Ávila kendine, hoşgörü, diye hatırlattı. Bunlar gibi sayısız adamla karşılaşmıştı. Hiçbir şey için mücadele vermeyen, başkalarının uğruna savaşıp onlara bıraktığı hürriyet ve özgürlüğü körcesine suistimal eden basit düşünceli, mutsuz ruhlardı.
"Binlerce yıl boyunca insanlar dünyanın sunabileceği tüm bilgiye sahip olduklarını iddia eden kutsal metinlere ve antik geleneklere inandıklarından, ilerlemeyi amaçlayan bilimsel yolun önüne engel koydular."
Talihten yana en yoksul, en aşağıda olan kimse,
Hep bir umut ile yaşar, çekinmez hiçbir şeyden.
En acıklı değişim, yüksekteyken, iyiden kötüye olanıdır;
Kötü durumdakiler içinse her değişim iyiye doğrudur.
"Yüzyıllar boyunca, suçlu oldukları savıyla bir sürü insanı idam ettiniz. Kökünü kurutabildiniz mi? Yok olmak şöyle dursun, bu suçlular üredikçe üredi. Üstelik bunlara, kendilerini mahkum eden zindancı, yargıç gibi başka suçlular da eklendi."
Felek bir elvedayı da çok görmüştü. Vedalaşamadılar... Evet ama neden vedalaşsınlardı ki!.. Veda da ne demekti!.. Leylâ Mecnun'u kalbinde götürmemiş miydi? Mecnun'un Leylâ'sız olduğu mu vardı ki?..
"Bir katili katil yapan dış görünüşü değil, zihninden ve kalbinden geçenlerdi. Onu katil yapan kimsenin göremeyeceği yerlerde saklanmasıydı. Dış görünüş değişebilirdi. Hiç kimse karanlık çöküp de insanların içindeki şeytan dışarı çıkıncaya kadar kimin kötü adam olduğunu söyleyemezdi."
İnsanların binlerce kuşak boyunca yineledikleri yaşam döngüsü aşağı yukarı aynı: Doğuyoruz, kırılgan bir bedeni idare etmeye çalışıyoruz, bize sunulan küçük bir duyusal gerçeklik kesitinin tadını çıkarıyoruz ve ölüyoruz
İnsanlar araba enkazlarının yanından geçerken yavaşlayan ölü soyuculardır. Bu, başkalarının hayatlarını dikizleyip acılarından keyif duymaktan başka bir şey değil.