Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Murat CANDAN

Çağdaş İnsan!
Çağdaş insan kendini metaya dönüştürmüştür, yaşama gücünü en fazla kar getirecek bir yatırım olarak görmekte, kişilik pazarında yerini almaktadır. Kendisinden, diğer insanlardan ve doğadan kopmuştur. Artık dileği, hünerlerini, bilgisini ve kendisini, yani "kişilik paketini" alışverişin kendisi gibi dürüst ve karlı olmasını isteyen biriyle değiştirmektir. Yaşamın ilerlemekte başka amacı, karlı bir alışverişten başka ilkesi, tüketmenin dışında başka doygunluğu yoktur.
Sayfa 123 - SayKitabı okuyor
Reklam
Kaç nişanlı ya da yeni evli çift, gelecekte gerçekleşecek sevginin mutluluğunu düşlerlerken, yaşadıkları o anda birbirlerinden sıkılmaya başlamıştır bile. Bu tutum, çağdaş insanın belirgin özelliği olan tutuma oldukça uyar.
Sayfa 119 - SayKitabı okuyor
Kız çocuklarımız için değerli bir tespit...
Anneyle babanın birbirlerine karşı soğuk olmaları onların çocuğa karşıda tutarsız olmalarına yol açar. Böylesi bir ortamda küçük kız "dürüstlük" tavrı edinecek fakat ne annesi ne de babasıyla yakın bir ilişki içine girmesine izin verilecek ve bu nedenle kızcağız şaşkın ve ürkek olacaktır. Küçük kız hiçbir zaman anne ve babasının ne düşündüklerini ve duyduklarını bilmeyecek, havada her zaman bilinmeyen, esrarengiz bir dalgalanma olacaktır. Sonuçta küçük kız dünyadan elini eteğini çekerek içine kapanacak, hayaller kuracak, herkesten kaçacak ve bu tavrı sonraki sevgi ilişkilerine de yansıyacaktır. Bunun da ötesinde içe kapanmak, sonuçları aşırı huzursuzluğa, dünyada güven içinde olmama duygusunun gelişmesine, aşırı heyecanlar yaşamanın tek yolu olan mazoşist eğilimlere yol açar. Böylesi kadınlar, çoğunlukla kocalarının olağan ve duygusal bir tavır almalarından ziyade, bağırıp çağırmalarını isterler. Zira bu en azından üzerlerindeki korku ve gerginliği siler götürür. Kocalarını böyle bir tavır içine sokmak için kışkırtmaları başvurmaları az rastlanan bir durum değildir, çünkü böylece sakin bir bağımlılığın çıldırtan şüpheciliğine son verirler.
Sayfa 117 - SayKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sevmenin etken özü
Sevmenin etken özü, sevginin her türü için geçerli olan belli temel unsurlarla da ortaya çıkar. Bunlar ilgi, sorumluluk, saygı ve bilgidir.
Sayfa 47 - SayKitabı okuyor
Yoksul ve yoksun kişi
Çok şeyi olan değil, çok veren zengindir. Bir şeyi yitirmektenkorkan istifçi, ne kadar çok şeyi olursa olsun, ruhbilim dilinde yoksul ve yoksun bir kişidir. Ancak kendinden bir şeyler verebilen kişi zengindir.
Sayfa 45 - SayKitabı okuyor
Reklam
Nasıl?
Doğumdan ölüme, pazartesiden pazartesiye, sabahtan akşama tüm faaliyetler düzenlenmiş, bir örnek hale getirilmiştir. Böylesi bir düzenin ağına düşen kişi insan olduğunu, tek bir birey olduğunu nasıl hatırlar? Düş kırıklığıyla, üzüntüyle, sevgi özlemi, hiçlik ve ayrı olma korkusuyla doluyken yaşama şansına bir kez sahip olduğunu nasıl aklına getirebilir.
Sayfa 35 - SayKitabı okuyor
Sevmekten yoksun
Başarı, itibar, hemen hemen tüm enerjimizi bunları nasıl elde edeceğimizi öğrenmeye harcarız. Sevmeyi öğrenmeye ise verecek hiçbir şeyimiz kalmaz.
Sayfa 26 - SayKitabı okuyor
Bilişsel uyumsuzluk
Kendimizi masum insanlara zarar ya da sıkıntı vermeyi asla düşünmeyen, adil, iyi ahlaklı, nazik insanlar olarak görmeyi severiz. Dolayısıyla birine zarar verecek bir şey yaptığımızda, örneğin bağırdığımızda,onu yok saydığımızda, hatta ona vurduğumuzda, uyumsuzluk baş gösterir. Bu davranışı özür dileyerek ya da bedelini ödeyerek “telafi edemezsek”, ikilemden kurtulmanın en kestirme yolu, aslında ne kadar kötü olduğunu, yaptığımız bu kötü davranışı tamamen hakettiğini ileri sürerek, kurbanımızı alçaltmaktır.
Sayfa 110 - domingoKitabı okuyor
Bugün öğretmene iyi bir soru sordun mu?
Vernon Benjamin Mountcastle NAS Award in the Neuroscience ödülü almış... Bir öğrenci “Amerika’da üç binin üzerinde nörobilim profesörü var, neden onlardan biri değil de siz aldınız bu ödülü?” diye sorduğunda, “Araştırmalarımı öncü buldukları için ödülü verdiler,” cevabını veriyor. “Sizin araştırmalarınız niçin öncü?” sorusuna da gülerek, “Annem nedeniyle!” diyor ve anlatıyor: “Okuldan döndüğümde arkadaşlarımın anneleri, ‘öğretmenin anlattıklarını öğrendin mi’ diye sorarken, benim annem, ‘Vernon, bugün öğretmene iyi bir soru sordun mu?’ derdi. Ben soru sormanın önemli olduğunu ve sürekli soru sormam gerektiğini annemden öğrendim.”
Sayfa 44 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
İyi kötü tüm düşüncelerinizden arının ve çocuğa sadece ivme kazandırın.
Bir anne-babanın çocuğuyla ilgili niyetlerinde saflığa ulaşması kolay değildir. Bunu başarabilmek için önce kendi yaşamlarındaki niyette saflığı keşfetmeleri gerekir. Ve bugün geldiğim nokta odur ki, bir insanın yaşamının anlamı ve gücü onun niyetinin saflığındadır.
Sayfa 40 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Reklam
Bütünün parçası olmak
Sadece “ben” diyen insanın uzun süre güçlü ve mutlu olamayacağını, güçlü ve mutlu bir insan olmanın sırrının elin en uzun parmağı olmakta değil, elin parmaklarından biri olduğunu keşfetmekte yattığını fark etsin.
Sayfa 34 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Çocukta Gelişim ve Sinirbilim
Son yirmi yıldır çocuk gelişimi ve sinirbilim (neuroscience) alanında çalışmalar, çocuğun gelişiminde sevginin vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğunu açık seçik göstermiştir. Dokunuş, göz göze bakış, gülümseme, konuşma, kucaklama, okşama, sarılma, öpme çocuğun gelişiminde yeri doldurulamayacak sevgi ifadeleridir. Çocukluğunda doya doya sevilmiş, anne-baba sevgisine doymuş çocuk sakin, bilinçli, huzurlu, güler yüzlü, güvenen ve haline şükreden bir yetişkin oluyor.
Sayfa 23 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Dünyada, kişinin en kötü şartlarda bile yaşamını sürdürmesine, yaşamında bir anlam olduğu bilgisi kadar etkili bir şekilde yardımcı olan başka hiçbirşey yoktur.
Karpuz kabuğu modeli fıkra
Okyanusun ortasında bulunan gemi batmak üzeredir ve kaptanın tüm çabalarına karşın, yolcular gemiyi terk edip denize atlamaya yanaşmamaktadır. Kaptan umutsuz bir biçimde geri dönerken tayfalardan biri yolcuları denize atlamaya ikna edebileceğini söyleyerek kaptandan izin ister. Kaptan 5 dakika sonra bir de ne görsün bütün yolcular birer birer denize atlamaktadır. Kaptan tayfayı yanına çağırır: "Yahu ne dedin onlara? Ben o kadar şey söyledim kıllarını bile kıpırdatmadılar." "Akıllarına karpuz kabuğu düşürdüm!" "Nasıl yani?" "İngilizlere, 'Sizin gibi soylu insanların batan bir gemide bulunması hiç yakışık almaz' dedim. "Amerikalılara deniz suyunun cilde ne kadar yararlı olduğunu anlattım." Kaptan dayanamayıp sorar: "Peki Türklere ne dedin de atlamaya ikna ettin onları?" Tayfa gülümser: "Bu saatten sonra denize girmenin artık yasak olduğunu..."
Kant’ın gözünden...
İyi Samiriyelinin hikayesini düşünün. İyi Samiriyeli yol kenarında yatan yardıma muhtaç bir adama yardım eder. Samiriyeli dışında herkes adamın yanından geçip gider. Peki, iyi Samiriyeliyi iyi yapan nedir? Eğer Samiriyeli yardıma muhtaç adama bu davranışını kendisini cennete götüreceğini düşündüğü için yardım ettiyse, Kant'a göre hiçbir biçimde ahlaki bir eylem olamazdı. Bu, adamı birşeylere ulaşmanın yolu, bir amaç için kullanmak olurdu. Adama sırf merhametten yardım ettiyse, yukarıda gördüğünüz gibi bu da Kant'ın gözünde iyi olmayacaktı. Ama Samiriyeli, bunu ödevi ve benzer koşullarda herkesin yapması gereken şey olduğunu farkettiği için adama yardım ettiyse, o zaman Kant iyi Samiriyelinin ahlaken iyi olduğunu kabul ederdi.
Sayfa 20 - 20. BölümKitabı okudu
63 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.