Gırtlağımda
Başharfinin gölgesini yutkunduğum
En güzel isim
Ruveydadır
Bozuk saatlerin rafına karıştım
Ve nedendir bilinmez
Sonra daldım işte
Yazılmayı bekleyen bütün şiirlerin mürekkebine
Seni nasıl sevdiğimi bir bilsen var ya
Seni nasıl özlediğimi bir anlasan
Ellerimden tutup ruhuna saklamak isteyeceksin
O kadar sıcak izliyorum seni var ya
Bir görsen kendini benim gözlerimden
Gözlerimden öpüp yüreğine katmak isteyeceksin
Bir saniye hayata kaç tane sen sığdırıyorum
Sadece bunu anlasan var ya
...
Bir sevdaki ruveydaya çattık
Seni en bitmez latifemle seviyorum ruveyda
Belki sen bilmezsin, sevmezsin de
Ama ben gözlerinin elasını kör bir iştiyakla giyiniyorum gözlerime
Bir gün baksam ki sevmişsin
Gülşenime hayat bahşetmiş
Hazanıma saadet ekmişsin
Aşklarıma papatyalar büyütmüşsün
Ne denir ki ruveyda
Geç kalkan bir sefer değiştirdi mi eceli
Öldürmeyi bilmeyen kurşun açabildi mi kabri
Sana gel her şey gül gülistan olacak demiyorum
Zaten sen de gelme
Çünkü ben gidiyorum...
Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü
Yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka
sonuçları bir bir gözden geçiriyorum
pulluklarla devrilen toprağın ıslaklığındaki can
madenlerin buharından elde edilen büyü
bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular
nelerse ki yaşamak sözünü asi kılan
nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala.
Denedim. Soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara
sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan
ipte boynum, ağzım şehvet yalaklarında
çapraştım, and içip ayna kırdım
doğadan bir vahiy bekledimse boşuna
baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı
hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.
Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum:
Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda
Kim yırttı; dünyayı siyah beyaz gösteren sıcak perdeyi
Kim kaçırdı ikindi gölgelerini
Bostanlara katırla gitmemizi sevmeyen kimdi
Küflenmiş torağı boğazımıza tıkayan hangi esnaftı
Akşam ezanında köyü aydınlatan çocuk çığlıklarını nasıl bir vicdan kesti
Asfaltlı yolda bisikletimizin tekerini patlatan taş kimin
Ailecek yediğimiz karpuza zehiri karıştıran kimin eli
Kırık sandalyemizde oturan nenemin bastonunu kıran hangi ağaçtı
Siyah potiniyle top koşturan yukarı mahalle çocuğunu öteleştiren hangi hakemdi
Dut ağacımızı budayan kök ; Sana sesleniyorum
Bizi karanlık sabahlara , buruk ikindilere gömen şey ; Kimsin?
Ve en kuvvetli ve hakkalyakîn derecesinde vicdanî ve hissî, bir derece şuhudî olan hakikat-i insaniye haritasını ve enaniyet-i beşeriye fihristesini ve mahiyet-i nefsiyesini mütalaa ile, imanın şübhesiz ve vesvesesiz mertebesine çıkmaktır ki; sırr-ı akrebiyete ve veraset-i nübüvvete bakar. Ve enfüsî tefekkür-ü imanî hakikatının bir parçası, Otuzuncu Söz'ün "ene ve enaniyet"te ve Otuzüçüncü Mektub'un Hayat Penceresinde ve İnsan Penceresinde ve bazı parçaları da sair ecza-yı Nuriyede bir derece beyan edilmiş.
Bunu hem Lâhika'ya, hem Sikke-i Gaybiye'ye, hem Hülâsa'nın âhirine yazılsın.
Emirdağ-1 - 147
Netice: Madem dünyada hayat var; elbette insanlardan hayatın sırrını anlayanlar ve hayatını sû'-i istimal etmeyenler dâr-ı bekada ve Cennet-i Bâkiyede hayat-ı bâkiyeye mazhar olacaklardır, âmennâ...
Sözler - 108
Can verme sakın aşka aşk afeti candır
Aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır
Sakın isteme sevdayı gam aşkta her an
Kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır
Her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz
Her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır
Yahşi görünür yüzleri güzellerin emma
Yahşi nazar ettikte sevdaları yamandır
Aşk içre azap olduğu bilirem kim
Her kimseki aşıktır işi ahü figandır
Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin
Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır
Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var
Aldanmaki şair sözü elbette yalandır.