Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nuran Çelikçi

Nuran Çelikçi
@NuCe
Doktora
14 okur puanı
Aralık 2021 tarihinde katıldı
Hatırlıyorum, bir iki yazarın gülle gibi cümlelerini, filozofların kestikleri raconu: “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.” Yanılıyor hepsi de. İnsan, hiçbir şeyi değil, her şeyi bildiği için mutsuz!.
Sayfa 349
Reklam
Anlayan şöyle der: “Anlayamasaydım da ölecektim. Daha çok anlamak yormayacak tabutumu taşıyanların kollarını. Çünkü ne daha ağır oldum, ne daha büyük!”
Sayfa 181
Herkesin kendine göre bir şeyi var.
Sayfa 83

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Ah, inanın bana, çok basit yaratıklardık. Yine de bugün bilinmeyen pek çok şeyi biliyorduk. Kulaklarımızı istediğimiz gibi büküp dikebiliyor, istediğimiz vakit düzeltebiliyorduk. Omuzlarımızın arasını kolaylıkla kaşıyabiliyorduk. Ayağımızla taş atabiliyorduk. Bunu pek çok kere yaptım. Ayrıca, dizlerimi bükmeden kalçamdan aşağıya eğilip yere sadece parmaklarımın uçlarıyla değil, dirseklerimle bile değebiliyordum. Kuş yuvalarına gelince, eh, 20. yüzyıl çocuğu bizi bir görebilseydi! Ama yumurta falan toplamıyorduk. Onları sadece yiyorduk.”
Sayfa 33
İnsan Evriminde Dilin Doğuşu
“Ses diyorum, kelime diyemem, çünkü konuşmalar asıl olarak seslerden ibaretti. Sıfat veya zarflarla değiştirilebilecek sabit değerleri yoktu. Bunlar henüz keşfedilmemiş konuşma araçlarıydı. Sıfat ve zarfların kullanımıyla isim veya fiilleri nitelemek yerine, sesleri tonlama yoluyla, nicelik ve tizliği değiştirerek, yavaşlayarak veya hızlanarak niteliyorduk. Belirli bir sesi çıkarırken harcadığımız süre, sesin anlamını değiştirebiliyordu. Fiil çekimi yoktu. Zamanı bağlamdan çıkarabiliyordunuz. Yalnızca somut şeylerden konuşuyorduk, çünkü yalnızca somut şeyler düşünüyorduk. Ayrıca, iletişimimizin çoğunu pantomim yaparak da sağlıyorduk. En basit soyut düşünceyi bile aklımızdan geçirmemiz mümkün değildi. Böylesi bir düşünce aklımıza gelse bile, bunu başkalarına aktarmamız imkansızdı. Soyut düşünceler için tanımlanmış sesler yoktu. Biri soyut bir düşünceyi anlatmaya kalkıştığında, kelime dağarcığının sınırlarını zorlaması şarttı. Bunun için yeni sesler uydursa bile, arkadaşlarının bunu anlamasına imkan yoktu. Bu noktada pantomime başvurması; düşünceyi mümkün olduğunca resmetmeye çalışırken, bir yandan da bu yeni sesi tekrarlaması gerekiyordu. Böylelikle dil gelişti.”
Sayfa 32
Reklam
“Bir yere doğru küçük adımlarla ilerlersen, büyük adımlarla ilerlediğinden daha az farkedilirsin.” demiş Sokrates, ne güzel demiş.
Sayfa 47
SOKRATES- Bir hatibin iyi ve güzel konuşabilmesi için konuşacağı şeyler hakkında gerçekleri bilmesi gerekmez mi? PHAİDROS- Sevgili Sokrates, benim duyduğuma göre bir konu hakkında konuşacak hatip gerçek doğruları değil, yargıyı verecek olan çoğunluğun kabul edeceği doğruları, gerçekten güzel ve iyi olanları değil, öyle görünenleri dile getirmelidir. Çünkü [insanlar] gerçeklerle değil, bunlarla ikna olurlar.
Sayfa 43
SOKRATES- “Kurtlar kuzuları nasıl severse, aşıklar da sevgililerini öyle sever.” İşte bu kadar Phaidros!
Sayfa 21
“Sen de güzelliğinin sefasını süreceklere değil, yaşın ilerlediğinde sahip olduklarını seninle paylaşacak olanlara, tutkularını tatmin ettiklerinde bunu böbürlenerek herkese anlatacaklara değil, başkalarının yanında utangaçlıkla sessiz kalacaklara, seninle sadece kısa bir süre ilgilenenlere değil, ömür boyu dostun kalacaklara, tutkuları söndüğünde kavga etmek için fırsat kollayacaklara değil, gençliğin geçtikten sonra sadakatlerini gösterecek olanlara kendini vermelisin.”
Sayfa 11
“Daha başlamadan yüzyıl önce davayı kaybetmiş olmamız demek kazanmaya çalışmayacağız anlamına gelmez.”
Sayfa 99
Reklam
Birinci mektup
“Ben ülkemi aynı zamanda adaleti de severek sevmek isterim. Büyük olsun da ne tür bir büyüklük olursa olsun, kanla ve yalanla da olsa büyük olsun istemem. Adaleti de yaşatarak yaşatmak isterim onu.”
Sayfa 77
Olgunlaşmamış sevgi, “Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var” der. Olgunlaşmış sevginin söylediği ise “Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum”dur.
Sayfa 61
Gölgeler
“‘Sesler vardı ama duyulmuyordu.’ Tıpkı bizim sesimiz gibi. Bir zamanlar şehir bizim seslerimizle inlememiş gibi… Evet, gerçekten de misalsiz bir dünya bu; gölgelere dair, bize dair.“ Halide Salih/ Halide Edip Adıvar
Sayfa 32
“Ölmenin güzel tarafı bu; kaybedecek bir şeyin olmayınca, istediğin riske girebiliyorsun.”
Sayfa 107
Kitaplar unutmaktan korktuğumuz bir sürü şeyi depoladığımız kapların bir türüydü yalnızca.
Sayfa 105
Yaşadığı her yeni günü bir mucize olarak görecekti kız ki, kırılgan yaşamlarımızın her anında başımıza gelebilecek beklenmedik olayları düşünecek olursak, her yeni gün bir mucizedir.
Sayfa 215 - Can Yayınları
Reklam
Sevdiğiniz şey sevmenin sizde yarattığı hoş duygular! Arzuyu seversiniz, arzulananı değil.
Sayfa 153
KİMSEN O OL!
“Kutsal olan hakikat değil, kişinin kendi hakikatini aramasıdır! İnsanın kendini sorgulamasından daha kutsal ne olabilir?”
Sayfa 101