1970' lerden 2012 ye uzanan ve uzun bir hikayesi olan kitap, Kemalin bitmek tükenmek bilmeyen hatta bir saplanti haline gelen Füsuna olan aşkını , acılarını, hatalarını anlatırken bir yandan da 70ler 80 ler Türkiyesinin hayatından , sosyo-ekonomik ve aile durumlarından bilgiler öne sermektedir.
Kitap tam bir kelebek etkisi diyebileceğimiz
80’ li yılları oldukça güzel anlatmış. Nerdeyse film şeridi gibi geçiyor önünden o günler insanın. Hiç bir şey eksik kalmamış fazlası bile var. O kadar beğendim ki
Eski Türkçe pop şarkılarına takıldım kaldım 70’ler 80’ler ve 90’lar hep bir şeyler hissedilip yazılmış kendime radyo bulursam alacağım evde oturur dinlerim menemen yaparken de göbek atarım vs.
Bugüne kadar okuduğum en güçlü metinlerden biri. Yazım tarihi 70ler olsa da sanki bu dönemde yazılmış gibi hissettiriyor. Özellikle yaratıcılığa bakış açısının dünya ile karşılaşma olarak ele alınması, bilinç dışının bilinçli yoğun çalışmamızla bağı ve kaygıyı ele alış bicimi oldukça etkileyici.
Héctor Abad Faciolince’den daha önce Angosta’yı okumuş ve çok beğenmiştim, Nisyan’a bayıldım! Nasıl güzel bir baba-oğul ilişkisinin, ne samimi bir anlatımı! Sıcacık aile bağları, ülkenin şiddet ve çalkantılarla dolu siyasi ve toplumsal tarihiyle ne kadar muhteşem bir şekilde bir araya getirilmiş! Nasıl hem bu kadar duygusal ve kişisel bir metin
70’ler tutumluluk çağıydı. Kitaplar kıymetliydi. Kitap almak isteyen çocuklara bazı fikirsiz anneler “Bir sürü kitabın var, birini oku işte,” derlerdi. Çaresiz okunurdu. Zaten Pal Sokağı’nın Çocukları’nı bir kere okumak yetmezdi.