Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şenay Beşer

Şenay Beşer
@Snybsr
51 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
"İnsan ızdırabının böylesine çok olması ne pahasına olursa olsun bu benliğin psikolojik olarak savunulması gerekliliğinden kaynaklanır. Bizler, kendimizi dünya üzerinde bağımsız, soyutlanmış şekilde hareket eden birimler olarak gördüğümüz bir tuzağa düşmüşüzdür. Ancak bu benlik bir yanılsamadır. Siz ağaçlar arasında salınırken veya bir çitadan kaçarken veya vergilerinizi denkleştirmeye çalışırken FAYDALI bir yanılsama olabilir. Ancak sistemler seviyesinde, buna ilişkin bir hakikat yokdur. Siz çok sayıda daha doğru bakış açıları edinebilirsiniz: biz bir genler sürsüyüz, DNA'ları aktaran araçlarız; biz yalnız olarak varlığını sürdüremeyen sosyal yaratıkları; biz hiçbir yerin ortasında yüzen bu gezegen üzerinde birbirine bağlanmış olan bir ekosistemdeki organizmalarız. Nereye baksanız, birbirine karşılıklı bağlılığın gerçekten hayret uyandırıcı olduğu seviyeyi görürsünüz ve yine de biz kendimizi bireysel birimler olarak düşünme konusunda ısrar ederiz." Albert Einstein modern insanın ayrı olma duyusunu "kendi bilincinin bir tür optik yanılsaması" diye adlandırmıştır."
Sayfa 407 - salon yayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Pisikedelik maddeleri geçici olarak karların düzleşmesi olarak düşünün. Derinlemesine aşınmış yollar gözden kaybolur ve birdenbire kızak, yeni araziler keşfederek ve kelimenin gerçek anlamında yeni yollar yaratarak, başka yönlere gidebili." Kar en taze halinde olduğu zaman, zihnin en kolay etkilenir haldedir ve en küçük bir dürtme -bu İster bir şarkıdan, ister bir niyetten, isterse bir terapistin önerisinden gelmiş olsun- onun gelecek gidişatını güçlü bir şekilde etkileyebilir.
Sayfa 427 - salon yayınlarıKitabı okudu
psikedelik maddelerin(hapların) gücü
Bir hap içinde huşu. Takıntılı bir bağımlılık için, "kendilerinden daha büyük ve görkemli bir şeyin bir parçası olduğunu, başka insanlara yeniden bağlantılı olduğunu hissetmek mutluluk verici olabilir" -bu, bağımlılığı kayda değer ölçüde aşındıran sosyal ve aile ilişkilerinin bir dokumasıdır. "Çok sık olarak onlar yalnızca kendilerine değil, aynı zamanda sevdiklerine zarar verdiklerini anlamı noktasına gelirler. Değişmek için motivasyonun geldiği yer burasıdır- daha büyük bir şeyin varlığı içindeki küçük bir benlik olma pozitif duygusunun yanı sıra yenilenmiş bir bağlantı ve sorumluluk duygusu."
Sayfa 415 - salon yayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
...-bir tiryakinin kendisini öksüren bir hilkat garibesi görmesi şeklinde kendimizin düşünceleri gibi- düşüncelerimizi görselleştirebildiğimiz zaman bu düşünceler ilave ağırlık olarak bizim için daha gerçek hissettirir. Görmek inanmaktır. Belki de pisikedelik maddelerin yaptığı şeylerden biri budur: beynin bizim düşüncelerimizi görselleştirmesini engelleyerek rahatlatılması, böylece daha güven verici, daha fazla akılda kalıcı ve daha yapışkan olmalarını sağlar.
Sayfa 406 - salon yayınlarıKitabı okudu
Bizler kendimizi dünya üzerinde bağımsız, soyutlanmış şekilde hareket eden birimler olarak gördüğümüz bir tuzağa düşmüşüzdür..
salon yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sefil bir fani olan ben daha kendi zekamı kavrayamıyorsam, beni harekete geçiren şeyi bilemiyorsam, maddenin tamamını gözle görülür şekilde hükmeden o tarifsiz zekayı nasıl tanıyacağım? Böyle bir zeka var, her şey bana bunu kanıtlıyor. Fakat beni onun ebedi ve meçhul meskenine götürecek olan pusula nerede?
İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ne mutlu ki, çektiğim güçlüklerin ve cehaletimin ahlaka herhangi bir zarar vermeyeceğini hissediyorum. Doldurulmuş uzamın enginliğini veya her şeyi yapmış ve yine de hala yapabilecek sınırsız gücü tasavvur edemezsek edemeyelim. Bu sadece bizim idrakimizin zayıflığını daha fazla kanıtlamaya yarar ve bu zayıflık bizi eseri olduğumuz Ebedi Varlığa daha da tabii kılar.
İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Küçük ayrıntılardan hoşlanmayan bir adamın büyük bir adam olduğundan şüphe ederim. Onlar yalnızca bilgiçtir." "Ne iş yaparsın?” “Bu tür sorulardan nefret ederim.” “Neden?” “Çünkü insanlar her zaman seni yaptığın işe indirgemeye çalışırlar.”
Bize diyor...Hepimize:)
Gerçek olmayanı sevip gerçek olanı ayırt edemez olmuştur; yani suretini Ay'ın kendisi sanan, yazılı hasırı yaşamın yerine koyan güçsüz, kafası karışmış insanlar.
Eğer insan çok fazla “şey” e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir. Çünkü bu, o insanın, Büyük Ruh’un “şey”leri açısından yoksul olduğunun kanıtıdır. Papalagi de yoksuldur, çünkü o tam bir “şey” düşkünüdür, “şey”leri olmadan yaşayamaz.
Reklam
Bir insan için, görüntüler her ne kadar aksini iddia ediyor olsa bile, ataları ve ebeveynlerinin yaradılışına sahip olup da onların özellikleri ve tercihlerini taşımaması olanaklı DEĞİLDİR. Bir ırk sorunudur bu.."
Şibumi, sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır. Şöyle düşün: O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçakgönüllülük demek. Sanatta şibumi zarif bir basitliği ifade eder. Buna sabi denir. Felsefedeyse kendini wabi olarak gösterir. Büyük bir ruhsal rahatlıktır ama pasiflik değildir. Bir insanın kişiliğindeyse... nasıl söylemeli... Hakimiyet peşinde olmayan otorite mi? Onun gibi bir şey.
Jung, Ben'i tüm bilincin "olmazsa olmaz" bir koşulu olarak görür. Bilinç Ben'siz var olmadığı halde, duyum (görme, işitme, dokunma...), düşünce (nesnenin ne olduğu), duygu (benim için ne değer taşıdığı) bilinç olmadan da var olabilir. Ben (benlik) bilinç ve bilinçaltı olan iki kısımdan oluşur. Bilinçli kısmı; duygu, sezgi düşünce ve duyumların etkisindedir. Buna karşı diğer kısmı olan bilinçaltı benliğimizi tanımayız ve orası karanlık bir dünya gibidir.
Bilinği gibi günlük yaşamımızda sürekli olarak beş duyudan bahsederiz. Ancak, bir de farkında olmadığımız ama her an kullandığımız bir altıncı duyumuz vardır. Buna propriceptif duyu ya da anlaşılır bir Türkçe karşılığı olarak özduyum /derin duyum denir. Bu duyu bedenin gözleri gibidir. Bu duyu hareket anımızda bize o anki beden ve eklem pozisyonu bilgisini verir. Aldığımız bilgi ile bir sonraki hareketimizi ayarlarız. Ardışık hareketlerimizi hep bu duyu aracılığı ile yaparız. Ancak duyu bize bir şey daha kazandırır : Bedenimizin Ben olma bilincini.
Albert Camus, insanın saçmalığını açıklamak için Yunan miti olan Sisifos'u kullanmıştır. Sisifos tanrıları kandırdığı için, devasa bir kayayı bir dağın tepesine yuvarlamakla cezalandırılır. Sisifos tepeye her ulaştığında kaya aşağıya doğru yuvarlanır ve bir kez daha en baştan başlamak zorunda kalır. Sisifos, bunu sonsuza kadar tekrar yapmak zorundadır. İnsan hayatı da Sisifos'un görevi gibi tamamen anlamsızdır. Hiç bir hedefi yoktur: Her şeyi açıklayacak cevaplar yoktur. Saçmadır. Fakat Camus umutsuzluğa düşmemiz gerektiğini düşünmez. İntihar etmeye gerek yoktur. Bunun yerine Sisifos'un mutlu olduğunu kabul etmek zorundayız. Sisifos neden mutludur? Çünkü amaçsız bir şekilde kaya'yı tepeye yuvarlama çabasında, yaşamını yaşanmaya değer kılan bir şeydir. Ne olursa olsun ölüme tercih edilebilir bir durumdur...
Sayfa 293 - AlfaKitabı okudu
177 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.