Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Erkan Reis

Erkan Reis
@Kutoz
Pulathane durağında tren bekleyen yolcu...
396 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Dr.Jivago’nun Kehaneti “Yürüyor, yürüyor ve ˂Ebedi Hatırayı˃¹ söylüyorlardı; söylemelerine ara verdiklerinde ayaklar, atlar, rüzgarın sesi sanki bir nakaratmış gibi ilahi'yi sürdürüyorlardı.” Boris Pasternak’ın Dr.Jivago adlı romanı bu cümle ile başlıyordu. Roman, müthiş Rusya doğa manzaralarının yanı sıra, 1917 Ekim devriminin yaşandığı
Jivago Vakası
Jivago VakasıPetra Couvée · Yapı Kredi Yayınları · 20178 okunma
Reklam
328 syf.
·
Puan vermedi
·
155 günde okudu
Vadideki Zambak – Balzac Yaz bitti... Her yaz gibi bu da bitti... Mitolojide ki tanrılar gibi, sere serpe yattık bir yaz boyunca. Kimimize Eros’un oku, kimimize ise elinin körü nasip oldu, güneş yengeç dönencesinin etrafında gezerken. Kimimize ise makberin ayrılık hüznü düştü. Yaz bitti... Bu yaza dair ben de sanırım “elinin körü” safında
Vadideki Zambak
Vadideki ZambakHonore de Balzac · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202242,2bin okunma
480 syf.
·
Puan vermedi
Konstantiniyye Oteli – Zülfi Livaneli Okudukça, bugüne kadar hiç okuma yapmadığım hissine kapılıyorum. Yaş yolun yarısını geçmiş ama okuma anlamında bırakın yolun yarısını, okuduklarım ile olsa olsa maraton koşmaya çalışan atletin, koşmadan önce yaptığı ısınma devresindeyim halâ. Yetmişli yılların başında doğanların ilkokul çağına “darbe”
Konstantiniyye Oteli
Konstantiniyye OteliZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 202018,3bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
184 syf.
·
Puan vermedi
Kısa sürede okuduğum bir kitap. O Eyüp'te geçirmiş çocukluğunu ben ise Akçaabat'ta. Aramızda 1000 km.den fazla mesafe olması, birşeyleri değiştirrir sanıyor insan. Kitaı okuyunca değiştirmediğini anladım. Aynı yaştayız, haliyle aynı siyasi iklimin altında geçti ömrümüz. Çocukluğunda yaşadıklarını okurken, kendi çocukluğumu anlatıyor sandım bir ara. Güçlü bir kalemi var, kendisini okutuyor. Bunun haricinde, sizler de buna benzer anılarınızı ihtiva eden kitap yazabilirsiniz. Tek farkınız ise, onun isminin biliniyor olması. Yine de, sanatçılığını beğendiğim birisi olarak, severek okuduğum bir kitap oldu. Okunsa da olur, okunmasa da diyerek, noktayı koyalım. Erkan
Gerçek Hesap Bu!
Gerçek Hesap Bu!Nejat İşler · Can Yayınları · 20232,361 okunma
222 syf.
·
Puan vermedi
Sebahattin Ali'nin kaleminden düşen kelimeler dünyanın her neresinde olursa olsun, vagonu tamamlanmış tren gibi bir araya gelip yeni yolculuklara çıkıyor. Tabi ki yolcuları, bizler. Ekonomi sınıfında, elimizde çıkınımız, çömeldiğimiz yerde kolumuzu dayadığımız tahta bir bavul... Kuyucaklı Yusuf'da bu toprakların gerçeği. Romanın bölge neresi olursa olsun, hikaye değişmiyor. Bu yüzden bir şekilde romanda geçen her hangi birşey ile kendinizi özdeşleştirebiliyorsunuz. Metaforu zengin bir roman. Şayet Sebahattin Ali'ye dair "Kürk Mantolu Madonna"nın etkisi ile zihninizde bir profil oluşturuyorsanız, ciddi ciddi yanılıyorsunuz demektir. Çünkü o, bu toprakların gelmiş geçmiş en iyi yazarlarından birisidir. Mutlaka bütün eserleri okunmalıdır. Erkan
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021173,6bin okunma
Reklam
77 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
"Satranç her şeyden önce bir mücadeledir" Emanuel LASKER KALE Bir taşra rahibinin on iki yaşında babasının ölümüyle çaresiz kalan Mirko Czentovic’i yanına alması ile başlıyor hikayemiz. Stefan Zweig bütün romanlarında olduğu gibi Satranç’ta da ustaca bir biyografik anlatım gerçekleştirerek, Mirko’yu odanın duvarında oynayan bir
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020236,6bin okunma
88 syf.
·
Puan vermedi
Rüzgarlı bir Pazar ve İstanbul... Rüzgar hoyrat davranıyor ağaçlara bugün, baharla birlikte patlayan yaprak sağanağı inadına direniyor rüzgara, dalından kopmamak için. Yaşam mücadelesinin o keskin virajlarını hatırlatıyor insana. Diren diyorlar, diren hayata, bir kere koptun mu ölümdür sonu. Zweig’in “Yakıcı Sır” adlı kitabını bir günde okudum. Seksensekiz sayfalık bu kitap özünde ara verilmeden, 3-5 saatte bitirilecek cinstendi aslında. Ne de olsa yazarı Zweig. Sade, akıcı bir dil ve anlatım zenginliği. Öykü, bir gönül macerası şeklinde başlıyor, hüsranla bitiyor. Kendine güvenen bir baron kısa bir tatil için gittiği yerde yine gözüne bir kadını kestirir. Kadına yaklaşmanın yollarını ararken, kadının onbir yaşındaki oğlu Edgar’ı öncelikle gözüne kestirir. İlk iş oğlu ile temas kurmak olur ve kısa sürede oğlu ile çok iyi anlaşır. Bu sayede de kadına ulaşır. Fakat, Baronun unuttuğu bir şey var. Kadın ile tanıştıktan sonra Edgar’ı umarsaması ona pahalıya patlar ve macera hevesi istediği gibi bitmez. Özü bu öykünün, detayları öğrenmek için ise kitabı okumanız gerekmektedir. Rüzgar, halâ şiddetli bir şekilde yapraklara hücum ediyor. Edgar ise, Annesinin yanlış bir maceraya atılmasını engellemenin haklı gururunu yaşıyor. Edgar... Bu ismi okurken aklıma ilk gelen ise “Poe” oldu. Bu kısa öykü kitabına noktayı biz de en iyisi Edgar Allen Poe’nun dizeleriyle koyalım. Benden mutludur diye ama sen üzülüyorsun diye... kaderime bir yolcu olan benim!. Erkan
Yakıcı Sır
Yakıcı SırStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202041,8bin okunma
382 syf.
·
Puan vermedi
Aşk dediğin nedir ki Histen nefesten varlık Umutsuzluk içinde Karanlığa son ıslık. Bu güzel dizeleri kaleme alan Tanpınar belli ki bir şeylere fena sinirlenmiş. Yoksa oturup 395 sayfa olan Saatleri Ayarlama Enstitüsü yazarak, birilerine aba altından niye sopa göstersin ki. Tanpınar şiirlerinde sembolist bir dil kullanırken, romanlarında
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama EnstitüsüAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 202341,5bin okunma
168 syf.
·
Puan vermedi
Yazar eli titremeden kalemi, doktor ise neşteri iyi kullanmalıdır. Çünkü her ikisi de yanlış ellerde, tamiri mümkün olmayan hasarlar bırakabilir geriye. Bulgakov’un bu kitabını okurken, ustalıkla her ikisini de kullandığını gördüm. Asıl mesleği doktorluk olan Bulgakov, bir bakıma mesleğinin ilk yıllarında yaşadığı zorlukları anlatıyor bize.
Genç Bir Doktorun Anıları
Genç Bir Doktorun AnılarıMihail Bulgakov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201524,6bin okunma
360 syf.
·
Puan vermedi
Auschwitz ismini her duyduğumda, insanlığımdan utanırım. Gaz odalarında ölüme mahkum edilen insanlardan geriye kalan yığın yığın saçlar ve dağları andıran ayakkabı tepeleri. Bu ayakkabılar içerisinde de en çok can yakanlar, çocuk ayakkabıları. Dünyayı bir oyundan ibaret sanan o masum melekler. Anna Frank’ın ayakkabısı acaba hangi tepenin içerisindedir. Auschwitz kampında ayrı ayrı bölümlerde tutulan sevgililer birbirleriyle haberleşmek için, çocukları kullanırlar. Daha doğrusu yazdıkları aşk mektuplarını, çocukların oyuncağı olan bebeklerin içerisine gizleyerek gönderirler, sevgililerine. Evet; dünya çocuklar için bir oyun... Büyükler için ise, oyun alanı... Nemirovsky’de otuz dokuz yaşında Auschwitz kampında hayata veda edenlerden birisi. Ondan bize kalanlar ise, onu dünya edebiyatının suitine taşıyan sayısız eserler. Pazar Günleri adlı öykü kitabı da bunlardan birisi. Kitap içerisinde yer alan on dört öykü, çok tanıdık geliyor okura. Gündelik yaşam, mutsuzluk, mutluluk, aşk, ayrılık, hayat zorlukları, kısacası aklınıza gelebilecek her türlü hayat hücresini bu öykülerde görebilirsiniz. İnsanı koyuyor yaşamın tam ortasına. Ondan sonra, insanın yaşadığı çevreyi betimliyor. Siz sadece okumuyorsunuz bu yazılanları, aynı zamanda da zihninizde canlandırıyor, öyküyü yaşıyorsunuz. Kitap bittiğinde ise şöyle bir duygu düğümleniyor okurun boğazında; kısacık ömrüne insan odaklı eseler bırakan birisi, hiçbir eserini okumamış başka bir insan tarafından, salt dini kimliği nedeniyle ölüme mahkum ediliyor. Kötülük yağmurları her yüzyılda... Bununla mücadele edebilmenin tek yolu ise, okumak... Erkan
Pazar Günleri
Pazar GünleriIrene Némirovsky · Can Yayınları · 201343 okunma
Reklam
222 syf.
·
Puan vermedi
Feridun Andaç yazmışsa, iyi yazmıştır. Belki de anahtar cümlemiz bu. Denemelerden oluşan bu kitaplarda, okuru bazen değişik coğrafyalara bazen de değişik yazarların dünyasına götürüyor. Sanatın içerisindeki her alana dokunuyor elleriyle. Okuru bazen hayrete sürüklüyor. Nasıl olur da insan hafızası bu kadar şeyi aklında tutabiliyor. İşte bu
Aynanın Arkası
Aynanın ArkasıFeridun Andaç · Can Yayınları · 20025 okunma
111 syf.
·
Puan vermedi
Camus’a ben mi yabancıyım, yoksa o mu bana yabancı… Yıllar sonra kendisiyle buluştuğuma göre, biraz ben yabancı oluyorum. İyi ki de, yollarımız kesişmiş. Uzun yıllardır adını duyduğum bu eserini nedense kütüphanemin en alt rafına koymuşum. Bir bakıma ona üvey evlat muamelesi yapmışım. Geçenlerde, geçmiş yıllarda alıp da okuyamadıklarımı tekrar üst raflara taşırken, okumaya karar verdim. İyi ki de bu kararı vermişim. Sabah başladığım bu kitabı, öğlen olmadan okumuştum. Camus için ahkam kesmeyi, ukalalık olarak görüyorum kendimde. 1957 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü almış bu eseri mutlaka okuyun. Yıllar önce okuduğum bir hikâye canlandı zihnimde bu kitabı okurken. Bu hikâyeye tekrar dönmek niyetinde değilim ama kitabın kahramanının hayattan beklentisinin kalmadığı noktada, kendi sonunu nasıl hazırladığına şahit oluyoruz. Erkan
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2019111,3bin okunma
176 syf.
·
Puan vermedi
Selim İleri’nin, bu eserinde Türk Edebiyatının Öykü geleneğine yeni bir soluk getirdiği aşikar. Beş öykü mevcut bu kitabın içerisinde. Öyküler alışıla geldik formatta değil. Bu yüzden beş öykü ile, neredeyse bir roman kalınlığına erişiyor kitap. Kapalı İktisat adlı öyküyü çok beğendim. Kitaba da adını veren “Bir Denizin Eteklerinde” ise kayboldum. Bu yüzden daha fazla kaybolmamak içinde öyküyü yarım bıraktım. Erkan
Bir Denizin Eteklerinde
Bir Denizin EteklerindeSelim İleri · Everest Yayınları · 201268 okunma
96 syf.
·
Puan vermedi
Zaman, Kurtuluş Savaşı dönemi. Yöre Ege Bölgesi (Manisa). Bu iki bilgi ile bile bir Efe hikayesine yaklaştığınızı anlayabilirsiniz. Yusuf Atılgan’da Canistan’da bize bir Efe’nin yaşamını, çevresinin coğrafi özelliklerini, aşkını, kazanımlarını, kaybedişlerini ve daha birçok şeyi işliyor. Elimdeki kitap üç bölümden oluşmaktadır. Duruşma, Yargıç, Tanık. Fakat Yusuf Atılgan bu romana başladığında dört bölüm üzerinden romanı kurgulamıştı ve son bölüm olarak da, Sanık’ı düşünmüştü. Ancak, 1989 yılının 9 Ekim’in de hayata veda ettiğinde bu sön bölümü tamamlamaya vakti kalmamıştı. Bu bakımdan da, yarım bir roman gibi düşünülebilir. Her ne kadar eksik bir bölümü olsa da, mevcut üç bölüm bitirdiğinizde bu eksikliği hissetmiyorsunuz. Ama yine de acaba “Sanık” bölümünde Atılgan, acaba bizi nasıl bir sona hazırlıyordu diye de merak etmiyor değil okur. Erkan
Canistan
CanistanYusuf Atılgan · Can Yayınları · 20174,334 okunma
120 syf.
·
Puan vermedi
İran’lı kadın şair Furuğ’u çok geç tanıdım. Yaşadığı toplumun düşünce iklimini kısa bir süre aklınıza getirdiğinizde, ne kadar zor şartlar altında ne büyük işlere imza attığını anlayacaksınızdır. Onun hayat hikâyesini anlatmaya niyetim yok. Birkaç dize ile ben sözü Furuğ’a bıkarmak istiyorum. hayattan ne istiyorum biliyorsun ben sen olayım, sen, tepeden tırnağa sen bin defa gelmek mümkün olsa dünyaya her defasında sen, her defasında sen bir denizdir bende saklı olan ne zaman güç bulacağım saklamaya kendimi keşke sana bu korkulu tufanı anlatacak gücüm olsaydı Erkan
Yeryüzü Ayetleri
Yeryüzü AyetleriFuruğ Ferruhzad · Can Yayınları · 20193,343 okunma
432 syf.
·
Puan vermedi
Aynı zamanda psikiyatrist olan Irvin D. Yalom, Nietcsche Ağladığında’da mükemmel bir iş çıkarıyor. Kitap öncelikle temiz bir dille yazıldığı için kendisini okutuyor. Kurgu, kitabı elinizden bırakmayı engelliyor. Sürekli bir hareket içerdiği içinde, heyecanı dorukta tutuyor. Şayet Nietzsche hakkında okuma yapmayı düşünüyorsanız, öncelikli olarak bu kitabı mutlaka okuyun. Çünkü Nietzsche’yi tanımanın en kısa yolu, bu kitapta yer alıyor. Erkan
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 202352bin okunma
Reklam
208 syf.
·
Puan vermedi
Gönülçelen veya bugün ki adı ile Çavdar Tarlasında Çocuklar… Vikipedia’da kitap ile ilgili şöyle bir paragraf var; "Modern zamanların başyapıtı" olarak değerlendirilen bu eser, "ahlâk dışı" ve "açık saçık" bulunduğundan ABD'nin birçok tutucu bölgesinde uzun süre yasaklı kaldı. Hâlâ bazı Amerikan kütüphanelerinde yasaklı kalmasına rağmen, kitabın yasaklanması günümüzde ilginç bir hal almıştır: ABD'de lise düzeyinde en çok yasaklanan kitap olmasına rağmen aynı zamanda en çok okutulan kitaptır.” Gerçekten de yukarıda anlatıldığı gibi mi? Öncelikle modern zamanların başyapıtı cümlesine kısaca değinmek istiyorum. Burada anlatılmak istenen “modern zaman”, aslında “modern edebiyat” anlamına da gelmektedir. Alışa gelmiş roman teknik ve konularını bir kenara bırakan, günümüzün günlük yaşantısının ele alındığı bir tarz. Kitap, evet yukarıda anlatıldığı gibi toplumsal ahlak yapısının kabullenmek istemeyeceği bir yaşam kesitini anlatmaktadır. Ama ülkemizde de olduğu gibi “yasak”, her zaman ilgi odağı olmuştur. Bu da kitabın okunma sayısını yükseltmiştir. Okunmalı mı? Şöyle dersem daha doğru bir tanım olur sanırım. Okunmasa da olur… Erkan
Çavdar Tarlasında Çocuklar
Çavdar Tarlasında ÇocuklarJ. D. Salinger · Yapı Kredi Yayınları · 202159bin okunma
112 syf.
·
Puan vermedi
Marquez’in Kırmızı Pazartesi 1982 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü almış bir eser. Seyahatte, işe giderken, gün içerisinde fırsat buldukça okunabilecek bir eser. Bir cinayet romanı. Sintiago Nasar öldürülür. Ve bütün kasaba onun öldürüleceğini bilir… Bu cinayeti engellemek için kendilerince çeşitli tedbirler alırlar fakat, yine de cinayet işlenir. Bizim tabirimizle, göz göre göre işlenen bir cinayettir, kitabın konusu. Keyifli ve sıkmadan okunabilecek güzel bir eser. Erkan
Kırmızı Pazartesi
Kırmızı PazartesiGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202177,5bin okunma
126 syf.
·
Puan vermedi
Goethe’nin eserleri hakkında ahkâm kesip ve yorum yapmanın ukalalık olduğunu düşünüyorum. Öncelikle bu kitaba dair şu uyarıyı yapmak istiyorum. Kitap; anlatılan konu bakımından okuyan üzerinde derin tesir bırakıyor. Özellikle 20 yaş altı için, hele hele bu çağdaki gençlerden kitapta anlatılan “aşk ve kavuşamama” duygu sarmalı içerisinde olanlar için, kitap olumsuz anlamda ruhsal bir etki yaratabilir. Döneminde, kitabın ilk baskısından Werther’e özenenler olduğu söyleniyor. Öyle ki, kitabın ikinci baskısının bir yerine Goethe şunu yazmak zorunda kalır; “Siz adam olun da beni izlemeyin, siz siz olun! Yalnızca Siz!!!” Kitaptan bazı pasajları sizlerle paylaşmak isterdim ama inanın, kitabın bütünlüğü öylesine iyi örülmüş ki, hangi pasajı paylaşsam, resmin bütünü bozulacak. Erkan
Genç Werther'in Acıları
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021120,4bin okunma
132 syf.
·
Puan vermedi
Köpek Kalbi… Bu kitabı raflarda gördüğümde aklıma ilk gelen nedense Kafka’nın Dönüşüm’ündeki “Samsa” karakteri oldu. Kitabı okuyunca ise, hayvan-insan dönüşümünün benzerlik gösterdiğini fark ettim. Ama sadece bu dönüşümdür benzerlik olan. Sokak köpeği Şarik kışın gelmesiyle açlık ile karşı karşıyadır. Bir yemekhaneye yemek bulma ümidiyle yaklaştığında, aşçı üzerine kaynar suyu döker. Suyun yaktığı vücudu ağır yara alarak oradan uzaklaşır ve bir kapıya sığınır. Tam bu esnada iyi giyimli birisi Şarik’e yaklaşır ve ona sucuk ikram eder. Bu ikrama kayıtsız kalmayan Şarik, ikram sahibinin peşine takılır. Roman böyle başlıyor. Sizlere romanın geri kalanını anlatmak istemiyorum. Verdiği mesajlara değinmek gerekirse, kitap 1927 Rusya’sında yazılıyor. 1968’de ABD’de, 1987’de ise Rusya’da ancak yayımlanabiliyor. Rusya’da bu kadar geç yayımlanmasının temel sebebi ise, Komünizmi şiddetli bir şekilde kara mizah ile eleştirmesidir. Rusyanın yaratmak istediği insan profilinin, olsa olsa ağır aksak şekilde insana dönüşen köpek Şarik gibi olacağını yüksek perdeden dile getirmektedir Bulgakov. Kitaba başlamadan önce, mutlaka Bulgakov’un yaşam öyküsünü bir şekilde okuyun. Sonra da köpek Şarik’in dönüşümüne şahitlik edin. Komünizm iyi bir şey midir? Açıkçası bu kitap ile bunu anlamak zor. Ama en azından o dönemi yaşamış Bulgakov’un düşün dünyasından da görmek, okurun algısına küçükte olsa bir etki bırakmaktadır. Ne diyelim, Şarik sizi çağırıyor. Erkan ERGÜL
Köpek Kalbi
Köpek KalbiMihail Bulgakov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201918,7bin okunma
80 syf.
·
Puan vermedi
Bir insan, üst komşusuna neden mektup yazma gereği duyar ki… Okunduğunda kulağa ilginç gelen bu ritüeli, Proust yaptı. Üstelik üst kata çıkıp, kapının altından bu mektupları atmak yerine, posta kanalıyla göndererek. Proust bu mektupları yazarken, gün gelecek bu mektupların okurlarıyla buluşacağını düşünmüş müydü. Sanmıyorum. İlk mektubun çıkış
Üst Kat Komşusuna Mektuplar
Üst Kat Komşusuna MektuplarMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 2016462 okunma
304 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Ne yalan söyleyeyim Marc Levy ismini ilk kez bu kitap ile duydum. Kütüphanede okumak için kitap ararken, elim birden Marc Levy’nin “Birbirimize Söylemediğimiz Onca Şey” adlı kitabına gitti. Sanırım, ilgimi çeken de kitabın ismi oldu. İnsanların birbirlerine söylemedikleri ne olabilirdi ki... Hadi söyle deseler, biraz düşünürsünüz. Çünkü size
Birbirimize Söyleyemediğimiz Onca Şey
Birbirimize Söyleyemediğimiz Onca ŞeyMarc Levy · Can Yayınları · 2018835 okunma
Reklam
136 syf.
·
Puan vermedi
Alemdağ’da var bir yılan Yılanın dilinde binbir yalan Sarmış yurdun dört bir yanını talan Aç gözlerini artık halkım, Uyan uyan... Alemdağ’da Var Bir Yılan
Alemdağ'da Var Bir Yılan
Alemdağ'da Var Bir YılanSait Faik Abasıyanık · İş Bankası Kültür Yayınları · 202010,6bin okunma
64 syf.
·
Puan vermedi
Stefan Zweig-Amok Koşucusu Hayat fotoğraflarda durur, o da bir anlığına. O an’ın hemen sonrasında ise kaldığı yerden devam eder. Kimi ülkelerde yavaş, kimilerinde ise hızlı akar hayat. Tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi. Saat çıldırmıştır, Akrep yelkovanı kovalar durur... Bir amacı vardır bu akışın. İnsanların bilinçli bir şekilde bir yerlere
Amok Koşucusu
Amok KoşucusuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021111,2bin okunma
59 syf.
·
Puan vermedi
Bu kitabın ismini bulunduğu rafta okuyunca nedense aklıma Attila İlhan’ın “Fena Halde Leman” romanı geldi. Bir çağrışımdı bu. Leman-Müzeyyen… … böceğim, uzun bir seyahate çıkacağım, hareketimden evvel bazı şeyleri söylemek arzusundayım. … Bu çağrışımın uyandığı duygu ile kitabı satın aldım. Roman yazma çabasında olan bir insanın, iki gününü anlatıyor. İlk gün, romana metafor, ikinci gün ise birlikte yaşadığı Müzeyyen’in evi terk edişi ile düştüğü boşluk ve bu boşluğun getirdiği ıstırabın Galata-Tophane sokaklarından yansıması. Bu mekânlar ile ilgili satırları okurken insan, kendi adımları ile yürüyormuş hissine kapılıyor. Yazarın ilginç bir tarzı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Kitabın kapağı olmasa ve yazarını bilmesem, okuduğum satırların Oğuz Atay’a ait olduğunu söyleyebilirdim. Hatta anlatıcının Tutunamayanlarda ki Selim Işık karakteri bile olabileceğini düşünebilir. Bir yıl önce bu eser, Erdal Beşikçioğlu’nun başrolünü oynadığı sinema filmi olarak beyaz perdeye aktarılmıştır. Bulunduğumuz yılların eserdir. Bundan birkaç yıl sonra, bu yıllara ait neleri hatırlıyorum sorusunun cevabını listelerken, mutlaka “Fakat Müzeyyen…” şimdiden diyin. Çünkü, mutsuzluğu bazen insan kendisi yaratır. Yazara ise bunu anlatırken “… derin bir tutku” demek düşer.
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutkuİlhami Algör · İletişim Yayıncılık · 201429,1bin okunma
440 syf.
·
Puan vermedi
·
39 günde okudu
Kushner, Kübadan Teleks adlı romanında, Küba devrimine giden süreçte, Küba’da yaşayan ABD.lilerin günlük yaşantılarını ele alıyor. Yaşadığımız coğrafyadan çok uzak bir iklimde hayat süren insanların gündelik yaşantısı, elbetti ki merak uyandırıyor. Bu anlamda, okunması gereken bir kitaptır. Kitaba dair yazacak çok şey var. Ama bunları yazmaktan ziyade, kitapta tespit ettiğim ve beni şaşırtan bir bölüme dikkatinizi çekmek isterim. Ksenophon’un Anabasis adlı bir eseri vardır. MÖ 400 yılında paralı Yunan askerlerinin Sart (Salihli)’tan yola çıkarak İran sınırlarından, Trabzon’a kadar giden bir yürüyüşünü, savaşlarını, yaşam mücadelelerini anlatır. Bir bakıma, bu süreçte onlarla bulunan Ksenophon’un anılarını kapsar bu kitap. Tarihe de “Onbinlerin Dönüşü” olarak geçer. Söylemek istediğim, Anadolu’da 2400 yıl önce yaşanmış bir olay, okyanus ötesinde yazılan romanda karşıma çıkıyor. Acaba, bu tarihsel olayı kaçımız biliyoruz. Endişem ise, Truva gibi tarihsel bir olay beyaz perdeye aktarılırken Çanakkale’nin asla gündeme gelmediği ve filmin Mısır’da kameraya alındığı düşünülecek olursa, yarın Onbinlerin Dönüşü beyaz perdeye aktarıldığında, kendi iç çekişmelerimizden dolayı bir fırsatı daha kaçıracak olmamızdır. Acaba Kültür Bakanlığı bunun farkında mı?
Küba'dan Teleks
Küba'dan TeleksRachel Kushner · Can Yayınları · 201539 okunma