Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.28
SiNeM YeTiM
SiNeM YeTiM
@Sinyet
Konuşmayı severim, fakat herkesle değil...
Nâzım Hikmet ️
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni / Yabancılara Türkçe Öğretimi
Antalya
Antakya/HATAY, 17 Şubat
342 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
519 syf.
8/10 puan verdi
'Şeytan Yemini' Grange'in okumuş olduğum ikinci kitabıdır. İlk başlarda bir türlü ilerleyemeyip yol alamadığım kitabı bir kısmından sonra nasıl okuduğumu anlayamadım. Sanırım yazarımızın tarzı bu olsa gerek Kitabın sonlarına doğru voltajı arttırıyor İlk okumuş olduğum kitabında da (Leyleklerin Uçuşu) aynı durum söz konusuydu. Bu kitabı beğendim
147 syf.
9/10 puan verdi
Nefis mi nefis bir kitabı daha okumanın mutluluğu içerisindeyim. Daha önce gitmiş ve birçok güzelliğini görmüş olduğum Ürgüp şehrinde yapılan güzel faaliyetlerin anlatıldığı bir kitaptı. Konunun gerçek hayattan alınmış olması çok etkileyiciydi. Yöre halkının Dimitrios'a göstermiş olduğu misafirperverliğe şahit olurken kendi ailenizden kendi yaşamınızdan bir parça buluyorsunuz sanki... Yüce gönüllü bir insan düşünün ki çoluk çocuk, genç - yaşlı, kadın - erkek demeden herkesin kitap okuyup bilinçlenmesi adına birçok fedakarlıkta bulunuyor ve bunu hiçbir karşılık beklemeden yapıyor. Mustafa Güzelgöz adlı kütüphaneci hem kendi şehrine hem de komşu şehirlere kitap desteği vermektedir. Bunu yaparken herhangi bir ulaşım aracı kullanmıyor ve yörenin eşeklerinden birini kadroya alarak bu yola baş koyuyor. Müthiş bir fedakârlık ve mücadele örneği.. Bunu fark edenlerin vermiş olduğu desteğin yanında bunu görmezden gelen ve önemsiz gibi göstermeye çalışan bir kitlenin olması da ayrıca üzdü.. Yazarımız, bu kitabında oldukça sade ve akıcı bir dil kullanmıştır. Yörenin ünlü şairi Refik Başaran'ın yanında Nâzım Hikmet'in ve Melih Cevdet Anday'ın şiirlerine yer verilmiş olması da kitabın güzelliğine güzellik katmış..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
432 syf.
8/10 puan verdi
Kelebek ile Keman kitabının devamı niteliğinde olan bu kitabı çok merak ederek aldım. Fakat ilk kitabın tadını vermedi maalesef. İlk kısımlarında sayfaları güçlükle geçtim. İlk kitaptaki savaş ruhu bu kitapta yoktu. Bölümler arasında boşluklar vardı, hâlâ kafamda soru işaretleri var. Fakat sonlarına doğru anlatım ve konunun gidişatı merakımı uyandırdı. İlk kitabın tadını vermeyen bu kitap beklentimin altında kaldı diyebilirim.
Günümüzdeki anlatım ile, Sera ile William konu alınmış. Sera, William ile çok görkemli bir düğünle evlenir. Fakat, düğün günü eşi William tutuklanır. Sera, eşinin suçsuz olduğunu ispatlama çalışır ve bu araştırmalar Sera'yı geçmişteki Kaja'ya götürür. Kaja, ailesiyle birlikte Prag'da yaşamaktadır. Nazi askerlerinin Prag şehrini kuşatmaları sebebiyle Kaja, ailesini bırakıp Londra'ya yerleşir. Daha sonra ailesini orada bırakamayan Kaja, tehlikeli bir yolculuğa başlar ve kendini Terezin Toplama Kampında bulur.
Kitapta benim için kahraman sayılacak biri vardı kii, o da Dane... Dane, bir nazi askeridir. Evet evet nazi askeri ve insanların aynı olmadıklarının büyük bir örneği sayılacak bir kahramandı benim için.. O kısımlarda yüreğimi tuttum resmen ve kitabın heyecanı orada başladı.
Dane'nin akıbeti ne oldu?
Çocuklar sağ kurtuldu mu?
Kaja, kendini kurtarabildi mi?
Soruların cevapları kitaptadır. İlk kitabın tadını vermese de sonlara doğru birçok sorunun cevabını alabilirsiniz. Yine de beklentinizi çok yükseltmeyin derim..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
Okur Takip Önerileri
Yaşar Kemal'in okumuş olduğum ikinci kitabı olup İnce Memed serisinin ilk kitabını bitirmiş bulunmaktayım. Buram buram anadolu kokan ve nefis tasvirlerin yapıldığı çok güzel bir kitaptı.
İnce Memed kitabında, Çukurova insanının çektiği sıkıntılar, hüzün, yalnızlık ve ağalık sisteme karşı köy halkının cesur mücadelesi anlatılmaktadır. Yazarımızın naif anlatımı ve tasvirleriyle adete o ânı sizlere yaşatıyor..
Köy halkının birbirlerine karşı göstermiş olduğu dayanışmaya, bağlılığa ve mücadeleye şahit olup hayran kalmamak elde değil. Tabiki de herkes aynı olmuyor ve aralarında bu bağlılığı bozmaya çalışanlar da var.
Ezilen tüm insanların hakkı için eşkıya olan İnce Memed, eşkıyalığı tercih olarak değil de bir görev olarak görüyor ve halkını sömüren ağalara karşı kendini feda ediyor..
Bu güzel kitap için çoook ama çok geç kalmış olduğumu düşünüyorum ve seriyi tamamlamak için sabırsızlanıyorum. Zira konunun devamını çook merak ediyorum..
Okumayan herkese mutlaka okunması gereken bir kitap olduğunu söylemek isterim..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
302 syf.
8/10 puan verdi
"Leyleklerin Uçuşu" kitabı Grange'in okumuş olduğum ilk kitabıdır. İlk başlarda çok yavaş ilerlediğim bu kitap ortalarından itibaren anlatımın güzelliği ve konunun nasıl devam edeceği hususunda bayağı etkileyiciydi.
Olağanüstü bir anlatımdı benim için. Olay örgüsünün kafa karıştırmadan anlatılmış olmasını çok beğendim. Cümleler sade ve anlaşılırdı. Kitabın adından böyle mükemmel bir kurgu çıkacağını hiç tahmin etmezdim. Okurken inişli çıkışlı duygular yaşadım. Bazı bölümlerinde çok durağan iken bazı bölümlerinde ise gerilim dozu yüksek olduğından sayfaları heyecanla çevirerek okudum.
Güney Afrika, Kudüs, İsrail, Fransa, Bulgaristan ve tabiki memleketim Antakya'm üzerinden yapılan nefis betimlemelerle sanki dünya turuna çıkmış gibi hissettim kendimi.
Bu kitapla birlikte Grange 2021'in en çok okunacak yazarlarından biri olduğunu söyleyebilirim. Devamı mutlaka gelecektir.
Okumayan arkadaşlarıma da tavsiye ediyorum. Okuyun ve okutun diyorum
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
148 syf.
7/10 puan verdi
Sabahattin Ali'nin okumuş olduğum 6. kitabıdır. Çakıcı'nın İlk Kurşunu, Sabahattin Ali'nin sandığından çıkan öykü, makele, şiir ve çizimlerden oluşan bir kitaptır. Öykülerinden birinin tamamlanmamış olması ve yazmak isteyip de yazamadığı birçok öyküsünün olması çok üzücü bir durumdu..
Kitap, dönemin siyasal, sosyal ve ekonomik durumlarını konu alan makale ve öykülerden oluşmaktadır. Kitaba adını verdiği Çakıcı'nın İlk Kurşunu öyküsü en beğendiğim öyküsüydü.
Zorbalara karşı halkın yanında olan eşkıyaların ve zeybeklerin öyküsü vahim sona rağmen okunası derecede güzeldi..
Makalelerinde, politik yönü ağır basan ve hükümeti eleştiren bir üslup kullanılmış. Makalelerinden özellikle "Kadınlar Üzerine Konferans" makalesinin okunmaya değer olduğunu düşünüyorum..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
456 syf.
9/10 puan verdi
Kitabı okumadım resmen yaşadım... Çaresizlik, acı ve umutsuzluk kavramlarının yoğun bir şekilde yaşandığı bir dönemin anlatıldığı bir kitap. Kitap, aynı anda hem geçmişi hem de günümüzü anlatan etkileyici bir kitap.
Geçmişte, ünlü keman virtüözü Adele Von Bron'un ve Vladimir'in hikâyesi anlatılıyor. Adele, bir nazi subayının kızıdır. Adele ve Vladimir, 2. Dünya Savaşı'nda yahudi bir ailenin kaçmasına yardım ederlerken naziler tarafından yakalanıp Auschwitz kampına götürülürler. Orada yaşananlara tüm gerçekliğiyle şahit olurlar. Ölümler, acılar, korkular, çaresizlikler, işkenceler, çalınan hayatlar, kırılan gururlar ve tabi gaz odaları.. En kötüsü de yaşanan tüm katliamların ardından ünlü keman virtüözü olan Adele ve orkestra arkadaşlarının çaresizce nazilere her gün gösteri yapmak zorunda olmaları..
Günümüz kısmında ise; geçmişteki bir tablo sayesinde Adele'in yaşadıklarını gün yüzüne çıkarmak isteyen Sera ve aynı tabloyu arayan William arasındaki duygusal yakınlık anlatılmaktadır.
Kitap fuarından tesadüfen almış olduğum bu kitabı okurken heyecan ve merakım en üst seviyedeydi.. Okurken tüyleriniz diken diken oluyor. Bir insanın, bir insana nasıl bu kadar nefret duyabildiğini aklınız almıyor. Maalesef ki tarih bu olaylardan ibaret ve değişen hiçbir şeyin olmaması da ayrıca üzücü..
Dili oldukça sade ve akıcıydı. Sürükleyiciliği sayesinde merakla okuduğum bu kitabı kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
Öncelikle bu güne kadar okumuş olduğum en ilginç kitabı okuduğumu söylemek isterim. Kitap ilk kısımlarda çok ilgimi çekip merakımı uyandırdı. Fakat olayların gidişatı hep aynı şekilde olunca sonlara doğru sıkılmaya başladım.
Kitap bol küfür ve argo kelimelerden, cümlelerden oluşuyor. O kadar argo kelimeyi her ne kadar kaldıramasam da ilk başlarda elimden bırakamadım.
Kitabın konusuna gelince; Alex ve arkadaşları suç işlemekte sınır tanımıyorlar ve aklınıza gelebilecek en kötü ve iğrenç şeyleri yapıyorlar. Alex, arkadaşlarının oyununa gelir ve Alex'in asıl konusu bu şekilde başlar. Kitabın ortalarından itibaren Alex'e olan nefret yerini acımaya bırakır...
Kitaba başlamadan önce edinmiş olduğum bir bilgiye göre kitabın yazarı çok sıkıntılı bir süreçten geçmiş. Düşünsenize yaşamınızın 1 yılını beyninizde bir tümör var gibi yaşıyorsunuz ve yaşamınızı bu şekilde devam ettiriyorsunuz Bu süreçte para kazanabilmek için yazarlığa adım atan yazarımız aslında öyle bir rahatsızlığı olmadığını öğreniyor...
Okumadıysanız ve sokak jargonunun bol olduğu bir kitabı okumak isterseniz tavsiyem bu kitaptan yanadır..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
136 syf.
7/10 puan verdi
"Mürebbiye" kitabı, Zweig'in okumuş olduğum altıncı kitabıdır. Her ne kadar beğenmiş olsam da bu kitabını diğer okumuş olduğum kitaplarına nazaran biraz zayıf buldum. Kitap, birbirinden farklı konulardan oluşan 4 hikâyeden oluşmaktadır. Bunlar;
Mürebbiye, iki kız çocuğuna bakan ve evlilik dışı bir ilişki yaşayan bir mürebbiyenin yaşadıkları anlatılmakta. Konu itibariyle ilgi çekici olmasına rağmen sonu çok yetersiz kalmış.
Yaz Novellası'nda, yaşlı bir adamın sözde aşık olduğu kendinden yaşça küçük bir genç kıza mektup yazmasıyla genç kızdaki değişimler gözlenmektedir. Genç kızın mektubu okurken, adamın onu izlemesi ve gözlemlemesi itibariyle çok değişik bir hikâyeydi. Adam aşık mı oldu oyun mu oynadı çok anlaşılmadı
Geç Ödenen Borç'ta, gençliğinde ünlü biri olan ve o dönemlerde ona aşık olan bir kadının aşkı anlatılıyor. Beni hiç etkilemeyen bir hikâyeydi. Hatta okurken sıkıldım bayağı..
Kadın ve Yeryüzü'nde, ruh halini ve doğa olaylarını ilişkilendiren hatta bunu genç bir kadın üzerinden anlatmaya çalışmış bir adamın hikâyesi anlatılıyor.
Stefan Zweig, bu kitabında her zamanki gibi çok sade ve akıcı bir dil kullanmış.. Konu itibariyle yetersiz ve basit bulduğum hikâyeler vardı. Kitaba ismini veren Mürebbiye hikâyesi güzel ama basit bitirilmişti.. Psikolojik tahliller ve betimlemeler her zamanki gibi şahaneydi..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
224 syf.
8/10 puan verdi
Zülfü Livaneli'nin kendi hayatını anlattığı birbirinden güzel 15 hikâyeden oluşan bir kitabını daha okudum. Edinmiş olduğum bir bilgiye göre Sevdalım Hayat kitabındaki anılarının aynısıymış.. Doğumuyla başlayan ve film, müzik, edebiyat anılarıyla devam eden bir hayatın konu edildiği güzel bir eserdi. Livaneli'nin zorluklara rağmen dolu dolu yaşanmış ve müthiş bir mücadele sonucundaki başarıları çok akıcı bir şekilde aktarılmış. Hayran olunacak bir başarı öyküsüne şahitlik ettim. Bu başarı öyküsünde büyük üstad Yaşar Kemal'in onun yol göstericisi olması ve yaşadıkları birçok olay, Yaşar Kemal'e olan hayranlığımı kat be kat arttırdı..Her kesime hitap eden bu kitabında, kendi şiirlerinin yanında bölüm aralarında Nâzım Hikmet ve Sabahattin Ali'nin şiirlerine yer verilmiş olması da ayrıca hoşuma gitti.
Okunası güzellikte bir kitap, tavsiyemdir
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
256 syf.
9/10 puan verdi
Yazarın ilk okuduğum kitabıdır. Açıkçası böyle merakla ve heyecanla okuyacağımı düşünmemiştim. "Doğu Ekspresinde Cinayet" kitabı, yazarın çoğu kitabını okumam için yeterli bir sebep oldu benim için..
Konu, Doğu Ekspresi treninde geçmektedir. Trenin, gece yarısından sonra kara takılmasıyla birlikte bir cinayet işlenmektedir. Trende tesadüfen bulunan dedektif Hercule Poirot, cinayeti çözmek için görevlendirilir ve trendeki tüm yolculara bir suçlu gözüyle bakıp dikkatli bir sorgulama başlatır.
Polisiye romanlarında olması gerektiğini düşündüğüm akıcılık, kurgu ve gerilim gibi özelliklerin hepsi kitapta mevcuttu. Özellikle en çok hoşuma giden konu, o kadar düşünmeme rağmen katilin kim olabileceğine dair hiçbir ip ucu verilmemiş olmasıydı. Olay örgüsü, katili bulma aşamasındaki soruşturmalar ve sonunun beklediğimden çok farklı çıkması çok başarılı bir şekilde ele alınmış..
Dili oldukça sade, akıcı ve merak uyandırıcı bir kitaptı. Büyük keyifle okudum..
Kitabın sonunda ne oluyor?
Katil veya katiller kim ?
Dedektifin araştırması nasıl sonuçlanıyor?
Hepsinin cevabı kitapta ve tabiki de filminin de olduğunu söylemek isterim :)
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
156 syf.
7/10 puan verdi
Kitap, birbirinden farklı 8 hikâyeden oluşmaktadır. Hikâyeler farklı olsa da anlatılmak istenen konular genellikle aynıydı. Özellikle kitaba isminin verildiği ilk hikâye "Arafat'ta Bir Çocuk" çok güzeldi.
Yazarın okumuş olduğum 4. kitabıydı. Açıkçası, diğer okumuş olduğum kitapları kadar ilgimi çekmedi. Yer yer sıkılarak okuduğum hikâyeler oldu. Çünkü farklı hikâyeler gibi görünse de konu, karakterler değiştirilerek aynıydı sanki..
Hikâyelerde darbe dönemine vurgular yapılmış olup o dönemde kaçak yollarla yurt dışına çıkan kişilerin ve Avrupa'ya çalışmaya gidip hayatlarını kurtarmaya çalışan işçilerin yaşadıkları sıkıntılı süreçler anlatılmaktadır.. Psikolojik durumlar, iç hesaplaşmalar ve yaşamdan beklentiler çok güzel işlenmiş..
Livaneli'nin birbirinden güzel 3 romanını okuyan biri olarak bu hikâye kitabını önerir miyim? Evet, tüm romanları okunduktan sonra ara kitap olarak önerebilirim...
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
464 syf.
9/10 puan verdi
Kitap, iki farklı tarihte gerçekleşen konulardan oluşmaktadır. Konu, yakın tarihte gerçekleşen ve hâlâ devam etmekte olan Suriye savaşıdır. Kitapta savaş öncesi ve savaş sonrası geçişler çok güzel aktarılmış. Savaş öncesi dönemde, doksanlı yıllarda, kitabın karakterlerinden Tarık, antik kent Palmira'da turist rehberliği yapmaktadır. O yıllarda annesiyle birlikte Palmira'ya gelen Lia ile tanışır ve hikâye başlar. Tarık ve Lia, çıkan bütün engellere rağmen evlenirler ve ikiz çocukları olur. Lia, gün gelir ikiz çocuklardan birini yanına alarak Tarık'ı terk eder.
2000'li yıllarda en üzücü konu olan savaş başlar. Savaşın tüm gerçek yüzü, açlık, sefalet, ölüm ve umuda kaçış.. Her bir konuyu yüreğinizin en derininde hissediyorsunuz.
Kitap, konusu ve anlatımı itibariyle çok güzeldi. Çok akıcı, merak uyandırıcı ve sade bir dille anlatılmış. Tek üzüldüm nokta kitapta yer alan imlâ hatalarıydı. Okurken illaki rahatsız ediyor ve yazarın emeğine üzüldüm. Konusunun ve anlatımının bu kadar güzel olduğu bir kitapta bu gibi hataların olmaması gerektiğini düşünüyorum. İşte burada gerçekten yayınevinin ve editörün rolü çok önemli oluyor..
Tarık ve ailesi savaştan kaçabilecekler mi? Tarık'ın en yakın arkadaşı Zafir'e neler oldu? Lia, ikiz çocuğuna kavuşabilecek mi? Emani, Alya, Bahira ve Yaser neler yaşadı? Tüm bunların cevabı kitapta. Kitap 459 sayfa ama bir solukta okunacak akıcılıkta bir kitaptı.
Okumayan herkese tavsiye ederim
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
208 syf.
8/10 puan verdi
"Korkarak yaşamak, yaşamak değildir!"
9 yaşındaki küçük Mafalda'nın zamanla görme yetisini kaybettiğinin ve bu süreçte ne gibi zorluklarla karşılaştığının anlatıldığı bir kitaptı. Mafalda, sadece zorluklarla karşılaşmadı tabiki. En zor durumlarında kazanmış olduğu dostluklar da vardı kitapta. Aile, arkadaşlık ve dostluk gibi birçok konuya değinilmiş.
Mafalda, adını ilk defa duyduğum ve çok nadir görülen bir hastalık olan Stargardt sendromuna yakalanmış küçük bir kız çocuğudur. Süreç içerisinde yaşamış olduğu sıkıntılar ve bu sıkıntıları aşma mücadelesi çok yalın bir dille aktarılmış. Konu olarak çok keyifli olmamasına rağmen akıp gidiyor kitap..
Kitabın en üzücü tarafı da bu hastalığı yazarın yaşamış olması. Yazar, kitabı kendi yaşamından esinlenerek yazmış. Okurken altını çizebileceğiniz birçok satırın olduğu ve de her yaştan insanın okuyabileceği, okurken ders çıkarabileceği ve empati kurabilecek bir kitaptı..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
Anne Kafamda Bit Var, Tarık Akan'ın 80 dönemlerinde yaşamış olduğu olayları konu alan iç burkan otobiyografik bir kitaptır..
Almanya'da yapmış olduğu bir konuşmanın bazı gazete ve gazeteciler tarafından çarpıtılması sonucu Almanya dönüşü tutuklanır ve olaylar bir kısır döngü şeklinde dönmeye başlar.
Okurken çok da keyif alamayacağınız ama bir o kadar da elinizden bırakamayacağınız bir kitap yazmış Tarık Akan.. ❤
Yaşadıklarını ve yaşatılanları anlatırken kendinizi orada siz de varmış gibi hissediyorsunuz. Üzen, duygu yüklü, sürükleyici ve bir solukta okunacak bir kitaptır. Gayet sade ve akıcı bir dille yazılmış olan bu kitabın okunması gerektiğini düşünüyorum..
Başka kitaplarda görüşmek ümidiyle, okuma sevgisiyle kalın
