Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
376 syf.
8/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Bir aşk romanının yanı sıra bir ülkenin tarihine de ışık tutuyor. Yazar İspanya İç Savaşını (1936-1939) tüm çıplaklığı ile anlatırken karakterleri gerçek insanlardan alıntılar yaparak kurgulamış. Victor Dalmau savaşta doktor olarak görevlidir. İşler giderek kötüleştiğinde savaşın etkilerinden ailesini korumak için eşinin sevgilisi Roser ve annesini alarak Fransa’ya kaçmaya karar verir. Annesi ülkesinden ayrılmamak için yarı yolda izini kaybettirir. Roser hamiledir ve Fransa’da mülteci kamplarında mücadele vermek zorunda kalırlar. İspanya’yı kasıp kavuran bu savaşa Şilili şair Pablo Neruda kayıtsız kalamaz. Devlet başkanın desteği ile iki bin İspanyol sığınmacı ile birlikte Winnipeg isimli gemi ile Şili kıyılarına geldiklerinde ikinci dünya savaşı başlar. Roser, baba Dalmau’nun desteği ile piyano çalmak üzere kendini geliştirmiştir ve Şili’ye giderken gemide herkes onu hayranlıkla dinlemekte ve izlemektedir. Hatta kadınlar ellerinin zarar görmemesi için çamaşırlarını yıkar ve bebeğine bakarlar. Burada çok etkilendim, bunu belirtmeden geçemeyeceğim. Victor ve Roser bu gemiye binebilmek için birbirlerine aşık olmadıkları halde evlenmek zorunda kalmıştır ve Şili’ye vardıklarından bir süre sonra Şili’de yine darbe ile karşı karşıya kalırlar ve Venezuela’ya sığınırlar fakat bu uzun sürmeyecektir çünkü onlar için vatan Şili demektir.
Denizin Uzun Taçyaprağı
Denizin Uzun TaçyaprağıIsabel Allende · Can Yayınları · 2022124 okunma
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Reklam
·
Puan vermedi
Otuzların Kadını
Tomris Uyar, Otuzların Kadını’ nda hafızasında otuzlu yaşlarında kalmış annesinin 1936 senesinde 18 yaşındayken yaptığı ilk evliliği öncesi bir ressama çizdirdiği portresinden ilham alarak annesini anlatmaya çalışıyor. Zaman zaman anlatıcı olarak metne dahil olan yazar kahramanımız, annesi ile yüzleşmekten ısrarla kaçındığı için, geri planda bir türlü ortaya çıkamayan bir metnin öyküsünü okuyoruz. Yaşam hikayeleri ve yaşadıkları birbirleri ile örtüşen kadınlar yoluyla da üç bölüm ve sekiz hikayeden oluşan öykü kitabını, yazar kahramanımızın yazın süreci izleğinde bir bütün olarak değerlendirebiliyoruz.
Otuzların Kadını
Otuzların KadınıTomris Uyar · Yapı Kredi Yayınları · 20191,159 okunma
"İngiltere Kralı VII. Edward 1936 yılının eylül ayı başında Türkiye'yi ziyaret etmişti. Ziyaretin ikinci günü misafir kral ile eşini taşıyan yatın teknesi Dolmabahçe rıhtımına güçlükle ya­ naşabildi. Çünkü denizin üstü çöplerle kaplıydı. Durumu fark eden Atatürk, Vali Muhittin Üstündağ'a 'Bu nedir?' diye sordu. Vali de Marmara'ya dökülen çöplerin lodosun tesiriyle sürükle­nip geldiğini izaha çalıştı. Ama bu açıklama Atatürk'ü tatmin etmemişti, vali suçlu mevkiine düşmüştü.
Sayfa 149 - YKY yayınları ekım 2004Kitabı okudu
96 syf.
·
Puan vermedi
Sâdık Hidayet, modern İran edebiyatının önemli temsilcilerinden biri.Eserlerinde sıklıkla varoluş, yalnızlık, umutsuzluk, ölüm, boşluk, intihar, yabancılık, uyumsuzluk gibi temaları işlemiş, yazar. Kör Baykuş benzeri varoluşun, anlam arayışının sorgulandığı metinlerde, yazarın yaşam öyküsü ile bağ kurarım ister istemez. Sâdık Hidayet, daha 11
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,2bin okunma
Atsız, Maltepe, Feyzullah Caddesi'ndeki meşhur evine 1936 Nisanı ile 1938 Mayısı arasındaki bir tarihte taşınmıştır. Ancak "Halk Partisi'nin Polisi" başlıklı yazısında 1940 yılının son günlerinde Göztepe'deki kiralık evde oturduklarını yazıyor (Atsız 1992: 83). “İçimizdeki Şeytanlar” broşürünün sonunda ise "Maltepe Feyzullah Caddesi" adresi ve 19 Temmuz 1940 tarihi var. Öğretmenliğe tayin için 12 Ekim 1941'de cumhurbaşkanına yazdığı mektup sırasında da Maltepe'de oturan Atsız, evi ile iş yeri arasındaki uzaklıktan şikâyetçidir: "Özel Boğaziçi Lisesinde edebiyat öğretmeni idim. Bu lise Arnavutköyü'nde idi. Kartal Maltepesi'ndeki evimizden mektebe tren, vapur ve tramvayla tam 2,5 saatte gidiyordum. Dönüşü de hesaba katınca günde beş saatim yollarda geçiyordu. Kendi tarih çalışmalarıma yeteri kadar zaman ayıramadığım için sıkılıyordum. Sabahleyin 6,5'ta kalkan trene yetişmek için bir saat önce kalkıyordum. O zaman Maltepe'de asfalt yol ve sokak feneri bulunmadığı için kış günleri zifiri karanlıkta sokağa çıkmak ve batmadan istasyonu bulmak hayli cambazlığa bağlıydı. Köşkümüz de eski ve ahşap olduğu için gayet havadardır. Odalarında bazen esrarengiz rüzgârlar eserdi." (Atsız 1992: 158).
Reklam
...Babası, Süveyş'teki Malatya ganbotunun süvarisi olduğu için ailece oraya giderler. Hüseyin Nihal kısa bir süre bu şehirdeki Fransız Mektebine devam eder. Trablusgarp Savaşı sürerken Hüseyin Nihâl'in babası Mehmed Nail Bey bir İtalyan'la kavga eder. Bunun üzerine İstanbul'a dönme emri alır. Aile İstanbul'a dönünce Hüseyin Nihâl, Kasımpaşa'daki Cezayirli Gazi Hasan Paşa Mektebi'ne gider. "Bir yıl kadar burada okuduktan sonra ailesinin Kadıköyü'ne taşınması üzerine oradaki Osmanlı İttihad Mektebi'ne" geçer (Ergun 1936: 562). Fransız ve Alman mekteplerinde Latin harfleriyle öğrenime başlayan Hüseyin Nihâl, Gazi Hasan Paşa Mektebi'nden itibaren öğrenimine Arap harfleriyle devam eder.
Mehmet Akif Ersoy (1873-1936)
“Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.”
Mehmet Akif Ersoy (1873-1936)
“Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!”
ÖLÜMDEN SONRA
Öldük, ölümden bir şeyler umarak. Bir büyük boşlukta bozuldu büyü. Nasıl hatırlamazsın o türküyü, Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü, Alıştığımız bir şeydi yaşamak. Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok; Yok bizi arayan, soran kimsemiz. Öylesine karanlık ki gecemiz, Ha olmuş ha olmamış penceremiz; Akarsuda aksimizden eser yok. Cahit Sıtkı Tarancı, 1936
Sayfa 151 - Adam YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Gün Eksilmesin Penceremden
Ne doğan güne hükmüm geçer, Ne hâlden anlayan bulunur; Ah aklımdan ölümüm geçer; Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur. Ve gönül Tanrı'sına der ki: Pervam yok verdiğin elemden; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden! Cahit Sıtkı Tarancı, 1936
Sayfa 151 - Adam YayınlarıKitabı okuyor
Kâzım Karabekir’in günlükleri 1906 (rumi 1322) yılından başlar ve ölümüne kadar (1948) devam eder. Günlükler, Kâzım Karabekir Müzesi’nde saklanan 35 parça küçük ajandaya yazılmıştır. 1908, 1912, 1915, 1928, 1929, 1930, 1933, 1934, 1935, 1936, 1937, 1946 yılına ait defterlere rastlanmamıştır.
9 Mayıs 1936 akşamı Mussolini Roma'da dramatik knuşmalarından birini yaptı ve eski Roma İmparatorluğu'nun "yeniden ortaya çıktığını" ilan etti.
Sayfa 204Kitabı okudu
112 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
Varlık'ta yayımlanan ilk şiirlerinde Mehmet Ali Sel, bazı çevirilerinde Adil Hanlı imzasını kullandı. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası şeflerinden Bando Heyeti Başkanı Mehmet Veli Kanık'ın oğlu. Yazar Adnan Veli Kanık kardeşidir. Çocukluğu Beykoz, Beşiktaş ve Cihangir semtlerinde geçti. Galatasaray Lisesi'nde yatılı olarak
Sakın Şaşırma
Sakın ŞaşırmaOrhan Veli Kanık · Yapı Kredi Yayınları · 20235,4bin okunma
“Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslarıyla, Türk milletini emin ve metin bir bağımsızlık yoluna doğru koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibarıyla, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur. Seneler geçtikçe millî ideal verimleri güvenle çalışmada, ilerleme hevesinde, millî birlik ve millî irade şeklinde daha iyi gözlere çarpmaktadır. Bu, bizim için çok önemlidir; çünkü biz esasen millî varlığımızın temelini, millî bilinçte ve millî birlikte görmekteyiz.” Ankara, 1936
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.