum. Dizeler üzerinde düşünmek gerekiyor. Arka planında yeni yeni anlamlar ifade ediyor. Direkt okuyup geçmek şiiri yeterince anlamlamamizi engeller kanaatindeyim.
Canan Tan benim lise yıllarımda çok ünlenmiş bir yazardı. Piraye, Yüreğim Seni Çok Sevdi, Eroinle Dans kitaplarını okudum. O zamanlar çok beğenerek, biraz da içim burularak okuduğum bu kitapları hala hatırlarım. O yıllarda delice beğenerek okuduğum Canan Tan’ın yıllar sonra bir kitabını okuyorum.
Mübadele dönemini anlatıyor Hasret. Patricia ile Tacettin birbirlerine büyük bir aşkla bağlanmış biri Müslüman diğeri Hristiyan iki aşık. Biri Müslüman biri Rum. O yıllarda bir Rum kızını ailesine gelin olarak kabul ettiremiyor Tacettin. Ailesine karşı çıkamıyor ve mübadele yasasıyla birlikte Patricia’dan ve çok sevdiği oğlundan ayrılıyor. Hasret yüreğinde baki kalıyor. Tabi baki kalıyor mu siz okuduktan sonra kendiniz cevaplayın…
Canan Tan kitaplarında bir hava vardır, kadın aşkını unutmaz, hayatı boyunca kalbinde taşır ve bu aşkın yerini doldurmaz. Güçlüdür kadınları. Ama erkekler için aynısını söyleyemeyeceğim. Diğer kitaplarında da olduğu gibi erkek ailesine karşı gelemez, aşkını kalbine gömer ama kendine yeni bir hayat kurar. Erkek için hayat devam ediyordur. Kızarak okudum yine bu kitabı. O yıllardaki Türk toplumunu düşünmek de lazım tabi eleştirirken…
Uzun bir araştırmanın ürünü olan kitap yaşanmış da bir hikayeymiş. Bir resme bakarak yıllarını geçiren bir baba ve onu asla anlamayan, aşkını her zaman bir maceraya indirgeyen ailesine çok kızarak okudum kitabı.
Kalbime dokundu. Çünkü biliyorum ki mübadele yıllarında bir çok insanın hayatı, aşkları, dostlukları yarım kaldı.
Güzel bir kitaptı. Eski büyüyü yakalayamasam da severek okuduğum kitaplar arasında yerini aldı. Okumanızı öneririm bu sebeple️
