Atsız'a Milletvekilliği Teklifi
2 Eylül 1961, Cumartesi günü saat 11 suları... Telefondaki ses Atsız'ın sesi:" "-Merhaba Şâir..." "-Hocam merhaba..." "-Erk, yarın öğleden sonra Maltepe'ye gelebilir misin?"... "Ertesi gün... 3 Eylül 1961, Pazar... Öğleden sonra saat 14 suları... Bostancı İstasyonu'ndan, Haydarpaşa'dan gelen trene biniyor, trende Altan'la (Deliorman-ABE) buluşuyoruz. Yarım saat sonra Maltepe'nin Feyzullah Caddesi'ndeki 9 numaralı evin kapısındayız. Altan Deliorman ile, cümle kapısının açıldığı sofanın sağ tarafındaki, her zaman oturduğumuz odadan içeri girdik. Mu'tad hoş-beşten sonra Hoca, bize dâvete vesile olan konuyu açtı:" "-Çocuklar! Adalet Partisi, Kasım ayında yapılacak seçimlerde, beni Kütahya'dan milletvekili adayı göstermek istiyor. Ne dersiniz?" Altan Deliorman teklifin lehinde konuşur. Yurtsever'in cevabı ise tek cümleliktir: "-Hocam, sizin o yiğit oğlu yiğitlerin içinde ne işiniz var?" "En gevrek kahkahalarından birini attı. Başka konulara geçtik... Atsız, Adalet Partisi'nin kendisine yaptığı milletvekili adaylık teklifini kabûl etmedi." (Yurtsever 2000: 93-94).
14 Nisan
Televizyonda A.K'nin iki şarkısı. A.K karım olsaydı ona nasıl davranırdım? Tanrı'nın günü salonda bir aşağı bir yukarı gidip şarkı söylemesini mi isterdim? Az sonra A.K'nin yerini M.B aldı. Bu kez aynı şeyleri onun için de düşündüm. Bu, bilincimin altına sıkışmış bir yalnızlık duygusu mu? Pavese 6 Kasım 1938'de günlüğüne şunu yazmış: "Kendimi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karşısında oturdum."
Sayfa 186
Reklam
İskender / Christian Ludwig Ernst (1764) Şu ana kadar anlatılanların arasında en benzersiz biyografi 7 Temmuz 1708’de Edirne'de Osmanlı ve Müslüman olarak doğan ve 14 yaşında evinden kaçtıktan sonra Kuzey Afrika'da Portekizli askerlerin eline esir düşen, İskender/Alexander vaftiz adıyla Christian Ludwig Ernst'e aittir.
Muzaffer Karan'dan da ne Turancı olur ya :D
Türkeş Hindistan'a, Yeni Delhi'ye gönderiliyordu. Diğerlerinin sürgün yerleri ise şu şekilde belirtilmişti: Orhan Kabibay - Brüksel, Orhan Erkanlı Meksika, Münir Köseoğlu - Stockholm, Mustafa Kaplan - Lizbon, Muzaffer Karan - Oslo, Şefik Soyuyüce - Kopenhag, Fazıl Akkoyunlu Kabil, Rifat Baykal Tel-Aviv, Dündar Taşer - Rabat, Numan Esin - Madrid, İrfan Solmazer - Lahey, Muzaffer Özdağ - Tokyo, Ahmet Er - Libya. ... Aslında 13 Kasım darbesi, hukuken yeni bir Anayasa ihlâli idi. Zira MBK devrinin geçici anayasası olan 1 sayılı kanun bütün MBK üyelerinin imzalarını taşıyordu. Bu komiteyi feshetmek 1 sayılı kanunun, yani geçici anayasanın ihlâli demek oluyordu. Fakat gerçek olan şuydu ki, memleket hâlâ ihtilâl şartları içinde yaşıyordu. Ne kadar meşrûlaştırılmış olursa olsun, ihtilâlin tabiî ve kendine mahsus kanunları hükmünü icra ediyordu. Atsız, meseleye böyle bakıyordu. Baskın, basanındı. Adı üstünde, madem ki komitecilik devri yeniden açılmıştı, sonuçlarına da katlanmak gerekti. 14'ler yurt dışına gittikten sonra, basının büyük -ve partizan- kısmı alabildiğine taarruza geçirilmişti. 27 Mayıs'tan 13 Kasım'a kadar yapılan icraatın bütün aksak, eksik, yanlış taraflarının sorumlusu 14'lerdi. Bunlar demokrasi düşmanı, dikta taraftarı, ırkçı, tehlikeli, maceracı kimselerdi. Memleket, onların tasfiyesi ile, büyük bir felâketten kurtulmuştu vb. Atsız, bunlara ne şaşıyor, ne kızıyordu. Daha beterleri kendi başına da gelmiş, aslı astarı olmayan birçok iftira, basın yoluyla gerçekmiş gibi kabul ettirilmişti. Türkiye'de hüküm süren «gayrimillî basın>> kendinden bekleneni yerine getiriyordu, o kadar.
bölüm 4: hayvan uzayında hızlı gitmek
"taklitçilik" kelimesini hayvanların diğer şeyleri bilinçli olarak taklit ettiğini düşündüğümüz için değil , vücutları başka şeylerle karşılaştırılan bireylerin doğal seçilim lehine çalışmasını açıklamak için kullanırız. . Taklitçiliğin nihai çok yönlü mükemmelliği, birçok farklı türde avcının yol açtığı toplam doğal seçilim tarafından
MBK içerisindeki köktenciler muhalefete rağmen, Ekim ayında daha da iddialı bir planı uygulamaya giriştiler. Açıkça Türkeş tarafından telkin edilmiş olan bu plan, Türkiye Ülkü ve Kültür Planıydı; bu birlik, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, basın ve radyonun yönetimine el koyacak ve böylelikle ülkenin tüm kültürel yaşamında totaliter bir nüfuz elde edecekti. Böylesi bir müdahale, sivil siyasetçilerin nazarında da Orgeneral Gürses de dahil olmak üzere daha ılımlı MBK üyelerinin nazarında da çok fazlaydı. 13 Kasım 1962'de Gürsel beklenmedik bir şekilde, MBK'nın dağıtıldığını ve aralarında Türkeş'in de bulunduğu 14 en bilinen köktencilerin 14'ünü dışta bırakan yeni bir MBK kurulduğunu duyurdu. ....... . 14'ler yurtdışındaki Türk Büyükelçiliklerine ataşe olarak atanarak ülkeden uzaklaştırıldılar. Türkeş Yeni Delhi'de askeri ataşe oldu.
Sayfa 281 - İletişim
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.