"...Belli belirsiz olmasına, çok uzaklardan gelmesine ve zar zor duyulmasına rağmen, yankılanan o seslerde, yüreğini kıpır kıpır eden bir şeyler vardı. Umutların yanı sıra şüpheler de kanat çırpıyordu yüreğinde; umudu, henüz tatmadığı bir sevgiye dairdi, şüpheleriyse, yaşamaya devam edemeyip bu yeni mutluluğun tadını çıkaramamaya dairdi; bu umut ve şüpheler göğsünü ikiye bölüyordu sanki. Yankılanan seslerin arasında, genç yaşında, vakitsiz girdiği mezarına yaklaşan ayak seslerini de duyuyordu..."
Selahaddin Eyyubi 11 Mayıs 1181 tarihinde Kahire’den ayrıldı….. Kasideler okunuyor, marşlar söyleniyordu. Aniden, kulak tırmalamayan bir ses o zarif sözlerin ahengini bozdu.”Keyfini sür” diye haykırdı, Arap şairin şiirinin mısrasında. Yayla papatyalarının kokusunu iyice çek içine, Bu geceden sonra bir daha papatya görmeyeceksin. Bütün doğulular gibi uğursuz alametlere karşı hassa olan Selahaddin Eyyubi bu sözlere sinirlendi ve yüreğinde kocaman bir ağırlıkla Mısırdan ayrıldı. Kehanet niteliği taşıyan o mısralar yanılmamıştı. Mısır’da artık ona papatya yoktu Kahire’yi bir daha göremedi.
"Uğraşacak meşgalesi olanlar için yaş ilerledikçe yıllar daha hızlı geçiyormuş gibi gelir; ama yüreğinde dert taşıyanlara göre gün gelir, asra bedel olur."