Eğer kendinize gerekli saygıyı göstermezseniz zaman içinde kendi hayatınızı değil, çevrenizdeki insanların beklentileri doğrultusunda bir hayat yaşarsınız.
Yeşilçam havası sezdim. Anlaşılır bir dil, sıkmayan konu fakat kurgu bakımından tamamen Türk sineması izliyormuş hissine kapılıyorsunuz. Sonunu rahatlıkla tahmin edebileceğiniz türden. Çok beğendiğimi söyleyemem.
DüşerkenTarık Tufan · Profil Kitap Yayınları · 20186,2bin okunma
Kitaplarını çok severek okuduğum halde Stephan Zweig’in en ağır ilerleyen kitabıydı. Ruhsal tahlilleri çok abarttığını düşünüyorum bu da bir süre sonra olaylardan kopmanıza sebep oluyor. Kitapları genel hatlarıyla tek bir olayı anlatıyor fakat bu kitapta olay ikinci planda kaldığından benim okumamı zorlaştırdı hatta son iki sayfada satırları atlayarak okudum.
“Kitaplar bize salak olduğumuzu hatırlatmak için vardır.” Alıntısıyla bana; “Noluyoruz?” Dedirten kitap. Toplumda düzeni, refahı ve huzuru sağlamanın kitapsız bir dünya ile olacağı düşüncesini savunan bir yönetim şeklinde kitap yakmanın -gerekirse insanlarla birlikte yakmanın- haklı! gerekçeleri ... Bunların karşılığında ise kitapların dünyasını merak eden bir adamın içindeki suçluluk duygusuyla bu merakını giderirken yaşadıkları anlatılıyor. Bana günümüzü anımsattı.
Çocuğunuzu sevmenin ayıp karşılandığı bir dönemde bir baba- oğulun arasındaki görünmez sevgi ve bağlılığın, alçakgönüllülüğün anlatıldığı müthiş bir kitap. Gerçek bir olaydan alıntı olan bu kitap, Hasan Ali Topbaş’ın yine güçlü kalemini konuşturmasıyla bizi de kendi iç dünyamızı sorgulatmaya götürüyor.
Sıkı bir Sunay Akın hayranı olmamla bu kitabı ilahlaştırmam arasında bir alaka yok. Tamamen objektif yorum yapacağım. Ters köşe filmleri hep sevmişimdir bu kitabı da okurken film izlemişçesine heyecanınız hep ayakta ve sonunu okuyana kadar da tüm hikayeler gizemini koruyor. “Aa bizim şu şekilde bildiğimiz kişi aslında buymuş!, ya da “Mimar Sinan ile Cervantes nasıl bir arada olabilir? “diye merak ediyorsanız hepsi ve daha fazlası Geyikli Park’ta. İyi okumalar.
Geyikli ParkSunay Akın · İş Bankası Kültür Yayınları · 20132,633 okunma
“Romanın kahramanı Santiago Nasar’ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin portesini de çiziyor. Kırmızı Pazartesi romanında Santiago Nasar isimli karakterin iki kardeş tarafından öldürülmesi anlatılıyor fakat kitabı farklı kılan bu cinayetin tüm kasaba tarafından bilinmesi fakat kimsenin buna engel olamamasıdır. “
Kırmızı PazartesiGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202177,6bin okunma
Kitap aslında Martı Jonathan üzerinden sürü içinde sıradan bir martı olmayı reddedip öğrenmeyi amaç edinerek, hakikate ulaşmayı; gelenekleri sorgulamayı, çoğunluktan farklı olabilmeyi, sınırın dışına taşmayı, aykırı olmak suretiyle içindeki potansiyeli ortaya çıkarabilmeyi anlatıyor. Geleneğin ve kalıplamış statükonun çoğu zaman içimizdeki yaratıcı gücü ve mevcut potansiyeli ne derece öldürdüğünü vurguluyor. “Aşağı in! Martılar karanlıkta uçamaz! Karanlıkta uçabilmen için bir baykuşunki gibi gözlere, bir şahininki gibi kısa kanatlara ve uçuş haritalarına sahip olman gerek!”