Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ekrem

Soylu oğlunuz bir deli. Deli diyorum çünkü deli olmanın aslında deli olmamak olduğunu çok iyi biliyorum!
Reklam
Yarın ve yarın ve yarın. Gün ve gün adım adım sürüp gidiyor hayat. Ta ki bilinen son hece söylenene kadar. Ve yaşadığımız, dünlerimiz bir sürü aptalın tozlu ölüm yolunu aydınlattı. Sön, sön solgunluğum. Hayat yürüyen bir gölge sadece. Sahnede kasıla kasıla yürüyen, sahneden inince sesi soluğu çıkmayan zavallı bir oyuncu, bir beyinsizin anlattığı hikaye gürültülü öfkeli ama anlamsız.
İçimizde şüphe olmasa kelimelerin yarısını sözlüklerden çıkarmak lazım gelir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bahtsızların boyun eğmesi kolaydır ama suçlulara hiç rahat yoktur. Vicdan azabının acıları, insanın bazen acının büyüklüğüne gömülmekten aldığı huzuru da zehirler.
Bilginin ne tuhaf bi doğası var insanı bir kez yakalamaya görsün. Kayanın üzerindeki bi yosun gibi aklına yapışıyor.
Reklam
Çünkü biz az yada çok yaşamak alışkanlığını yitirmiş aksaya aksaya yürüyen insanlarız. Hemde gerçek canlı yaşamdan tiksinicek, onun lafını bile işitmek istemeyecek kadar yaşama yabancılaşmışız. Bu yabancılaşmayı canlı yaşamı bir iş, zorunlu bir görev sayarak onu kitaptan öğrenmeyi üstün tutacak dereceye vardırmışız.
Kolay elde edilmiş bir mutluluk mu yoksa insanı yücelten bir elem mi daha iyi? Evet hangisi daha iyi?
Ayrıca bana doğru baktı; ”insanlığın işinin bitmesinden memnun değil misin? Ben memnunum, işimiz bitti, yenildik.”
Şimdi herşeyi anladım artık her şey apaçık besbelli. Eskiden.. Eskiden gerçekleri göremiyordum. Ne korkunç şey. Gözlerimin önünde sis gibi bir şey vardı doğruyu seçemiyordum. Bütün bunlar neden ileri geliyor. Herkes insan beyninin kafatasının içinde olduğunu sanıyor da ondan. İşin aslı bambaşka, beyin bir rüzgar tarafından getiriliyor. Hazar denizinden esen bir rüzgar. Hemen hizmetçime Mawra’ ya kim olduğumu haber verdim. Salak karı! Önündeki adamın İspanya Kralı olduğunu öğrendiği zaman ellerini birbirine çarptı ve korkudan ölücek gibi oldu. Tabi şuda var, şimdiye dek hiç İspanya Kralı görmemiş bu kadın onun için kendisini sakinleştirmeye çalıştım.
Alın götürün buradan! Bana rüzgâr gibi hızlı üç tane at verin. Yerine otur arabacı, çal çanları, dört nala koşun atlar, alın götürün beni bu dünyadan. Uzağa daha da uzağa ta ki hiçbir şey görünmeyene kadar.
Reklam
Bugün olağanüstü bir zafer günü. İspanya’nın kralı var. Bulundu, benmişim ta kendisi. Bugün keşfettim bunu, birden bir aydınlanma gibi geliverdi bana. Kendimi sıradan bir memur olarak nasıl düşünebildiğimi hiç anlamıyorum. Bu saçma fikir kafama nasıl girdi acaba? Neyse ki kimse farkına varıp da beni tımarhaneye kapatmadılar, şansım varmış.
Ben general olmak istiyordum. Ama onunla evlenmek için falan değil. Hayır benim düşüm başkaydı. Onları etrafımda dolanırken görmek istiyordum. Bana dalkavukça yaltaklanmalarını görmek istiyordum. Ondan sonra sizde adam mısınız sanki diyip suratlarına tükürecektim. Sırf bunun için istiyordum. Aman tanrım ne aksilik.. Ne acı bir aksilik.
İnsanın azınlıkta olması, tek kişilik bir azınlık olması bile, deli olduğu anlamına gelmiyordu. Bir doğru vardı, bir de doğru olmayan. Doğruya sarıldığın zaman, bütün dünyayı karşına bile alsan, deli olmuyordun.
Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım. Bana acımayın. Ben kötüyüm; sizlere karşı kötü duygular besledim içimden. Beceriksizliğimden uygulayamadım kötü düşüncelerimi. Sizleri kıskandım, küçük gördüm, bayağı buldum: bana yapılmasını istemediğim kötülükleri sizlere yapmak istedim. Fırsat bulunca da yaptım.
52 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.