Bizler, "tarih duyusu"na sahip insanlar: erdemlerimiz var bizim, tartışmasız, - iddia sız, bencillikten uzak, mütevazı; mertiz, kendimizi aştık, öz veriliyiz, çok müteşekkiriz, çok sabırlıyız, çok hatırşinasız: - tüm bunlarla belki de çok "zevk sahibi" değiliz. Sonunda teslim edelim: Biz "tarih duyusu"na sahip insanların en zor kavradığı, hissettiği, tadını aldığı, sevdiği şey, özellikle her kültürün ve sanatın kusursuz ve en son olgunlaşmış yanı dır, yapıtların ve insanların asıl seçkin yönüdür, çarşaf gibi denizi andırdıkları ve sütliman bir kendine yeterlilik içinde oldukları andır, tamama ermiş tüm şeylerin altın ve soğuk görüntüsüdür. Belki de bizim büyük tarih duyusu erdemi miz i y i beğeniyle en azından en iyi beğeniyle zorunlu bir karşıtlık içindedir ve biz, insan yaşamının, zaman zaman pı rıldayan küçük, kısa ve en üstün mutluluk durumlarım ve nurlanmalarım kendi içimizde ancak zorlamayla taklit ede biliriz: büyük bir gücün ölçüsüz ve sınırsız olanın karşısında gönüllü olarak durduğu o anlar ve mucizeler - bir ince zevk bolluğunun, ansızın boyun eğme ve taş kesilme anında, hala titreyen bir zeminde sabit durarak ve kendini-sabitleyerek yaşandığı yerde. Ö l ç ü bize yabancıdır, itiraf edelim bunu kendimize; duyduğumuz heyecan özellikle sonsuzdan, ölçü süzden duyulan heyecandır. İleriye doğru soluyan bir bey girin üstündeki binici gibi, sonsuzun karşısında bırakıyoruz dizginleri, biz modern insanlar, biz yarı barbarlar - ve ancak orada k e n d i mutluluğumuzu yaşarız, aynı zamanda en çok - t e h l i k e d e o l d u ğ u m u z yerde.