Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Doğanay Hızal

Doğanay Hızal
@Migonof
Ara sıra, gerçekten çok kapsamlı bir çalışma düşlüyorum: esasları, unsuru, anlamı, üslubu içine alan bir çalışma. Bu, korkarım bir düş olarak kalacak. Ama şimdi bile, bu imkânı ara sıra hatırlamak iyi oluyor. Hiçbir şey aceleye gelmez. Olgunlaşmalı. Kendi kendisine olgunlaşmalı. Eğer gün olur da bu çalışmaya da sıra gelirse -oh ne ala! Onu aramaya devam etmeliyiz. Parçalarını bulduk. Ama bütünü değil! Hâlâ nihaî güçten yoksunuz; çünkü: Halk bizimle değil. Ama biz bir halk arıyoruz. Orada Bauhaus'ta başladık. Orada, hepimizin neyimiz varsa kendisine verdiğimiz bir cemaat'le başladık. Daha fazlası elimizden gelmez.
Reklam
Gazeteler yozlaştı. Artık kesinlikle güvenebiliriz onlara.
İstersen dünyanın en yüce tahtına kurul, oturacağın yer yine de kıçının üstüdür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
TECELLİ Nedir bu benim çilem Hesap bilmem Muhasebede memurum En sevdiğim yemek imambayıldı Dokunur Bir kız tanırım çilli Ben onu severim O beni sevmez
Ayrılığa Öyle doluyum ki acıyla sanki hissizleştim, Kadehimin ardında düşünürken gülemem hiç. Mumun da canı var, ayrılığı o da sevmiyor, Benim yerime gözyaşı döktü sabaha kadar. Du Mu (803 - yaklaşık 852)
Reklam
Youzhou Kalesi'ne Tırmanış Önde göremiyorum o eski bilgeleri, Arkada göremiyorum takip edenleri. Yerin ve göğün sonsuzluğunu düşündükçe, Ağlıyorum keder ve yalnızlık içerisinde. Chen Zi'ang (661-702)
Tıpkı bir zincir gibi en zayıf halkanız kadar zayıf olduğunuz söylendi sizlere. Bu sadece yarı hakikattir. Sizler aynı zamanda en güçlü halkanız kadar güçlüsünüz. Ölçmek sizi en küçük ediminizle, okyanusun gücünü köpüklerinin zayıflığıyla değerlendirmek demektir.
Yasa koymaktan haz alıyorsunuz. Ama onları çiğnemekten aldığınız haz daha fazla. Okyanus kıyısında oynayan, durmaksızın kumdan kuleler yapıp, sonra da kahkahalar atarak onları yıkan çocuklar gibi. Fakat sizler kumdan kulelerinizi yaparken okyanus kıyıya daha fazla kum taşıyor ve siz kuleleri yıkarken okyanus da sizlerle birlikte gülüyor. Gerçekten de okyanus hep masumlarla birlikte güler. Fakat ya hayatı okyanus, insan yapımı yasaları da kumdan kuleler olarak görmeyenler, hayatı bir kaya ve yasayı da kayaya kendi suretlerini yontmak için kullandıkları bir keski olarak görenler? Ya dansçılardan nefret eden kötürüm? Ya ormanın rengeyikleriyle karacalarını doğru yoldan ayrılmış, serseri şeyler sayan, boyunduruğuna âşık öküz? Ya derisini değiştiremeyip, herkese çıplak ve arlanmaz diyen kocamış yılan? Ya düğün şölenine erken gelen ve tıkabasa doyup yorgun düşünce bütün şölenleri kanunsuz ve şölene katılanları yasa bozucu ilan edip kendi yoluna giden? Bunlar hakkında ne diyebilirim, onların da gün ışığında durduklarından, ama güneşe sırtlarını çevirdiklerinden başka? Sadece kendi gölgelerini görüyorlar ve gölgeleri de yasaları. Onlar için güneş gölgeyi yaratandan başka ne ki? Yasaları kabul etmek de, toprağa düşen gölgelerinin izini eğilip çizmekten başka ne ki?
ÖNSÖZDEKİ ÇOK DEĞERLİ O KURAMSAL ÖZET
Alain Minc ünlü kitabında, toplumların "Yeni Ortaçağ"ının resmini kelimelerle şöyle çiziyor: "Örgütlü sistemlerin yokluğu, her türlü merkezin kayboluşu, kaygan ve silik dayanışmaların ortaya çıkışı, belirsizlik, rastlantı, bulanıklık. Zengin toplumların mafyalar ve yolsuzluklarla kemirilmesinden Rus kargaşasına varıncaya dek, her
Samir Amin: "1917'den beri, faşist ve demokratik Batılı güçlerin Sovyetler Birliği'ni yenilgiye uğratma fikrinden vazgeçtikleri tek bir an bile yoktur."
Reklam
Sosyalizmi kurma deneyimlerine bakıldığında, bir devrimin ilk döneminde, geniş kitleleri manevi özendiricilere dayanarak -daha iyi bir gelecek için ortak fedakârlıkta bulunma temelinde- sıkı bir çalışmaya yönlendirmenin daha uygulanabilir olduğu görülmektedir. Bir devrimin ilk aşamasının insanlara güç aşıladığını belirtmemize gerek bile yok:
Geçmişe özlem gelmişse bir toplumda gündeme; Bugünden hoşnut değil demektir kimse. Ama geçmiş güzellikleri yaşatmak için, Gönlü yok kimsenin gül yetiştirmeye.
Sayfa 237Kitabı okudu
Oynadığım birçok takımda futbolcular arasında dinî cemaat ve tarikatlara yakın oyuncular olur, bazen bir araya gelir, birlikte hareket ederlerdi. 18 yaşında Trabzonspor'da oynarken beni de takımdaki abilerim bir sohbete götürmüşlerdi. Sohbet bitip gece eve dönerken bana "Nasıl kardeşim, beğendin mi?" diye sorduklarında, "Abi beni yanlış anlamayın ama bu adamlar sahtekâr ya, beni daha getirmeyin!" cevabını vermiştim. Elbette bana çok kızmışlardı fakat daha sonra beni oraya götüren takım arkadaşlarımdan biriyle başka bir şehir ve başka bir takımda yeniden bir araya gelip o adamı sorduğumda "Ya bırak Ergin, bizi resmen dolandırdı kardeşim" cevabını almıştım. Hep uyardım, hatta birçok arkadaşıma "Siz gerizekâlı mısınız?" dediğim de çok oldu. Fakat herkesin hayata baktığı bir penceresi vardı ve oradan bakıyor, neyi görmek istiyorsa oradan onu görüyordu. Yine de Cumhuriyetimize, kurucu değerlerimize ve Mustafa Kemal Atatürk'e sevgi beslemeyen insanları hiç anlamadım, anlayabileceğimi de düşünmüyorum.
Sayfa 157Kitabı okudu
Ergin Keleş'in Trabzonspor B Minik Takımı günlerinden...
Yine de bir akşam ev telefonumuz çalıp annemin "Evet hocam, burada" cevabını duyunca galiba "Artık gelmene gerek yok" cümlesiyle karşılaşacağımı düşündüm. Oysa telefonu elime aldığımda Güven Hoca "Yarın özel grupla çıkacaksın" dedi bana. Özel grup, Özkan Sümer'in yakından ilgilendiği ve her antrenmanında saha kenarında durduğu, en fazla güvendiği jenerasyondu. Antrenman esnasında hatayı gördüğünde oyunu hemen durdurup hemen o an çözüm aramaya başlaması, küçük olmamıza rağmen doğrunun ne olması gerektiğini bize sorup en iyi cevabı alana kadar beklemesi onun eğitim yönteminin bir parçasıydı. Ne kadar ufak olursa olsun oyunu öğrenmeye çalışırken yaptığımız hiçbir hata gözden kaçmazdı. Elbette verilen su molalarında tıpkı bizden biri gibi kalenin önüne geçip kenardan ona yaptığımız ortalara gol vuruşları yapması, eğlenceyi asla kapının dışında bırakmayışı bizi sürekli motive ederdi.
Bir de Niyazi Ahmet'in verdiği bilgiyi görelim: "Saraya lâzım olan eşya, Tophane Müşiri Fethi Paşa'nın aracılığıyla Fransız tebaasından meşhur Krenpler eliyle Avrupa fabrikalarına ısmarlanırdı. Bu ısmarlanan eşya dolayısıyla da Fethi Paşa'ya 'Bezirgan Paşa' adı verilmişti. (...) Sultan Hamit bütün giyim eşyasını,
Sayfa 106Kitabı okudu
56 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.