Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Burhan Kuyumcu

Burhan Kuyumcu
@BurhanKuyumcu
4 okur puanı
Ekim 2023 tarihinde katıldı
Orospu çocuğu kan kardeşim Kinyas gitti. Yok oldu. Buharlaştı. Geçen hafta bugün, Hilton’da komi bir zarf getirdi. Üstünde bir şey yazmayan. Açtım. Önce ufak bir kâğıt. “Gidiyorum.” Kinyas uzun mesajları ve kelime harcamayı sevmediği için, ilk sözcük asıl yapacağı hareketi anlatıyordu. Gerisindeki kâğıtlarsa son yazdıkları. Benimle ilgili düşünceleri, tahminleri.
Reklam
Beni kıyamet kopmasıyla alkolsüz kalmam arasında seçim yapmak zorunda bıraksalar, dünya yıkılsa umrumda olmayacağını, ama alkolümden vazgeçmiyeceğimi haykırırdım.
İnsan ağaca benzer. Ne kadar yükseğe ve aydınlığa çıkmak isterse, o kadar kök salar yere, aşağılara, karanlığa, derinlere kötülüğe. Friedrich Nietzsche

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayatta olma bilinci kendini daha güçlü bir şekilde hissettirir geceleri, ölümün varlığı da öyle. ” yaşamın anlamı ” gece duyumsanır ve sorgulanır. Kimse bunu öğle yemeği sırasında tartışmaz. Yaşam, gecenin konusudur.
Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda. Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen , sizi toprağa doğru çeken.Zaman’ ın korkunç ağırlığını duymamak için , durmamacasına sarhoş olmalısınız. Ama neyle ? Şarapla , şiirle ya da erdemle , nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun .
Reklam
"Dünyaya yeni bir bakış hiçbir zaman alıştığınız o sıcak yatak değildir; daima buz gibi soğuk bir duştur." Walter Lewin
“Bizim neslimiz Büyük Buhran'ı ya da Dünya Savaşı'nı yaşamadı. Bizim savaşımız ruhsal bir savaş. Bizim depresyonumuz kendi hayatlarımız. Dövüş Kulübü, 1999
Ne çok gülmüşümdür. Keskin pençeleri olmadığı için, Kendini iyi zanneden zayıflara.
İntihar etmeyip yaşıyorsak, anlamın büyüklüğünden değil, hayatın içine düşmüş olmaktan, muzır bir merak ile ıstıraplı bir inadın götüreceği yeri görme isteğinden; bir de, üstüne üstlük, şahsi duruşun gölgesinin topluma bir lanet olarak düşmesini diliyor olmaktan başka bir anlamı yoktur her gün, güne yeniden başlamanın. Işık ergüden
İnsanı birdenbire sarıverir o karanlık; onu, yaşanan çağın niteliği açığa vurur. Az önce her şey yüzünüze, siz de her şeye gülerken, birdenbire ruhunuzun derinliklerinde sisli bir buğu yükselir; hayatla arzuların arasına girer; insanı dünyadan ayıran bir perde olur. Yeryüzünün sıcaklığı, sevgisi, rengi, uyumu artık soyut bir yansıtıcı üzerinden kırılmış olarak gelir; hiç heyecan duymadığınızı fark edersiniz. İçinizi örten bu perdeyi yırtmak için harcanan çaba, insanı bütün kötülüklere, başkalarını ya da kendinizi öldürmeye, çılgınlığa kadar sürükleyebilir Isabelle
Reklam
Sinesinde barındırdığı bölünme ve çelişkilerdir bir yaşamı zenginlikle donatan, gelişip serpilmesini sağlayan. esrikliğin ne olduğunu bilmedikten sonra mantıkmış, aklı başındalıkmış ne anlam taşırdı? 'ölüm' arkasında dikilmese tek başına duyularca sağlanan hazzın ne değeri olurdu? karşı cinsler arasındaki ezeli düşmanlık olmasa, sevginin yüzüne kim bakardı.?
Sonuçta hepimiz, hayatta kalanların çocukları değil miydik? Savaşlar, depremler, kuraklıklar, katliamlar, salgınlar, işgaller, kavgalar ve felaketlerden sağ çıkanların çocukları... Dolandırıcıların, hırsızların, katillerin, yalancıların, muhbirlerin, hainlerin, batan bir gemiden ilk kaçanların ve de başkalarının ellerindeki cansimitlerini söküp alanların çocukları... Sağ kalmayı bilmiş olanların... Sağ kalmak için her şeyi, ama her şeyi göze almış olanların... Bugün hayattaysak eğer, soyağacımızdan birileri “Ya o ya ben!” dediği için değil miydi? Belki de kötülüğün ağır basması bile değildi bu. Doğal olandı... Sadece bize çirkin geliyordu, o kadar... Ama doğada çirkinlik diye bir şey yoktu... Güzellik de... Gökkuşağı sadece gökkuşağıydı ve hiçbir doğa bilimleri kitabında altından geçilebileceğine ilişkin bir bilgi yoktu. Sonuçta, beni de bu hayata iki ceset taşıdı: Biri yaşama, diğeri yaşatma isteği... Birini babam, diğerini annem istedi... Ve yaşadım ben de... Başka çarem var mıydı? Mutlaka... Ama kim bilir, belki de hayat fiziği böyle işliyor ve bir yerlerde şöyle yazıyordur: Hayat Fiziğine Giriş: Her doğum, en az iki ölüm eder. Biri yaşamak, diğeri yaşatmak isteğine bağlı, iki ölüm
İşlediğim bütün suçlar için kendimi bağışlıyorum. Bunu insanlık adına yapıyorum. İnsan olmanın ne anlama geldiğini biliyorum; zayıflığını ve gücünü biliyorum. Bu bilgi yüzünden hem acı çekiyor hem de mest oluyorum. Elime Tanrı olma fırsatı geçse reddederim. Yıldız olma fırsatı geçse red­dederim. Hayatın sunduğu en büyük fırsat insan olmaktır. Bü­tün evreni kucaklar. Ölüm bilgisini kapsar, ki Tanrı’nın bile key­fini süremediği bir şeydir bu.
55 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.