Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Feda Alar

Feda Alar
@Feda_Alar
İzmir
İzmir, 23 Ekim
5 okur puanı
Mayıs 2019 tarihinde katıldı
'Benim bedenim bu iplerden sarkarken bile ayaklarım düşmanlarımın başından daha yüksekte olacaktır.' Qazi Muhammed
Reklam
Vurun ulan, Vurun, Ben kolay ölmem. Ocakta küllenmiş közüm, Karnımda sözüm var Haldan bilene.
Kalbim dinamit kuyusu Şafakları; Taaa şafakları Nice bir Yangınları düşer alın çatıma Gencecik ölüme gitmenin. Yığılır boşkovanlar, dumanlı Ve susar mitralyözler kuytularda. Suskundur, Karanlıktır, Kayıtsızdır, Her namlu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Artık özgür olduğumu düşünüyordum. Gözlerimi kapatıp yalnızca ne kadar özgür olduğumu düşündüm. Oysa özgür olmanın ne anlam ifade ettiğini, henüz tam olarak anlayabilmiş değildim. Anlayabildiğim tek şey, artık yalnız olduğumdu. Yalnız ve bilmediğim bir yerde. Pusulasını ve haritasını kaybetmiş bir gezgin gibi. Özgür olmanın anlamı bu muydu acaba?
Fırtına geçtikten sonra nasıl atlattığınızı hatırlamayacaksınız.Nasıl hayatta kaldığınızı da.Hatta,fırtınanın dinip dinmediğinden bile emin olamayacaksınız.Ancak,birşey kesindir,fırtınadan çıktıktan sonra,fırtınaya girenle aynı insan olmayacaksınız.
Reklam
Uzat ellerini sevgilim,üşüyorum ve korkularım boyumu çoktan aştı, ben bir gece vakti alındığım yaşta kaldım, annem yine yanlış adreslerde beni arıyor ve memelerini kesiyor hınçla, babam namaz kılmayı unuttu o geceden sonra, sana aldığım hızma belkide hala avuçlarımda duruyordur göz bebeklerim gibi, uzat ellerini ve korkma, kemiklerim bir kızılderelinin boynunda kolye olmuştur belki, artık hiç bir tanrıça saçının uzatmıyor, hiç bir anne çocuk doğurmuyor bu topraklarda, ben hak dedim hain oldum, tutanaksız bir ölüyüm, tarih ki ninovadan beri hiç uğramadı buralara, şimdi istikamet toplu mezarlar, gaz koyuları, ve dna testleri, sen yinede uzat ellerini. ben karanlıktan çok korkuyorum.
'' Dünya çapında katliamlar, evrensel yalanlar, tüm halkın sefihleştirilmesi, hayvanlaştırılması, işte budur sizin kültürünüz! Ve biz, bu kültüre düşmanız! '
'' Zor bir hayat yaşayanlar, sefaletten ezilenler, haklarından yoksun bulunanlar, zenginlerin ve onların uşaklarının kölesi olanlar, hepsi kendileri için hapiste çürüyenleri, işkenceye, ölüme gidenleri izlemelidirler. Onlar, küçük kişisel çıkar gözetmeksizin herkes için mutluluk yolunun nerede olduğunu açıkça söylüyorlar. Onlar, hiç kimseyi zorla sürüklemezler ama bir kez onların saflarında yer aldınız mı, artık ayrılamazsınız. Çünkü haklı olduklarını, bu yolun en iyi yol olduğunu, başka yol olmadığını görürsünüz. ''
Sayfa 293
Bugün çalışıyor, yiyorlar; yarın aynı şey; ve ömürlerinin her günü böyle geçer: çalışmak, yemek. Arada, çocuk dünyaya getirirler. Önce eğlence olur bu. Gelgelelim çocuklar da çok yemeye başladılar mı, ana babalar kızarlar, onları hırpalamaya başlarlar: çabuk olun, bir an önce büyüyün, pisboğazlar, büyüyün ki çalışasınız! diye sıkıştırırlar. Yavrularını evcil hayvanlar haline getirmek isterler. Ama çocuklar da kendi mideleri için çalışmaya koyulurlar, bir kürek mahkumu prangasını nasıl sürüklerse onlar da yoksul yaşantılarını öyle sürdürürler! Aklının zincirlerini koparan kimseler gerçek insanlardır.
İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne. İşte asıl cinayet bu. Utanılacak bir cinayet...Birtakım silahlar çıkartıyorlar, insanları öldürüyorlar ve bunu yapanlara devlet diyorlar. Evlerine, sosyal statülerine, paralarına hiç bir zarar gelmesin diye garip insanları harcıyorlar. Anlıyorsun beni değil mi anne? Halkın ruhunu kurutuyorlar ve hiç bir şey anlamaz hale getiriyorlar.
Reklam
Fabrikalar insanlar geliştikçe gelişir ve çoğalır ama, insanlar çalıştıkça ölürler”
Özgür değilsin, senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden daha uzun, hepsi bu kadar.
Çiçeklerin süsü,yaprağın yeşili, toprağın kokusu, ırgatların gönlünde oluşan bir duyguyu besliyorlardı. Bu, umutsuz da olsa, daha iyinin beklenişiydi. Bilmedikleri, ama sezdikleri bir gelecek duygusuydu. Her yılın baharında bu duygu olancalığıyla yeşerirdi. Yaz ayları başlar, güz gelir, kış gelir, beklenen olmaz, bu duygu da, ağaçlarla birlikte yapraklarını dökerdi.
Irgatlar da türküye katıldılar, bu güneşte yananların türküsüydü; Toprağı ve Özgürlüğü sevenlerin.
İnsanoğlu hayatta o kadar acı çeker ki, canlılar arasında yalnız o,gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır.
“Ormanda yolunu yitirmiş çocuklar gibi terkedilmişlik içerisindeyiz. Önümde durup bana baktığında, ne sen benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun ne de ben seninkileri ve senin önünde kendimi yere atsam. Ağlasam ve anlatsam bile, biri sana cehennemi sıcak ve korkunçtur diye anlattığında cehennem hakkında ne bilebilirsen, benim hakkımda da ancak o kadarını bilebilirsin”.
Reklam
Adaletin baskısı beni rakkas haline getirdi, hücrede gidip gelmek bütün dünyam. Matematik olarak hesaplanmış. Hücrede hiç, ama hiç bir şey bırakılmayacak. Tutuklunun, kendini oyalamaması gerek. Penceredeki aralıktan bakarken yakalansam ağır bir cezaya çarptırılabilirim. Aslında hakları da pek yok değil, nasılsa onların gözünde yaşayan bir ölüyüm. Ne hakla bir doğa görüntüsüne bakıp kendimi oyalayabilirim?
Çocuklara özgü o açıklığı bu bulunmaz çağı ötekilerden ayıran her şeyi tüm saflığıyla görme yeteneğini anlayış zenginliğini iyi niyeti sevgiyi ve temizliği bu Kızılderililerde buluyorum.Ya Güvercinler Adasındaki cüzzamlılar .Korkunç bir hastalığa yakalanan yinede yüreklerinde bize yardım etmek için gerekli soyluluğu bulan o sefil kürek mahkumları.
Bir ulus,toplumun başını ağrıtan kişileri çok çabuk yok etmek ve onlardan hemen öc almak hakkına sahip değildir.Bu adamlar,insanlık dışı cezalara çarptırılmaktan çok tedavi edilmesi gereken kişilerdir..l
Engereğin dişlerine işledim, Ağu dişlerine Oluklu, çentik. Ve vurgun, Gözleri bir çift cehennem Burnuna kan tütmüş Pars bıyığına... Dağın pulat yüreğine işledim, Şimşeğin masmavi usturasına Sevdanı usul-usul Sevdanı mısra-mısra Lo ben seni hapislerde sevmişim, Ben seni sürgünlerde. Yurdum benim şahdam