Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Çağatay Demir

Çağatay Demir
@RAmM
böyle biraz penguenimsi mrah adayı kim bilir belki ileride hhğğggeeeeeee
Zonguldak
14 Şubat
5 okur puanı
Mart 2018 tarihinde katıldı
Zührevi siğiller hayatlarını ziyaret etmeden önce,seks onlar için kuyrukluyıldızlar bahçesinde piknik yapmak gibiydi.
Reklam
Willard, California'nın ulaşılması zor bölgelerinden birindeki ıssız dağlarda yaşayan bir sanatçı tarafından yapılmıştı. Sanatçı otuzlu yaşlarının sonlarındaydı,bir sürü kötü ilişkisi ve acı dolu,düzülmüş bir hayatı vardı ama bir şekilde ayakta kalmayı başarmıştı.Şimdi hayatını yontuculuktan kazanıyordu.Kafasını gevezelikle yormadan onun temel fiziksel ve ruhsal gereksinimlerini karşılayan bir kadını vardı. Willlard ona bir rüyada görünmüştü,inşa edilmiş ama kullanılabilmek için bir din bekleyen,gümüş ve altın minyatür tapınaklardan oluşan bir rüyaydı.
Bu yüzden yanağı ile adamın bacağını okşadı,onu sevdiğini anlatabilmenin tek yolu buydu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Geceye dönük gözleri güne kör olan baykuş ışığın esrarını ortaya çıkaramaz.
Allah, bu tanıdık koyunların da belasını versin!
İlk şaşkınlıkları geçer geçmez, köpeklerden korkmalarına, uzun yıllardır ne olursa olsun hiçbir şeyden yakınmama, hiçbir şeyi eleştirmeme alışkanlığını edinmiş olmalarına karşın,domuzlara karşı seslerini yükseltmek üzereydiler ki, koyunlar birinden işaret almışçasına hep bir ağızdan melemeye başladılar: "Dört ayak iyi,iki ayak daha iyi! Dört ayak iyi, iki ayak daha iyi! Dört ayak iyi,iki ayak daha iyi!"
Reklam
Bu dünyada açlık ve yokluk içinde yaşıyorlardı;başka bir yerlerde daha iyi bir dünyanın bulunmasından daha doğru, daha anlaşılır ne olabilirdi?
Allah tüm Squealerların belasını versin kardeşim!
"Yoldaşlar," dedi. "Anlaşılan, biz domuzların çiftlik evindeki yataklarda yattığımızı duymuşsunuz. Neden yatmayalım ki? Umarım, yatağı yasaklayan bir buyruk olduğunu sanmıyorsunuzdur! Yatak,yatıp uyunan yerdir. Böyle bakıldığında, ağıldaki saman yığını da yatak sayılır.Buyrukta, bir insan buluşu olan çarşaf yasaklanıyordu. Biz de çiftlik evinin yataklarındaki çarşafları kaldırdık,battaniyelerle yatıyoruz. Üstelik yataklar çok rahat! Ama inanın bana, bugünlerde bir sürü konuda kafa patlatmak zorunda kalan bizler için bir yatak çok görülmemeli. Bu rahatlığı bize çok görmezsiniz, değil mi yoldaşlar? Görevlerimizi yerine getiremeyecek kadar yorgun düşmemizi istemezsiniz herhalde. Hiç sanmıyorum ki,içinizde Jones'un geri dönmesini isteyen olsun!"
"Ama bunu büyükler oynar,canımın içi," diyecektim. "Ve üç kişiyle oynanır.Dördüncü katılırsa oyun değişir ve ikili takımlar halinde oynanır.Sonra, 'ikili'lerden birine,üçüncü biri katılır ve böylece bazıları anlar ki,asıl olan birdir ve bir esastır. Fakat nedense bir'i yarım sayar ve iki yaparak tamamlamaya çalışırlar.İki lanet bir sayıdır,kendine yetmez,hep üçe koşar ve sonra sil baştan."
Laf beni boylamasına ikiye böldü, tuz gölüne batırdı. Bu söyleyişi tanıyordum, birileri kırmızı bir pelerin sallıyordu bana. "hadi gel, sapla," sesiydi bu. Şişlesem rahat edecekti.Arınacak, yeni doğmuş keçi yavrusu gibi hoplaya zıplaya,kırlarda çiçek toplamaya gidecekti.Ben üstü başı, elleri kan içinde kalakalacaktım. Zıpladım, tek parça çıktım gölden,"Tamam," dedim.
Reklam
Nedeni üzerinde durmadım.Gözümün önüne Müzeyyen'in gülümseyişi gelmişti. O'na "Apo ile Doğan tek kale maç yapsınlar, altıda devre on ikide biter,işi kansız bağlarız,trilyonlar ile memleket evlatları da bize kalır," dediğimde gülümsemiş,fakat o gülümserken,kendimi kısa pantolonlu ve paça arasından bülbülüm görünüyormuş gibi hissetmiştim.
-"Konuklar mı? Ne konuğu?".. Bu sözcüklerden sonra Çertokutski burnuyla anasının memesini arayan buzağının böğürmesine benzer bir ses çıkardı.
Kovalev,sevincinden neredeyse gülecekti. Ama bu dünyada hiçbir şey sürekli değil;bu nedenle de neşe,ikinci dakikada,birincidekinden farklıdır;üçüncüde bir derece daha zayıflar,sonunda bütün bütün yok olur,eski durumumuza döneriz;suda genişleyen halkaların, sonunda suyun yüzeyiyle bir olup yitmesi gibi.
Reklam
O zamanlar hiçbir şeyi anlayamamışım. Onu sözleriyle değil,yaptıklarıyla değerlendirmem gerekirmiş. Mis gibi kokular yayıyordu,içimi aydınlatıyordu. Ondan hiç kaçmamalıydım. Kısır oyunlarının,kötü numaralarının arkasındaki sevecenliği görebilmeliydim. Bir anı bir anını tutmuyor şu çiçeklerin. Ama ben onu sevmesini bilemedim,çünkü çok gençtim o zamanlar.
..ve,bir şeye çocukça gülümseyen,fakat bu gülümseme gerisinde kendi düşüncelerini sürdüren ihtiyarlar gibi gülümsedi.
En aptallarının bile,o anda içine aydınlık doğar.Bu aydınlık önce gözlerin çevresinde belirir;derken,yayılır. O anda öyle bir büyü vardır ki,insanın tırmığın altına yatası gelir.