Vladimir Bartol (24 Şubat 1903 – 12 Eylül 1967) Sloven yazar. En meşhur eseri olan Alamut romanı ile tanınmıştır. Alamut romanı 1938 senesinde yayınlanmış sonradan birçok dile çevrilmiştir ve dünya çapında Slovenya edebiyatının en popüler edebi eserleri arasında sayılmaktadır. Bartol, 24 Şubat 1903 tarihinde şuanda Trieste’nin dış mahallesi olan Sveti Ivan köyünde doğdu. O zamanlar Trieste, Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna bağlı olmakla birlikte şu anda İtalya sınırları içindedir. Posta memuru Gregor Bartol’un ve feminist yazar, editör ve öğretmen Marica Bartol Nadlišek’in üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Ebeveynleri çocuklarına son derece kapsamlı bir eğitim verdi. Annesi tarafından resim ve babası tarafından biyoloji eğitimi aldı. Otobiyografi şeklinde keleme alınmış kısa hikâyelerinde Bartol, hikâyelerinde kendisini aşırı duyarlı zengin kurgusal hayal gücü olan ve biraz da tuhaf çocuk olarak tanımladı. Otobiyografi kısa hikâyelerinde Bartol birçok farklı konu ile ilgilendi: biyoloji, ruhbilim, sanat, tiyatro ve edebiyat. Bir bilim adamı olarak kelebekleri topladı ve onları araştırdı. Vladimir Bartol, ilkokula ve ortaokula Trieste’de başladı ve sonra biyoloji ve felsefe tahsili göreceği Ljubljana Üniversitesinin de bulunduğu Ljubljana’da tamamladı. Ljubljana’da kendisine genç Friedrich Nietzsche’nin çalışmalarını veren Sloven felsefe profösörü Klement Jug ile tanıştı. Bartol ayrıca Sigmund Freud’un çalışmalarını dikkatle okudu. 1925 yılında mezun oldu ve çalışmalarına bilim adamı ehliyeti aldığı Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde (1926–1927) devam etti. 1928 senesinde şimdiki Sırbistan’da bulunan Petrovaradin’de askerlik görevini yaptı. 1933 ve 1934 yıllarında Belgrad’da yaşadı ve “Sloven Belgrad Haftalık” dergisini çıkardı. Sonra Ljubljana’ya döndü ve 1941 senesine kadar serbest yazarlık yaptı. II. Dünya Savaşında faşist hükümete karşı Yugoslavya Partizanları direniş hareketine katıldı. Savaştan sonra 1946’dan 1956 ya kadar yaşayacağı doğduğu kasabaya Trieste’ye döndü. Sonra Slovenya Bilimler ve Sanatlar Akademisi’ne üye seçildi, Ljubljana’ya geri döndü ve 12 Eylül 1967 tarihine kadar burada çalışmalarına devam etti. Kabri Ljubljana’daki Žale mezarlığında bulunmaktadır.
Her yıl yaptığım gibi bu yılda okuduğum en iyi kitapları sıralı olarak yazacağım. Sizden de sıralı olarak en lerinizi bekliyorum. 2022 yılı korona belasından kurtularak başladı. 2021 deki gibi maske, aşı muhabbeti vs yoktu ama daha büyük bir sorun olan ekonomik sorunlarla uğraştık. Enflasyon cidden vatandaşın belini büktü bu sene. Rus-Ukrayna savaşı, Çanakkale Köprüsü, Pençe Kilit Operasyonu, Euroleague yi yeniden Efes in alması, Vakıfbank ın 5. Avrupa Şampiyonluğu, Marmaris, Datça, Çeşme deli orman yangınları, ösym skandalı, Amasra maden faciası, depremler, TOGG, İstiklal bombalı saldırısı, Bayraktar Kızılelma nın üretim aşamasına geçişi en önemli olaylardı. Felaketler umarım 2023 de tekrarlanmaz. 2023 den en büyük beklentim hakedecek, hizmeti en çok verecek, ülkemizi en çok kalkındıracak, enflasyon belasından bizi kurtaracak, mülteci sorununu da çözecek en hayırlı olacak partinin bu yıl içinde yapılacak seçimi kazanması. Bu yıl Halit Kıvanç gibi büyük bir sunucuyu, İlhan İrem gibi büyük bir sanatçıyı, benim en sevdiğim yazarlardan
Öncelikle tesirinden uzunca bir müddet çıkamicağımı düşündüğüm ender kitaplardan (Martin Eden ,Böyle Söyledi Zerdüşt) bir tanesi.
Bu 3 kitabın ortak özelliğinden de anlaşıldığı üzere başarı hakkında sayısız makaleler, kitaplar ve incelemeler okuyup , başarılı olmak adına yapılmış envai çeşit videolar ve başarılı olmuş insanların gerçek
Vaktiniz kısıtlıysa size kitabı 4 madde ile şöyle anlatabilirim.
-Fazlasıyla akıcı.
-Iki karakterimiz var kaleye onlarla beraber girip tanıyorsunuz.
-Hasan Sabbah ile ilgili bilgiler kitabın ileri bölümlerinde veriliyor.
- Kitapta verilen mesajlar muazzam. Ve kendinizi karakterlerin davranışlarına, verilen mesajlara bazen utanç duyarak yakın
Şimdiye kadar okuduğum en iyi tarihi roman. Haşhaşiler, kendini 11.yy da peygamber ilan eden Hasan Sabbah ve onun kurduğu ütopik cenneti. Bu cennetin kölesi olmuş güzel hurileri, haşhaş ile ele geçirdiği korkusuz, cengaver askerleri. Muhteşem bir kurgu ve dahi bir delinin, dini kullanarak yeryüzünde kurduğu sahte bir cennet. Hasan Sabbah' ın müthiş sivri zekası karşısında büyüleniyorsunuz. Gerçekten böyle bir olayın, insanın bir dönem varolduğunu bilmek kitabı daha da çekici kılıyor. Hasan Sabbah kurduğu bu sahte cennet ve peygamber sıfatı ile insanları uyuşturup, dediği her şeyi yaparlarsa cennetine alacağını vadediyor. Askerler de bu cennete girebilmek için gözlerini kırpmadan ölümüne savaşıyorlar. Kitap aslında dinin bir afyon olduğunu anlayan Sabbah' ın bunu kendi politik emelleri için kullanışını anlatıyor. Kesinlikle bu kitabı okumayan kalmamalı...