Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.27
Ng
Ng
@Eternity123
136 okur puanı
Ağustos 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Yasar Kemal bozkıri,insani,harman yerini öyle bir mercekle yansıtıyor ki öykülerinde bozkırın rüzgarını, insanın yarasını, sevincini teninizde hissediyorsunuz .
Abdülhamid in tahttan indirilip, Selanik'te sürgünde tutulduğu yıllarda yaşadığı ölüm korkusu,gecmisteki hatalarıyla hesaplaşmalari,aşkları anlatılıyor kitapta.Marangozluk,batı müziği tutkusu,tiyatro aski gibi pek bilinmeyen yönlerinden bahsedilmiş .Her Livaneli kitabında olduğu gibi keyifle okudum
Okuduğum ilk Agatha Kristie romaniydi. Gecmisinde birinin ölümüne yol açmış ancak kanitlanmadığı icin ceza almamış farklı 10 kişinin Owen adlı birinden gelen bir mektupla Asker Adası na çağrılması ile başlıyor roman. Tüm kurgu On Kuçük Zenci şiiri etrafında şekilleniyor. Kurbanlar birer birer şiirdeki ölüm şekillerine göre hayatını kaybederken adada on kişiden başkası nin olmadığını öğreniyorsunuz.Kurbanların vicdanı hesaplasmaları,birbirlerinden suphelendikleri halde beraber hareket etmek zorunda olmaları kasvetli bir atmosfer yaratıyor. Bu kasvetin içinde merakla katili bulmaya çalışmak da size düşüyor. Ben tahmin edemedim bakalım siz yakalayabilecek misiniz:)
Okur Takip Önerileri
Kitabın zamanı 1500 lü yılların Sultan Selim ve sonrasında Kanuni dönemine denk geliyor.Kahramanı Hasan Granada'da doğup ordaki savaştan etkilenerek ülkesini terk ediyor.Sonrasinda Kahireİstanbul,Roma gibi farklı şehirler,deneyimler ve aşklar yaşıyor.Yasadigi her aşkı ve aşık olduğu kadını da hayatının aşkı gibi anlatıyor. Kitapta en çok ilgimi çeken Kahire'yi ele geçirmek için Yavuz Sultan Selim ile son Memlük sultanı Tomanbay arasında geçen azılı savaş.Kitapta Yavuz'un büyük bir katliam yaptığını ,adam öldürmekten zevk aldığını ve Tomanbay'ı idam ettirdiğini anlatıyor.Başka bazı kaynaklarda ise Yavuz 'un Tomanbay 'ı mücadelesinden dolayı takdir ettiğini ve ordusuna katılmayı teklif ettiği yazıyor. Tartışmalı bir tarih konusu ...Papa 'nın Roma'yı Alman Luther'den korumak için gösterdigi mücadeleye de yer verilmiş.Tarihsel yönü kuvvetli olan bu kitaptan 'Semerkant ve Doğu 'nun Limanları 'nda aldığım keyfi alamadım.Kurgunun ritmi sık sık yavaşlıyor ve bunun da ötesinde kadınlar metalaştırılarak anlatılmış.Kahramanimiz Hasan (diğer adıyla Afrikalı Leo)nın kız çocukları da olmasına rağmen kitabı da oğluna ithafen yazıyor.
Ayşe Kulin bu tarihsel romanında 2.Dunya savaşı döneminde İsmet İnönü 'nun savaşa girmeme çabasını,o dönemde yaşayan iç karışıklığı, saygı gören ailelerin bir anda dininden dolayı otelenmesini anlatıyor.Ve bu ötelemeye karşın sevdiği adama sımsıkı tutunan güçlü bir Türk kadını Selva ,Rafo için kıymetlisi olduğu babası ile karşı karşıya geliyor.Kitapta Selva ve Rafo'nun yakınlaşması anlatılırken geçmişe çok gel git yapılması kitabı biraz durağanlaştırmış.Kurgu Selva'nin kardeşi Sabiha hanım merkezli başlıyor ve olayların onun etrafında şekilleneceğini düşünurken bir anda kitabın mekanı Paris ve Marsilya'ya taşınıyor.İste o noktada romanın dinamizmi artıyor.Nazi soykırımı, türk diplomatlarının türk asıllı Yahudileri kurtarma çabası, hatta türk olmayan Yahudilere de Türkçe öğretip bu insanlık dışı muameleden mümkün olduğunca çok insanı uzak tutmak için verilen mücadele etkileyici ve gerçeğe dayanıyor. Özellikle Paristen kalkan trenle onca insanın raylarda umutlarını,bırakmak zorunda kaldıkları geçmişlerini taşımaya çalışması, Türkiye 'ye uzanan bazen acımasız zorlayıcı bazen de piyano notaları eşliğinde umut dolu bir yolculuk. Ayşe Kulin sade bir anlatım kullanıyor ama diyalogların doğallığı tüm hislerin okura geçmesini sağlamış bence.Keyifli okumalar...
'Ruhu ev özlemiyle dolunca,yeni yemek yemiş bile olsa,birden büyük bir açlık duyardı.'. 'Hıçkırarak ağlayan bir insan gövdesinden sıyrılıp boşluğa yayılmış sayılır.'. Kitap böyle yerinde ve orjinal imgelemeler içeriyor.Yoksulluk kahramanların araba tutkusu üzerinden tüm gerçekliği ile işlenmiş.Fantastik öğeler satır aralarına serpiştirilmiş.Ancak kurgu olarak zayıf buldum ve benzetmeler o kadar yoğun kullanılmış ki bazen takibi güçleştiriyor.
Güçlü bir kişilik olan Nevin doğallığı ile toplumun çekindiği bir kadın karakter.Ayni zamanda bir konsolos kızı olarak iyi yetişmiş,çok dil bilen bir kadın.Roman Nevin in gazeteci eşi ile olan zeminsiz evliliğini, biletçi çocuk ile kurduğu hayalleri ve köydeki Cemal ile sıcak içten diyaloglarını anlatıyor. Köydeki durağan ve küçük keyifler üzerine kurulu hayat ile şehrin verdiği sinema ,tiyatro gibi kültürel zevkler karşılaştırılıyor.Romanda beni en çok heyecanlandıran bölüm Cemal ile Nevin 'in son diyaloglarıydı. Kısaca Nevin kurgu boyunca içindeki kadını mutlu etmenin yollarını arıyor umutsuzca.Sait Faik okumak yeni bir adayı keşfetmek gibi keyifli...
Cevat Şakir Karabaağaçlı'nın yazdığı bir öykü üzerine Bodrum'a sürgüne gönderilmesi, sürgünde yaşadıkları, sürgünde Bodrum'a hayranlığı anlatılıyor. Sürgün bitince orda kalıp toprağın uyanışına tanıklık etmesi, yurt dışında n portakal ,mandalina, greyfurt tohumu getirtip halka dağıtması, nasıl yetiştirilecegi ilgili kitap yazması anlatılıyor.Bodrum'da bu sayede ilk defa narenciye ekimi yapılmıştır. Bununla kalmayıp palmiye,pasiflora gibi 45 değişik bitki türü tohumunun Bodrum topraklarıyla kavuşmasını sağlamıştır.Carmen novellasını Türkçeye çevirirken romanda İspanyol kızların saçlarına mimoza çiçeği taktığını okur ve hemen mimoza tohumları getirtip sokaklara eker.Çok geçmeden tüm sokaklar çiçeklenir. Bir gün sokakta bir gelinin saçlarında mimozalarla geçtiğini görünce sevinçten deliye döner.Denizcilik ve doğa ile ilgili incelikli betimlemelerle süslenmiş bu kitabı keyifle okudum.
Dili bu kadar ustalıkla kullanan çok az yazar vardır.Cevat Şakir(Halikarnas Balıkçısı) ile bu kadar geç tanıştığım için bir okuyucu olarak kendimden utandım.
Roman Bodrum'da,babadan denizci olan Mahmut 'un başından geçenleri anlatıyor.Yazar bolca denizcilik terimini ustalıkla kullanmış.Aganta Burina Burinata; serenlerin üstündeki alt ve üst yelkenleri tut,demek. O kadar hissederek yazılmış ki siz de okurken Mahmut ile beraber denize açılıyor, rüzgarı dinliyor,demir atıyor ve denizde çay içme keyfini yaşıyorsunuz.Sayfalar ilerledikçe siz de kahramanla beraber toprağa tutunup ekip biçmek,aile kurmak ile denizin verdiği özgürlük,boyun eğmezlik,serüvenler arasında seçim yapmakta zorlanıyorsunuz.Keyifle okudum.
Yerdeniz Büyücüsü serisinin üçüncü kitabı 'En Uzak Sahil'de Roke şehrinin başbüyücüsü GED'in genç Arren ile birlikte tüm adaları etkisi altına almış ve ejderhaları, büyücüleri etkisiz kılan, insanların yaşam enerjilerini çalan karanlığın kaynağına ulaşma çabası anlatılıyor. GED'in kayığı Ufkabakan onlara bu yolculukta eşlik ediyor. Akılalmaz bir hayal gücü ile yazılmış bu kitapta gerçek yaşam ve ölüler diyarı arasındaki geçişler sizi heyecanlandıracak. Fantastik anlatım sevenlerin mutlaka okumasını öneririm
5 yaşında bir kız çocuğu ailesinden koparılarak Atuan Mezarları 'nın Rahibesi olmak üzere Mahal'e getirilir.Gercek ismi elinden alınarak Arha ismi verilir.Rahibe Kossil tarafından karanlık güçlere hizmet etmek üzere yetiştirilir. Büyüdüğünde Atuan Mezarları 'nın labirentlerinde büyücü olduğu düşündükleri bir adam görürler. Bu adam serinin ilk kitabındaki Çevik Atmacadan başkası değildir.Zamanla Çevik Atmaca ona gerçek ismini verir ve karanlık güçlerle ilgili bildiklerini söyler.Arha'nin artık bir seçim yapması gerekmektedir. Ya Çevik Atmaca'yı sakladığı Hazine Odası 'ndan çıkarıp Kossil'e teslim edecek ya da onunla beraber Atuan Mezarları 'ndan kaçıp hiç görmediği ormanlara,denizlere uzak ülkelere gidecektir.
Dili kullanmadaki ustalığına yine hayran oldum Ursula Guin'in. Fantastik kitap sevenlere önerilir.Serinin 3.kitabindan devam ...
2013 yılında Dünya' da kızıl veba baş gösteriyor ve hızlı bir şekilde insanlığın sonunu getiriyor.Büyük bir mücadele ile hayatta kalabilen birkaç insandan biri olan Dr.Smith uzun yıllar sonra artık vahşi hayatın bir parçası olan torunlarına kızıl vebanın nasıl başladığını ve bir medeniyeti nasıl yoketttiğini anlatıyor.Jack London 'ın üslubunu çok sevdiğim için ilgiyle okudum.
İsviçreden turla gelen bir grubun Topaz adlı alışveriş merkezine getirilmeleri ile başlıyor roman. İsviçreli aile Kozan adlı satma becerisi yüksek bir tezgahtarla mücevher tezgahına oturur. Çok alıcı görünmeyen bu aile karşısında Kozan tüm tezgahtarlık hünerlerini sergiler. Kurgu türlu satış hileleriyle zenginleştirilmiş ve sizi ilginç bir sona hazırlıyor. Hakan Gunday Malafa'da tamamen hayal ürünü kelimeler kullanmış.Ahcik=kadın, tıram=para mesela ve bunun gibi bir sürü kelimeyle kendince argo jargonu oluşturmuş.Başta biraz yoruyor kelimelere alışana kadar ama daha sonra anlamlarıyla kabulleniyorsunuz okudukça.
Ged büyücülük okulunda başlayan macerasında hırsına ve gururuna yenilip Gölge adlı kötü gücün ortaya çıkmasına sebep olur.O andan itibaren büyüme serüveni Gölge'den kaçma ve en sonradan da Gölge'yi kovalamaya dönüşür.Ursula Guin ayrıntılı bir fantastik coğrafya kurgulamış. Büyü ile ilgili heyecan verici ayrıntılarla donatmış hikayeyi. Romanda beni en çok etkileyen bir canlının ismini öğrenmenin o canlı üzerinde güç sahibi olmayı sağlamasıydı.Serinin devamını okuyacağım.
Kitap bana çok incelikli ve içten bir aşk hikayesi gibi gelmedi.Bekaret gibi toplumda tabulasmis konulara sürekli vurgu yapması hikayeden kopmama sebep oldu. Yazarın duygu yüklediği satırlardaki his bana geçmedi ne yazık ki.Konu da çok kez irdelenmiş bir konu.Evlenmek üzere olan ama başkasına aşık bir adamın anlattıkları ile başlıyor.
