Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.6
SiNeM YeTiM
SiNeM YeTiM
@Sinyet
Konuşmayı severim, fakat herkesle değil...
Nâzım Hikmet ️
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni / Yabancılara Türkçe Öğretimi
Antalya
Antakya/HATAY, 17 Şubat
339 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
456 syf.
10/10 puan verdi
Yine tarihe damgasını vurmuş, insanları hüzne boğmuş bir dönem kitabını daha bitirdim. Adı gibi hüzün dolu olan içimi parça parça eden ve maalesef ki günümüzden izler bulduğum bir kitaptı... Kitaba ilk başladığımda din, dil, ırk fark etmeksizin yaşanan dostluklara aşklara şahit olacağımı düşündüm. Ta ki tarihe utanılacak gün olarak geçmiş o eylül
212 syf.
9/10 puan verdi
Uzun zaman önce başlamış olduğum bu kitabı tamamen benden kaynaklı sebeplerden ötürü anca şimdi bitirebildim. Kitabın ilk kısımlarında konuya odaklanamasam da ortalarına doğru beni içine alan bir kitap oldu..
Kitabın başında Sami adlı kişinin hikâyesi anlatılırken her hikâyeden sonra Sami'nin kendi hikâyesini anlattığı kısımlar yer almaktadır. Kahramanın kendi hikâyesini anlattığı kısımları daha akıcı buldum..
Kitapta, darbe sonrasında siyasi mültecilerin psikolojik durumları ve kendi yaşamlarından uzakta oluşları açık ve akıcı bir şekilde anlatılmaktadır. Kurgu ve teknik olarak çok beğendim, özellikle ikili farklı anlatım kitaba ayrı bir tat katmış.
Romanın baş kahramanı olan Sami, yurt dışında yaşamak zorunda kalan bir mültecidir. Yurt dışına çıkmadan önce birçok sorunla karşılaşmış ve yaşadığı tüm sorunları beraberinde alarak ülkeyi terk etmiştir. Giderken de gittiği yerde onu neyin kimin beklediğini bilmemektedir. Hiç beklemediği bir karşılaşma onun mücadelesini daha da zorlaştırır.
Yazarımızın birçok kitabını beğeniyle okuyan biri olarak bu kitabını da beğeniyle okudum. Tüm kitap dostlarına tavsiyemdir...
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle sağlıcakla kalın
272 syf.
7/10 puan verdi
Daha önce okumuş olduğum "Annemi Bir Kez Daha Görebilsem" kitabının devamı niteliğinde bir kitaptı. İlk kitabı beğenerek okumuştum, fakat bu kitap için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Kitabın hiçbir edebi yanı yoktu, tamamen kamuoyu oluşturma adına yazılmış bir kitaptı. "Annemi Bir Kez Daha Görebilsem" kitabındaki konuların çok fazla tekrar edildiği bir kitaptı. Okunmasa da olurmuş bence.
Kitabın baş kahramanı Zana, ilk kitaptaki mücadelesinin sonucunda kız kardeşi Nadia'yı ardında bırakarak İngiltere'ye gidebilmişti. Giderken de kız kardeşini oradan çıkarabilmek için her yolu deneyeceğine dair kız kardeşine söz vermişti. Zana, ülkesine gittiğinde onu çok daha zorlu bir süreç bekliyordu. Kız kardeşini oradan çıkarabilmek adına çok fazla mücadele ediyor. Hiç tanımadığı kanallara röportaj veriyor, kitap yazıyor hatta belgesel çekiyor.
Bu kitapta Zana ve Nadia'nın annesi de kendini gösteriyor. Zana ve annesi, Nadia'nın Yemen'den kurtulması için akla gelebilecek her yolu deniyorlar. Çok durağan bir anlatımla birlikte konuların en detaylı haliyle tekrar tekrar anlatılmasını çok sıkıcı buldum. Okurken hep bir ümit içerisinde amaçlarına ulaşacaklarmış gibi hissetsem de sonu hiç umduğum gibi olmadı... Nadia'nın kurtulup kurtulmadığına dair çok fazla bilgi yok. İlk kitabın tadını alamadım ve hayal kırıklığına uğratan bir kitap oldu benim için..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle sağlıcakla kalın
Okur Takip Önerileri
96 syf.
9/10 puan verdi
"İnsan Neyle Yaşar?" yazarın ilk okuduğum kitabıydı. Kısa kısa öykülerden oluşan bu kitabı keyifle okudum. Her bir öyküde birbirinden farklı mesajlar verilmektedir. Barış, sevgi ve iyilik kavramlarının yer aldığı kitapta ahlâkî ve dini açıdan sorgulayıcı bir o kadar da öğüt verici hikâyelere yer verilmiştir.
Dili oldukça sade, akıcı ve okuru sıkmayan bir anlatım olmasıyla birlikte içeriğinin zenginliği ile okuyucuya kattıkları bakımından çok anlamlı bir kitaptı benim için..
Kitaba adının verildiği "İnsan Neyle Yaşar?" sorusunun cevabı bana göre "Sevgi" olan bu eseri okumayan herkese tavsiye ediyorum..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle sağlıcakla kalın
256 syf.
8/10 puan verdi
Yine Almanlar ve yine 1930'lu yılların sonuna doğru başlayan 2. Dünya Savaşı.. Bu konuda birçok kitap okudum. Yapılanlar, her kitapta aynı.. Bu kitabın tek farkı, küçük bir kız çocuğunun gözünden savaşın günlük şeklinde yazılmış olmasıdır. Öyle bildiğiniz günlük değil tabiki.. Küçük kâğıtlara, bulunabilen defterlere notlar hâlinde yazılmış ve yıllar sonra nesir haline getirilmiş günlüklerden oluşmaktadır kitap.. Kitabın yazarı ayrıca kitabın kahramanıdır. Bu yönüyle otobiyografik bir kitap..
Helga Weiss, küçük yaşta iken Almanların Prag şehrini işgal etmesiyle birlikte toplanma kampına götürülen binlerce çocuktan sadece biridir. Küçük bir çocuğun savaş psikolojisine rağmen nasıl güçlü ve soğuk kanlı olmaya çalıştığını görüyoruz. Gerçek yaşanmış bir dünya savaşını bir çocuğun cümlelerinden okumak etkileyiciydi doğrusu. Özellikle resimlerle desteklenmiş olması ayrıca güzeldi.. Kitapta sıkıldığım tek nokta, anlatımın durağan olmasıydı. Dili sadeydi ama maalesef anlatım için aynı şeyi söyleyemeyeceğim..
Kitabı tavsiye eder miyim? 2. Dünya Savaşı'nın anlatıldığı ilk okuyacağınız kitap ise tavsiye edebilirim. Zira daha önceleri bu konuyla ilgili kitap okumuş biri için anlatımın durağanlığı sebebiyle sıkıcı olabilir. Tercih sizin tabiki..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle sağlıcakla kalın
372 syf.
9/10 puan verdi
İclal Aydın'ın ilk okuduğum kitabıydı ve kitap seriymiş. Olsun, öncesini okumamış olsam bile kâh gülerek kâh hüzünlenerek okuduğum bir kitaptı.
Türkan, Dönüş ve Derya birbirine müthiş derecede bağlı üç kız kardeştir. İyi kötü birçok yaşanmışlıklar sebebiyle her biri farklı yerlere savrulmuştur. Hayatın yön vermesiyle zamanla tekrar bir araya gelmişler. Üç kız kardeş hayatın zorluklarına rağmen birbirlerinden ayrılmamış birbirlerine daha da bağlanmışlar. El ele verip birbirlerinin yaralarına merhem olmuşlar. Heleee o eşleri yok mu eşleri, öyle eşler kaldı mı ya hu demeden de edemedim Her birinin yaşadığı olaylar o kadar güzel aktarılmıştı ki su gibi aktı kitap. Aile bağları, samimi ilişkiler, hayvan sevgisi, kanserle mücadele derken birçok konuya yer verilmiş. Konular arasındaki geçişler çok güzel yapılmıştı. Açıkçası, deneme ve şiir alanında kendini gösteren yazarımızın romanda bu kadar başarılı olması beni şaşırtmadı değil. Bu kitap, tüm eserlerini okumam için güzel bir sebep olacak benim için :) Tabi, öncesinde "Bir Cihan Kafes ve Unutursun" kitaplarının okunması gerekiyormuş. Ben de çok sonradan öğrendim.
Aile sıcaklığının, kardeşlik bağlarının, eski aşkların en güzel hallerinin en sade ve akıcı bir şekilde anlatıldığı bu kitabı okumanızı tavsiye ederim...
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle sağlıcakla kalın
Kitabın ana karakterleri olan Zana ve Nadia, İngiltere'de yaşayan iki kız kardeştir. Babaları Yemenli olup anneleri ise İngilterelidir.. Babalarının onların hayatlarına yön vermesiyle zorlu ve mücadele dolu bir yaşam sürdürürler. Tabi buna yaşam denirse..! Babalarının onları tatil diye göndermiş olduğu, erkek egemenliğinin üstün olduğu ve kadınların hiçe sayıldığı Yemen'e çok zor koşullarda giderler. Tabi her ikisi de gerçekten yeni yerler keşfedeceklerini ve güzel bir tatil yapacaklarını düşünüyorlardı.. Ta ki Yemen'e varana kadar.. Yemen'e vardıklarında ise, küçük yaşta babaları tarafından evlendirildikleri gerçeğini öğrenirler. Kadınların sözünün geçersiz olduğu ve yaşam koşullarının çok kötü olduğu Yemen'de uzun bir süre boyunca mücadele ederler. Okurken çok fazla şaşırdığım noktalar olmadı açıkçası.. Zira bu tür konuların anlatıldığı birçok kitap okudum. İnanın hiçbir şey şaşılacak gibi değil, insanlar neler neler yaşıyor.. Ne hayatlar varmış dediğim birçok kitap oldu.. "Annemi Bir Kez Daha Görebilsem" kitabı bunlardan sadece biri.. Kadın olmanın çok zor olduğu bu zamanda, Yemen veya başka bir Arap ülkesinde kadın olmak daha da zormuş maalesef :((
Çok sade bir anlatıma sahip olmakla birlikte gayet akıcı olan ve bir o kadar da hüzünlü bir kitaptı. Zana ve Nadia'nın yaşadığı zorluklara şahitlik etmek istiyorsanız bu kitabı okuyun derim..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle sağlıcakla kalın
304 syf.
8/10 puan verdi
Momo bir çocuk kitabı görünse de aslında her yaş grubunun okuyabileceği bir kitap. Nereden ve ne şekilde geldiği belli olmayan bir kız çocuğunun romanıdır Momo..
Peki kimdir bu Momo?
Momo, nereden ve nasıl geldiği belli olmayan kimsesiz bir kız çocuğudur. O kadar kimsesiz ki kendi adını bile kendisi koymuştur.
Kitabın ana konusu zaman ve zamanın önemi üzerineydi. Kitabın dili sade olmasının yanında bir o kadar da durağandı benim için... İlk başlarda başlayan durağanlık ortalara kadar devam etti. Sonlarda az da olsa kitabın içine girebildim..
Kitabın konusu olan zaman kavramı günümüzü eleştirmektedir. Ebeveynlerin okuyup ders çıkarabileceği bir kitaptı. Anlatımın durağanlığı veya benim bu kitabı okumaya uygun bir dönemde olmayışım sebebiyle sıkıldığım anlar oldu.. Tavsiye eder miyim? Elbette tavsiye edebileceğim bir kitap, zira konusu günümüze güzel mesajlar veriyor..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle sağlıcakla kalın
208 syf.
10/10 puan verdi
Yine çok etkileyici bir o kadar da hüzün dolu bir kitap daha bitirdim. Daha önce okumamış olduğuma üzüldüm. Filminin olduğunu öğrendiğim an hemen izledim, çok güzel bir filmdi. Kitabını okuduktan sonra filmini izlemek isterdim, ama o kadar bahsedildi ki dayanamadım ve filmini önceden izledim. Bu sebepten ötürü okurken neler olacağını biliyordum. Sanırım bundan sonra böyle bir hata yapmam :(
Çizgili Pijamalı Çocuk, isminden çocuk kitabı olduğu düşünülse de aslında her yaş grubun okuyacağı bir kitaptır. Irkçılığın en derin şekilde işlendiği, tel örgülerin bile ayıramadığı dostluğun anlatıldığı ve bunu çocuk dünyasından bize aktarıldığı bir eserdir Çizgili Pijamalı Çocuk.. Kitabın baş karakterleri Bruno ve Schmuel tesadüf eseri aynı gün ve aynı yılda doğmuş iki masum çocuklardır. Aralarındaki dostluk ilişkisine hayran kalmamak elde değil. Etraflarında olan biten, insanın insana yapmış olduğu baskı, zulüm ve işkenceler çocuk gözünden yorumlanarak aktarılmış.
Kitabın dili oldukça sade ve akıcıydı.. Her şeyden önce hikâye, savaş duygusu ve verilmek istenen mesajlar çok güzel aktarılmış. İnsanlığın tarihteki en çirkin halini unutan veya görmezden gelen, bu soykırımın olduğunu kabul etmeyen herkesin okuması umuduyla...
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle sağlıcakla kalın
240 syf.
9/10 puan verdi
Öncelikle çok keyif alarak okuduğumu belirtmek isterim. Masal tadında bir kitaptı. Dostluk ve arkadaşlık kavramlarının çok güzel anlatıldığı, tarihi mekânların çok güzel tasvir edildiği bir kitaptı benim için... Resmen bir İzmir turu gibiydi :) Özellikle bazı kelimelerin ve tarihi mekânların açıklamalarını keyifle okudum. Birçok konuda bilgi
639 syf.
10/10 puan verdi
Mükemmel bir seriyi bitirmiş bulunmaktayım.
Nasıl güzel bir seriydi öyle. Hiç bitmesin istedim..
"Her öldürülen ağanın yerini başkası alır." söyleminin bir sonunun olmadığını anlayan İnce Memed, eşkıyalığı bırakır ve dağdan inmeye karar verir. İnce Memed 3 kitabında karşımıza çıkan Seyran ile evlenmiş ve bir sahil kasabasında gerçek kimliğini gizleyerek yaşamaya başlamıştır. Dağlardaki efsanesi ise başka biri sayesinde devam etmiştir. İnce Memed, kasabadaki yakın arkadaşı öldürülünce aylarca sessiz kalır. İçinde büyüyen başkaldırı galip gelerek tekrardan dağlara çıkmaya karar verir. Zulme karşı her insanın içinde bir başkaldırı kurdu vardır, İnce Memed de bu başkaldırı kurdunun en güzel simgesidir.
Dili sade, anlaşılır ve zengin karakter kadrosunun olduğu müthiş bir eserdi. Karakter tahlilleri ise harikaydı. Kişiler o kadar iyi analiz edilmiş ki onları çevrenizden yakınınızdan birileriymiş gibi görüyorsunuz. Ya betimlemeler? Tüm Çukurova'yı karış karış geziyormuş gibi hissetiren müthiş betimlemeler bu kitapta da yer almaktadır.
Dile kolay 32 senelik bir sürecin derin bir anlatımla kaleme alındığı bu müthiş eseri en kısa zamanda okumanızı tavsiye ederim..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle sağlıcakla kalın :))
629 syf.
10/10 puan verdi
İnce Memed 3 kitabında yine kalabalık ve yeni bir kadro ile karşılaşıyorsunuz. Karakterlerin fazla olması sizi sıkmıyor, bilâkis 2. kitaba göre daha akıcı buldum bu kitabı.
İlk kısımlarında İnce Memed hakkında çok fazla bilgi verilmemektedir. Geniş kadrodan ilk kısımlarda bahsedilmiştir. Daha sonraları İnce Memed'ten detaylı bir şekilde bahsediliyor. İnce Memed bu seride daha da ünlenmiş ve ağalar pasif duruma geçmiştir. İnce Memed bir efsaneye dönüşmüştür. Etrafta olan biten her şeyden İnce Memed sorumlu tutulmuştur. Dost düşman fark etmeksizin herkesin çok kolay bir şekilde iftira atacağı biri haline gelmiştir..
İlk seri kitaplarındaki "Bir ağa gider, bin ağa gelir." fikrinin yerini "Bir İnce Memed gider bin İnce Memed gelir." fikri almıştır.
Yazarımız, serinin bu kitabında da betimlemelere çokça yer vermiştir. Kelimelerle, kelimeleri kullanış şekliyle dağları, taşları, ovaları geziyorsunuz sanki..
Okunası güzellikte olan bu seriyi lütfen okuyun ve okutun derim...
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle sağlıcakla kalın
328 syf.
9/10 puan verdi
Kitap konusu itibariyle gayet güzeldi. Yazarın kendi hayatının anlatıldığı bir kitaptı. Kitabın kahramanı olan Lavinia, küçük burjuva bir hayat sürdürmektedir. Mimarlık mesleği gereğince ülkesinin köhne sokaklarında gezerken insanların yaşayış şekillerini de gözlemlemektedir. Gözlemleri esnasında, insanların bu adaletsiz yaşam şekillerini haketmek için ne yaptıklarını da ayrıca sorguluyor. Kim hakkeder ki böyle adaletsiz bir yaşam şeklini Lavinia, ülkesindeki adaletsizliğe, eşitsizliğe, şiddete ve yoksulluğa kayıtsız kalamıyor ve kendini Ulusal Kurtuluş Harekatının içinde buluyor.
Kitabın adına gelirsek, portakal ağacı Lavinia için bir arkadaş bir dert ortağı. İnsanın çaresiz zamanlarda kendine seçeceği dert ortağı her zaman bir birey olmayabiliyor maalesef.
Kitabın dili oldukça sade ve akıcıydı. Tek sıkıntı, anlatımın biraz durağan olmasıydı. Bu durum kitabın kötü olduğu anlamına gelmiyor elbette.
Bir kadının, tüm halkı için vermiş olduğu mücadelenin çok güzel anlatıldığı bu kitabı okumanızı tavsiye ederim..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle sağlıcakla kalın
459 syf.
10/10 puan verdi
İnce Memed serisinin ikinci kitabını geç de olsa bitirmiş bulunmaktayım. İlk kitaba göre biraz daha durağan ve sakindi. Güzel miydi, elbette güzeldi. Ama ilk kitabın tadı bambaşkaydı. Anlatımın muhteşem olmasının yanında konuların, olayların gelişimi ve genel bakış açısının aynı olması biraz sıkılmama sebep oldu..
Bu seride yine ağalık sistemi konu alınmıştır. Ağaların zulümleri, köylü halkına eziyetleri ve köylü halkın bunlara karşı mücadelesi akıcı bir şekilde anlatılmıştır. Anadolu insanının çektiği sıkıntılar, hüzün, mutluluk, doğa ve umutlar çok güzel tasvirler yapılarak anlatılmış yine..
Kitapta bu sefer İnce Memed ön planda değildir. Birden fazla karakter anlatılmış olup karakterlerin iç dünyası, yaşadıkları ve düşünceleri yer almış olmakla birlikte ağalık sisteminin cumhuriyetle bağlantısına da şahitlik ediyoruz.. İlk romandaki Abdi Ağa gitmiş, onun yerine kardeşi Kel Hamza gelmiştir. Beterin beteri varmış gibi, Kel Hamza da yapmış yapacağını. Köy halkı, Abdi Ağa'ya haksızlık yaptığını düşünecek kadar zulüm görmüştür. Ee gelen gideni aratır derlermiş..
Zulüm her zaman var olmuştur ve var olmaya da devam etmektedir. Mühim olan zulme karşı nasıl tepki verildiğidir. İnce Memed gibi dimdik durabilmek mi yoksa korkup kaçmak mıdır zulme karşı koymak???
İlk kitabın devamını merak edenlere tavsiyemdir. Okuyun ve okutun...
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle sağlıcakla kalın
Anısına saygıyla
Saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz
80 syf.
8/10 puan verdi
Stefan Zweig'ın güzel bir kitabını daha okudum. Birçok kaynağa göre kitap, 5 bölümden oluşmaktadır. Fakat okumuş olduğum kitap 3 bölümden oluşuyor. (Ay Işığı Sokağı, Leman Gölü Olayı ve Leporella)
Sanırım yayınevi hatası olsa gerek
Bu durumda bana da 3 bölümün yorumunu yapmak düşer :))
Kitaba isminin verildiği ilk öyküde, eşinin terk etmiş olduğu bir kocanın hikâyesine tanıklık ediyoruz.
Leman Gölü Olayı öyküsünde, ülkesine dönmek isteyen fakat bir türlü dönemeyen bir askerin hikâyesi anlatılmaktadır.
Leporella hikâyesinde ise, kimsesiz büyümüş bir hizmetçi kadının hikâyesi anlatılmaktadır.
Kitaba isminin verildiği 'Ay Işığı Sokağı' ve 'Leman Gölü Olayı' hikâyelerini çok beğendiğimi söylemek isterim. Diğer hikâye konu karmaşası sebebiyle bir türlü içine alamadı beni.
Genel olarak bu üç hikâyenin sonunda baş karakterler ya birileri tarafından öldürüyor ya da intihar ediyor. Zweg, çoğu kitabında olduğu gibi bu kitabında da psikolojik tahlilleri ve ruhsal durumları çok iyi aktarmış.
Sade ve akıcı bir üslubun kullanıldığı bu kitabı çerez niyetine okuyabilirsiniz. Tabi eksik olan hikayelerini de göz önünde bulundurarak...
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
