Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Niğmet Kılınç

Ne var ki, kadının özgürleşmedi açısından en temel ölçütün seçme hakkının varlığı ve genişletilmesi olduğunu düşünen bir kadın olarak, aynı süreç boyunca, dinin ne denli güçlü bir meşrulaştırma aracı olduğunu, kadınları tek bir "kadınlık" kalıbı içine hapsederek bağımlılıklarını içselleştirmelerinde ne denli etkili olduğunu da giderek fazla kavradım.
Reklam
devletin laik olduğu Amerika'da köktendinci bir harekete katılmak kadınlar açısından bir "seçim" sorunu olduğu halde; bir şeriat devleti olan İran'da, ya da devlet ile erkek müminin çıkarlarının özdeş olduğu ve bu çıkarların hem dinsel ideoloji, hem de fiziksel güçle korunduğu herhangi bir dinsel/toplumsal çerçeve içinde kadınlara tanınan, seçme özgürlüğü değil, dinin kutsal aylasıyla çerçevelenmiş bir "kader".
İş bu Cumhuriyet dönemi Surnâme'sinin yazarı der ki, hukukukun hukuk olduğundan beri ilk ve başlıca amacı, cezayı çarptırılan kişiyi değiştirerek iyi yapmak, düzeltmektir. Oysa bir suçluyu asmaksa, ona doğal hak olan değişme hakkını tanımamaktır. Ama bundan da kötüsü, doğanın ve toplumun değişmez anayasası olan sonsuz değişim yasasına inanmamak, yani ayaklarımıza bastığımız, havasını soluyup suyunu içtiğimiz dünyaya inanmamak ve yine inanmadığımız kendimizi de yadsımaktır.
Sayfa 164 - Aziz Nesin Çatalca - 20 Eylül 1975Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Gerçek suçlu, suçu ve suçluyu yaratan nedenlerdi.
Gün be gün, tek başına ve kendinden emin, hayatın zorluklarıyla baş etmesini bilmişti. Çoğu zaman üzgün olsa da, yaratılışından ötürü değildi bu. Yaşama sevinci vardı ama yaşamak ona her zaman yaşama sevinci vermemişti.
Sayfa 145Kitabı okudu
Reklam
Annemizin hiçbir zaman şoförü olmadı. Her zaman direksiyonda oldu. Kendi hayatını da, başkalarının hayatını da o yönetti. Kocasına asla bel bağlamadı, adam sorumsuzdu. Yol boyunca direksiyonu tutan annemdi hep. Dikkatli sürdü. Dikkatli olmak zorundaydı, arkada dört çocuk, bagajda horuldayan bir koca vardı. Bizleri sakin limanlara ulaştırdı.
Sayfa 103Kitabı okudu
Hayatımın en büyük şansı olduğundan haberi yoktu. Bunu ona söylemeye cesaret edemedim, o bana hislerimi bastırmayı öğretmişti.
Kadınları salt insani zenginlikleri içinde kavramanın, hep cinsiyetleri açısından bakmaktan, hep yarı şematize ederek görmekten kaçınmanın bu kadar zor olması ne tuhaftı. İnsan kadınları ister idealize etsin ister şeytanileştirsin, her durumda erkeğe bağlı değerlendirip basitleştiriyordu. Belki de kadına adete bir sfenks karakteri yüklenmesinin temelinde büyük ölçüde, erkeğinkinden hiç de geri kalmayan eksiksiz insaniyetin bu ağır basitleştirmeyle örtüşmemesi yatıyordu.
Ben yoktum; hatta ben yokum, olmadım diyemeyecek bir yerdeydim; kelimeler bile yanyana gelerek beni tanımlamak istemezlerdi. Ne olurdu benim de kelimelerim olsaydı; bana ait bir cümle, bir düşünce olsaydı. Binlerce yıldır söylenen milyonlarca sözden hiç olmazsa biri, beni içine alsaydı!
Ama şuramda bir bulantı. Gitmiyor, geçmiyor. İnsanlar arasında durmadan mikrop gibi yayılan bir hastalığın bulantısı bu. Kuşku ve güvensizlik. Bunları böyle böyle düşünmek zorunda kalışım... Adımları hesaplı atmak. Yürekleri hesaplı açmak. Açık olamamak. Her gün biraz daha kapanmak.
Reklam
Demokrasi, günlük politikaya göre durmadan değişen bir temelsiz ilkeler yığını mı, yoksa kaçınılmaz olan bütün değişimleri insanın özgürlüğüne ve yücelmesine doğru yöneltecek bir temel görüş, bir fikir mi? İnsanı özgürleştirmek için canı-kanı olmayan ilkeleri koltuk değneği etmek yeterli mi?
Neyi seviyoruz? Bir gövdeyi mi? Bir düşünceyi mi? Bir akım bile olmayan yeni esintileri mi?
Sayfa 243Kitabı okudu
Hep aynı çizgide boy atmak, büyümek, yaş almak, sınıf geçmek, değişmeyen kurumlarda değişmiş kişiler bulmayı ummak, tek başına değişmeyi ummak, buna inanmak hatta, hatta suçlamak ve yakınmak... Yakınmak ve bir gün, bir cami imamının sizi yönettiğine nerdeyse şaşmak... Çocukları unutmak... Unutup çocukları, ölüme yatmaları bile suçlamak...
Sayfa 205Kitabı okudu
Namus kavramının özel bir neden olarak onurladırılması, bazı yasal sistemlerde ahlaksız davranışa "tahrik" nedeni olarak tanınan imtiyaz ve bu bağlamda failin bu imtiyaza sığınarak cezasız kalmaya çalışma çabasıdır. Bir başka deyişle, "namus" suçlunun dilidir.
Sayfa 301Kitabı okudu
Ayrıca kadına şiddet genellikle bir kadının ahlaksız olduğuna dair dedikodulardan kaynaklanmaktadır. Bunun gerçek olup olmaması önemsizdir, çünkü söz konusu olan toplumun namusa aykırılığı algılaması ve bunun ailenin toplumsal statüsüne etkisidir.
Sayfa 300Kitabı okudu
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.