Ben günde 2000 kelime, yani on sayfa yazmayı severim. Bu da üç ayda 180.000 kelime eder ki, bir kitap için iyi bir uzunluk sayılır... Eğer öykü iyi işlenmişse ve tazeliğini korumuşsa okur kitapta mutlu bir biçimde kendini kaybedebilir. Bazı günler o on sayfa kolayca çıkar; saat on bir buçukta yazmayı bırakıp ciğer sucuğu bulmuş bir fare gibi keyifle dışarıdaki ufak tefek işlerimi görmeye giderim. Yaşım ilerledikçe, kendimi masamda öğle yemeği yerken ve günün yazılarını on üç otuzda bitirirken bulmaya başladım. Bazen, kelimeler zor çıktığında, çay vakti geldiğinde hâlâ masamda oturur oluyorum. Benim için hepsi uygun, ama gerçekten çok çok gerekmedikçe o günlük 2000 kelimeyi yazmadan yerimden kalkma izni vermem kendime.
Korku Edebiyatı budur işte. Aşık oldum yeniden korku edebiyatına. Karakterle beraber akıl sağlığımı yitirdim okurken ben de. Stephen King'in yorumu nokta atışı olmuş cidden. King'i çok fazla etkilediği kitaplarındaki bölüm başı alıntılarından yeterince anlaşılıyor ama okuyunca tam olarak anladım bu etkiyi. Medyum'un Overlook Otel'i, Korku Ağı'nın
Büyük korkusuna karşın kalkıp gitmeyerek benimle kalışı, sanırım ki insanoğlunu en güçlü hayvan haline getiren iyilik ve arkadaşlık duygularının henüz tam gelişmemiş bir örneğiydi.