Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Seren İşlek

Seren İşlek
@Geceninsiiri
Nah ist nur Innres; alles andre fern.
Reklam
Kal sen gittiğin yerde geri dönmek dediğin Unutulan bir ağrıyı hatırlatmak gibidir Hadi tekrar git usulca tenin tenime değmesin Her şey değişmiş bak işte her şey değişmiş her şey Değişmemiş bir tek şey, sen güzelsin ben çirkin.
Yaşamım bir can çekişme süresi-ni bilmediğim.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kendim hariç her şeye uzağım, ve çok kişiyi öldürdüm; kafam, cinayetlerle dolu.
Yaşama hoyratça davranmaya alışkınım; çünkü bozuk para gibidir. Edepsizce değil ama, yine de harcamak gerekir; yoksa, tedavülden kalkabilir.
Reklam
Ruhum kirli ve yorgun yıpranmış ve yaşlanmış bir kent gibi kimsesiz ve herkesin zaman zaman değerli genellikle çöp!
Damarlarında kaynayan kana söz dinletebilecek, zihnini saran yangını söndürebilecek, yüreğini dizginleyebilecek, yüreğini kemiren arzuları dindirebilecek kadar özgür müsün? Düşünmekte özgür müsün? Ayaklarında bin pranga, sırtında bin değnek, önünde bin engel. Bir adama rastladın kusur bulmakta gecikmedin, bir ömür tiksindin adamdan, keşke burnu o kadar büyük olmasaydı! Gün oldu miden ağrıdı, acısını başkasından çıkardın, oysa severdin garibanı. Bunun gibi nicesi yaşandı, nice hadise vuku buldu, biri birine sebep oldu, biri birinin neticesi oldu ve zincir gibi uzadı bu silsile. Bedeninin ve ruhunun yaratıcısı sen misin? Hayır, kendine ancak onu bütünüyle sen tasarlamış, ona şekil vermiş olsaydın hakim olabilirdin. Bir ruha sahip olduğun için mi özgür sanıyorsun kendini?
Müziğin büyülü bir güce sahip olduğunu biliyor ama dile dökemiyorum. Kendimi bir şarkının ahenkli ritmine ya da görkemli bir koronun engin dalgalarına kaptırıp, haftalar boyunca hayallerde gezindiğim oldu. İçime işleyen tınılar ruhumu eriten sesler vardı. Orkestranın ezgili titreşimlerine, ahenkli gelgitlerine kapılmayı, o kudretli sesin adeta kaslara bürünüp, arşenin ucunda son nefesini vererek tükenişine şahit olmayı seviyordum. Ruhum, havaya karışan güzel bir parfüm misali döne döne, ağır ağır sonsuzluğa doğru kanat çırpan ezginin peşine takılıp gidiyordu.
Hayatı daha yeni tanıdım ama şimdiden büyük bir tiksinti var içimde. Bütün meyveleri ısırdım, acı geldi tatları, elimin tersiyle ittim hepsini ve şimdi ölüyorum açlıktan.
Elbet bir gün her şeyin sonu gelecek ve nicedir ayaklar altında paralanan yeryüzü aşınacak. Kâinatın, gürültü yapmaktan ve hiçliğin ihtişamını zedelemekten başka bir işe yaramayan bu toz zerresine tahammülü elbet bir gün bitecek.
Reklam
Kendini dünya kadar büyük hisseden ben, aklından geçenlerden bir tanesi dahi ateş olsa, yıldırım olsa, koca dünyayı yakıp kül edebileceğini sanan zavallı deli!
Ben de böyleydim işte, hayalperest, gamsız, başına buyruk, alaycı, kendi yazgısını kendi çizen, aşkla dolu bir yaşama sığacak bütün şiirlerin hayalini kuran ve anılarında on altı yıllık ömründe biriktirebildiği anılarında yaşayan bir çocuk.
Demek yaşam buydu, ha? Boş ve geçici bir şey... Acılı olan yaşamdı yalnızca. Ölümde acı macı yoktu. Ölmek, uyumaktı. Duraklama, dinlenme demekti ölüm. Öyleyse ne diye boyun eğmiyordu sanki ölüme?
Bill, bulanık suyun içinde ayaklarını sürüye sürüye ilerlemeye devam etti. Dönüp bakmadı bile. Adam onun gidişini seyretti yüzü her zamanki gibi anlamsızdı ama gözlerinde tıpkı yaralı bir geyiğin gözlerindeki bakışlar vardı.
Sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa birgün
Reklam
“Bence size çılgınlar gibi tutkun sevgilileriniz ya da istediğiniz an böylelerini bulma garantiniz olmasaydı, aşk üzerine bu kadar atıp tutmazdınız.”
Geceleri, çoğu zaman, uyanık beklerim. Uyuyanların uykusunun kapısında dikilen nöbetçiyim ben; o uyku benden sorulur. Düşün kalıba girmez kütlesi üzerinde yüzen ruhum ben.