Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Torichko

Torichko
@Fireflyghost
Öğrenci
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
İstanbul
8 okur puanı
Kasım 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Yılan, "Güzel bir yıldız!" dedi. "Buraya niye geldin?" Küçük Prens, "Bir çiçekle geçinememiştim!" dedi. "Ah!" İkisi de sustular. Sonra Küçük Prens, "İnsanlar neredeler?" diye tekrar söze başladı. "Çölde kendimi biraz yalnız hissettim." Yılan, "İnsanlar arasında da aynı hissi duyacaksın," dedi.
Reklam
İlber Hoca hem yürüyor hem atlatıyor: "Seneca yaşamın kısa oldugunu söylemez; olayların rüzgarına veya kötü alışkanlıklara kapılanların, yaşamaktan korkanların ve geçmişe takılanların onu kısalttığını söyler.”
Sayfa 14
Evet Rieux, vebalı olmak çok yorucudur. Vebali olmamayı istemek ise daha da yorucudur. İşte bu nedenle herkes yorgun duruyor, çünkü bugün herkes biraz vebalı. Ama işte bu nedenle, artık vebalı olmak istemeyen bazi kişiler sonsuz bir yorgunlukla karşı karşıya ve bundan onları ancak ölüm kurtaracak.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır ve eğer gerekçesi iyi açıklanmazsa iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir. İnsanlar kötü olmaktan ziyade iyidir, ne var ki aslında mesele bu degildir. Ama insanlar pek bilmezler, erdem ya da kusur denilen şey işte budur, en umut kırıcı kusur, her şeyi bildiğini zanneden ve böylece kendinde öldürme hakki bulan cehalettir. Katilin ruhu kördür ve tam bir açık görüşlülük olmadan ne gerçek iyilik ne de güzel aşk olur.
Yaşadıkları şimdiki zamana karşı sabırsız, geçmişlerine düşman ve gelecekten yoksun bir halde, insana dair bir adalet ya da nefret duygusunun parmaklıklar arkasında yaşamaya mahkum ettiği kişilere benziyorduk biz de.
Reklam
Kendileri için hala her şeyin olanaklı olduğuna inanıyorlardi; bu da felaketlerin olanaksız olduğunu varsaymak anlamına geliyordu. İşlerini yapmayı sürdürüyorlardı, yolculuklar ayarlıyorlardı, fikirleri vardı. Geleceği, yolculukları ve tartışmaları ortadan kaldıran bir vebayı nasıl düşüneceklerdi ki? Kendilerini özgür sanıyorlardı oysa felaketler oldukça kimse asla özgür olmayacak.
“Onlar, sadece birer tembel ve parazit memurlarıdır. Ve birer 'eşek arıları' durumundadirlar! Onlar, çeşitli sosyal ve kültürel kurumlarda görev almış görünerek sadece kendi değersiz kişiliklerini duyurup kandıracak iş-güç aramaktadırlar ve onlar, hep şerefli unvanlar pesinde koşarlar... Ahlaka aykırı fakat çok paralı ve hep kirli işlerle kazançlar düşünerek. Fakat gerçek işten kaçarlar. Çalışmak istemezler! Daha da kötüsü, hiçbir kişisel çıkar gözetmeden gönüllü olarak çalışanlara engel olurlar. Fakat bütün bu olumsuz tutumlar, yaptıkları kötülüklerin en büyükleri değillerdir. Bu zavallı aç parazitler, bu halk soyguncuları ve hayatın düzenini altüst eden vurguncular, kurnazlık ve aldatma yolları ile bazı hallerde rüşvet vermekle ya da korkutmakla kimi kez çirkin ve iğrenç yalanlarla hatta bazı hallerde ulu orta bir zorbalıkla, halkın aklını ve idaresini uyuştururlar. Halkın toplumsal vicdanını zehirlerler, gençlik ideallerini ve gençlerdeki idealizmi de söndürürler! Böylelikle çevrelerini ve çevrelerindeki insanların ruhlarını karanlıklara boğar, kötülüklerin genişleyerek yayılmasına yardım eder, halkin acılarını ve sıkıntılarını körüklerler.”
“Çevreniz ve yöreniz iyice aydınlanıncaya kadar, etrafınızda bir tek yanmamış meşale kalmayıncaya kadar, meşalelerin hepsini yakınız! Tuttuğunuz yolda çabuk ve kolay başarıları ummayınız! Ve yeni sevgi ve sempati yerine, belki alaylı sözler işitebilirsiniz! Saygı ve ün yerine, kin ve iftira; yardım yerine, gizli entrikalarla karsılaşabilirsiniz! Onlarca, yüzlerce ve binlerce kara güçler! Sizin haklı davanızı da belki çürütmeye kalkışacaktır! Fakat siz onlara inat söndürülen meşaleleri tekrar tekrar yakınız!”
Bu memurlar çalışmak istemezler ve aslında çalışmasını bilmezlerdi. İşlere akılları ermiyordu. Görevlerine karşı ne kadar ihmalci iseler, halka karşı da o kadar havalı ve çalımlıydılar. Görev başına geç gelirler, erken giderlerdi. Mesai saatlerinde kahve ve sigara içerler, gazete okurlar, dostlaryla konusurlar veya tartışırlardı. Bir iş için kendilerine basvuranlari saatlerce bekletirler, kaba saba odacılar halka: "Müdür bey meşgul! Toplanti var, bekleyin!" diye bağırırlardı. Halk bekler bekler, dağılırdı. Uzun süre beklemeye dayanabilenler, sonunda gözleri uykusuzluktan kızarmış, aptal suratlı, fakat tüylerini kabartmış hindi gibi mağrur müdürün huzuruna kabul edilirler. Bunlara başvuranlar, isteklerini anlatmaya baslarken müdür sözünü keserek: "Bugün mesgulüm, yarın gelin!" derdi. "Ama rica ederim, ben taşradan geldim." Dediginde: "Yarın gelin, dedik ya! Anlamıyor musun?" cevabını alır. "Fakat benim param yok, fazla bekleyemem!" "Size yarin dedik! Haydi, dışarı!" derdi. Bundan sonra memur efendi, bürodan çıkar, bir eglence yerine gider. Pahalı şaraplar su gibi akmaya başlar. Çevresine bir sürü kadın toplanır. Fakat böyle bir hayat yaşamak için çok para gereklidir. İşte bundan dolayı , önemli devlet ve hükümet işleri bu batakhanelerde çözülürdü.
Sayfa 42
“Bilir misiniz, kanunsuzluğun büyük öğretmenleri kimlerdir?” sorusunu sordu. Sonra yine kendisi cevap verdi. “Bunlar bizzat devlet memurlarıdır. Kanunu uygulamakla sorumlu olanlardır.
Sayfa 40 - Snelman
Reklam
Gelecekteki bir yaşama inanmayan cimriler için şu an her şeydir.Bu düşünme tarzı paranın yasalara, siyasete ve geleneklere her zamankinden daha fazla egemen olduğu bu döneme ürkütücü bir netlik kazandırır.Kurumlar, kitaplar, insanlar ve öğretiler toplumsal yapının on sekiz yüzyıldır temel aldığı gelecek yaşam inancını yozlaştırmak için işbirliği yapar, komplolar kurarlar.Tabut günümüzde pek de korkulmayan bir geçiş sürecinin anahtarıdır.Ölülere yakılan ağıtların ötesinde bizi bekleyen gelecek bugüne aktarılmıştır.Per fas et nefas, lüksün ve hazların yeryüzü cennetine ulaşmak, yürekleri taşlaştırmak ve tıpkı eskiden sonsuz servetler için çile çekenler gibi, bedenleri sınırlandırmak yaygın bir düşünce tarzıdır.Zaten bu düşünce insana, “Ne düşünüyorsun?” yerine, “Ne ödüyorsun?” diye soran yasalara kadar, her yere yerleşmiştir.
İnsanlar sizden yana beklentilerini iletişim alışkanlıklarınıza göre çabucak düzenleyebiliyorlar.
Sayfa 204Kitabı okudu
Sanki kader ressamı her zaman birbirine musallat olagelen ve birinin ötekinin pençesinden hiçbir zaman kurtulamadığı vefa, ihanet ve intikam karakterlerini dikkat çekici bir tablo üzerinde bir araya getirmişti.Vefayı, her türlü hüznü, her türlü talihsizliğiyle Dilaşub’da, ihaneti, her türlü iğrençliği, her türlü ağır sonucuyla Mahpeyker’de, intikamı her türlü şiddeti, her trülü dehşetiyle Ali Bey’de cisimleştirmişti.