DİN VE PARA BELASI İNSANLIĞIN SON İBRETİNİ YAŞATTI
Sömürgecilerin iki temel araçları var;
Biri din, diğeri para!
Din ile beyin yıkar, uyuşturur görünmeyeni satar, para ile görünen madde gücü kimin elinde ise satın alır.
Çünkü yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anıları bırakarak onları arıtmış büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı.
-Ne o, ölecek misin yoksa?
-Ne olmuş? Hep yaşayacak mıydık da? Bir gün ölmek de gerek.
Yüreğinde söz dinleyip bu dünyada kimseyi gücendirmediği zaman insanın ne kadar iyi yaşadığını hissediyordu, demek ki öteki dünyada da her şey iyi olacaktı.
‘Gözünde ne dünyanın cezbedici lezzeti vardı ne de zindana atılma korkusu. O koca yüreğinde bir tek arzu taşıyordu. O da Rabbinin rızasıydı. Rabbi ondan razı olsun da, o her zorluğa göğüs gererdi.’
Bir müddet, bekledi, düşündü.
Gönlünden, zihninden neler geçti kim bilir? Neler geldi diline de geri gitti. Ne tufanlar koptu da yüreğinde, belli etmedi.
Duymamaya, görmemeye, hissetmemeye çalışmak sadece korkaklık olur. Merhameti yüreğinde taşıyan insan başını öte yana çeviremez. Aksine ıstıraba daha da sokulur, daha da yaklaşır.