Ama hiçbir hayatta sonsuza kadar saf bir mutluluk içinde olamayız. Öyle bir hayat olabileceğini düşünmek ancak yaşadığımız hayattaki mutsuzluğumuzu büyütmeye yarar.
Olmak istediğim her şeyi olmam, yaşamak istediğim bütün hayatları yaşamam mümkün değil. İstediğim bütün yetenekleri
geliştirmem mümkün değil. İstememin nedeni ne peki? Hayatımda, olası bütün zihinsel ve fiziksel deneyimlerin her bir rengini, tonunu ve her çeşidini yaşamak istiyorum.
Susar ve martılar düşünür
Gecenin bir kesiminde insan
İçinde beyaz bir kalabalık
Ve aşk zaten gürültüdür
Benim korkum ve umutsuzluğum
Artık ölmüş bir adam gibidir
Kendini hiç hatırlamayan
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortada
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.
Bir yürüyüşçü dağlarda kaybolsa, insanlar bir arama düzenlerler. Bir tren kaza yapsa, insanlar kan vermek için sıraya girerler. Bir deprem şehrin birini yerle bir etse, dünyanın dört bir tarafından insanlar acil durum malzemeleri gönderirler. Bu insanların içinde öyle temelde bulunan bir şeydir ki, istisnasız her kültürde yer bulmaktadır. Evet, umursamayan şerefsizler yok değil ama umursayanlar onları sayıca katlıyor. Ve bu yüzden, benim tarafımda olan milyarlarca insan vardı.
Daha önce okuduğum bir kitaptı, rafta görünce neden tekrar okumayayım ki diyerek bugünün kitabını seçmiş oldum.
Popülaritesi göz önümde bulundurulduğunda önerilmeye ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum o yüzden sadece hikaye hakkındaki düşüncelerimden bahsedeceğim.
Öncelikle ilk defa 2018’de okumuştum ve bahsi geçen bu “aşk”ın saplantıdan başka bir
Evet, bütün, ama bütün insanlar beni şımarttılar, bana karşı hepsi iyiydi -yalnızca sen, evet, yalnızca sen beni unuttun, yalnızca sen, beni asla tanımadım!
Beni teselli edecekler ve bir takım sözcükler söyleyecekler, sözcükler, sözcükler; fakat ne yardımı dokunabilir ki sözcüklerin bana? Biliyorum, ondan sonra yine yalnız olacağım. Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.
Hayat sanki sadece gözlerimin eriştiği yerlerden, içinde yaşadığım zamandan ibaretti. Sanki dünyada, beni işime götüren tozlu veya çamurlu yoldan, kerpiç duvarlardan ve ne söylediklerini yarım saat sonra bile hatırlamaya imkan olmayan birkaç iyi kalpli arkadaştan başka bir şey mevcut değildi.