Ben, senin dokunuşunla kendi gözümde kutsanmıştım: bu durumda kendimi benim için her şey olmuş olan seninle, hayatıma yalnızca şöyle bir değip geçmiş olan başkaları arasında nasıl paylaştırabilirdim?
Senden önce sadece kasvet dolu, hafızamın derinlerden çıkaramadığı bir karışıklık vardı; bir nevi, toz tutmuş, örümcek ağlarıyla sarılmış, karanlık nesnelerle ve insanlarla dolu bir mahzen...
''Ne yardımı dokunabilir ki sözcüklerin bana? Biliyorum ondan sonra yine yalnız olacağım. Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.''
Sayfa 20 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Canı cehenneme rahat uyuyanın,
Kapısını örtenin, perdesini çekenin,
Duvarları ancak çarpınca görenin...
Canı cehenneme,
Başkasının yangınıyla evini ısıtıp,
Yemeğini ısıtanın...
Orada evler oda oda kanarken,
Burada yeşerenin canı cehenneme...
Ey bir halkın gözyaşıyla ruhunu yıkayan kin,
Ey zulümle yükselen başarı...
Boynunda ölüm çanıyla oturan güç,
Senin de, senin de canın cehenneme....
...
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür hanım?
...