Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
MT
MT
@Sweet_Dreams
Matematik öğretmeni
NEU mezunu
104 okur puanı
Mayıs 2017 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Vize projemiz için üniversiteden bir hocamızın tavsiyesi üzerine alıp okumuştum. Sayfası çok, puntosu küçüktü, bu yüzden gözüm korkmadı değil :) Ama korktuğum gibi olmadı, hatta beklentinim kat kat üstüne çıktı diyebilirim.
Benim için bu kitap, yoğunlaştırılış, hızlandırılmış çeviri eğitimi gibi bir şey oldu açıkçası. Pandemi dolayısıyla okuldan alamadığım eğitimi iki gün içinde bu kitaptan aldım desem yalan olmaz. Ayrıntı ve bilgi çoktu ama anlatım tarzı hiç de sıkıcı değildi. Böyle bir kitabı, okuru sıkmadan yazmak bence ustalık göstergesidir.
Gelelim bir başka noktaya. Çevirmenlerin işinin ne kadar zor olduğunu ve işini hassasiyetle yapanlar için ne kadar detaylı bir uğraş olduğunu anlamamak mümkün değil. Nereden mi anladım bunu? İngilizceden Türkçeye çevrilmiş iki sayfalık bir metni kelime kelime kelime inceleyip, yaklaşık otuz sayfalık bir değerlendirme yapmalarından. Evet, otuz sayfa. Çeviriyi okuduğumda, burada yanlış olabilecek ne var ki demiştim, meğer doğru olabilecek bir şey yokmuş :)
Çeviri konusunda bana bambaşka bir ufuk oldu bu kitap. Bu alanda, düşünce dünyamda yeni bir kapı araladı. Böyle kitaplar sayesinde ne kadar cahil olduğumu tekrar tekrar teyit ediyorum. Kelimelerin gücünü, anlatım şeklinin büyüsünü hafife almamak gerek. Tüm bu öğrendiklerimi hayatıma katabilmem umuduyla...
Hepinize keyifli okumalar...
Üniversiteden bir hocamın tavsiyesi üzerine aldığım bir kitaptı. Çevirmenlikte henüz emekleme aşamasında sayıldığım için, pek fazla anlamayacağımı düşünmüştüm açıkçası. Ama kitabın daha ilk sayfalarından itibaren, yazarın sempatikliği ve akıcı dili sizi hemen sarıveriyor. Öyle tatlı, eğlenceli ve sıkmayan bir üslubu var ki, bayıldım. Bir yandan çeviri ile ilgili vermesi gereken bilgileri veriyor bir yandan da aralara espriler ve ince mizah katıyor. Böylece hem eğleniyorsunuz hem öğreniyorsunuz.
Bahsetmem gereken bir diğer ve önemli husus ise, yazarın hayran olunası kelime dağarcığı. Çeviri yaparken bir kelimenin sadece bir kaç anlamı içinde hapsolan bizlere, Türkçenin kelime yönünden uçsuz bucaksız bir derya olduğunu çok güzel bir şekilde göstermiş. Sayfalarda ilerledikçe, ne kadar az bir kelime sayısı ile konuştuğumu, daha doğrusu konuşamadığımı fark ettim. Kelime dağarcığım normalde iyi olmasına rağmen, günlük konuşmalarıma bu kelimeleri dahil edemiyormuşum, ne yazık.
Her kitapta olmaz bende yazarla tanışma isteği, ama bu kitapta derinlemesine hissettim bunu. Böyle bir yazarın yanında konuşmak kolay olmasa gerek, yine de kendisi ile konuşma imkanım olmasını isterdim.
Eğer kelimelere, Türkçeye ve biraz da çeviriye ilginiz varsa severek okuyacağınızı düşünüyorum.
Herkese keyifli okumalar :)
Kitabı bir arkadaşımda görmüştüm ve ismi çok dikkatimi çekmişti. Kendisinden rica ettim ve okumaya başladım. Konu itibariyle, yüzyıllari nurlandıran, insanlığa rehber olan, peygamber varisleri dediğimiz alimlerden bazılarının- Mevlana, Hallac-i Mansur, Cüneyd i Bağdadi, İbrahim Edhem...- hayatlarından kissalar anlatılmış. İlgili olanlar için geneli bilindik olaylar. Bir kaç tane ilk defa okuduğum kıssa vardı ki, iyi ki okumuşum dedirtti. Fakat, malesef çok zor okunan bir kitap olmuş. Tasavvuf ve tasavvuf edebiyati olan cümleler, tasvirler o kadar fazlaydı ki yarım bırakma isteği doğdu içimde defalarca. Olaya gelene kadar bazen bir bazen iki sayfa sürmüs bu kısımlar. Ben sevmediğim için böyle düşündüm , tasavvuf sevenlerin hoşuna gider belki de. Bu hususa özellikle dikkat çekmek istedim. Vaktiniz varsa, kalbe huzur veren bir kitap arıyorsaniz guzel bir seçim olabilir. Keyifli okumalar...
Okur Takip Önerileri
Zaman kaybı!
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Tanıtımı ilgimi çekince almıştım. Fakat ne yazık ki çok büyük bir hayal kırıklığı oldu. Kitabın incelemelerine baktım ve okuyan çoğu kişinin çok beğendiğini hayretler içerisinde gördüm. Elbette zevkler farklıdır, ona asla sözüm yok. Ama benim zevkime asla uymadı.
Öncelikle ismi ile içeriğin hiçbir alakasını kuramadım. Tek alaka, mekan. Ayrıca, bir olay örgüsü yok. Durum hikayesi diyeceğim, o tarihi senaryo ne alakaydi? Zamanda bir geçmişe bir geleceğe çok karmaşık bir şekilde geçişleri ise oldukça dikkatimi dağıttı. Peki ya sonda tasavvufa bağlaması?? Hani bir tür olur değil mi, onun doğrultusunda ilerler insan. Sırf sonunda belki birşeyler olur diye zorla okudum,ama bosunaydi. Severek okuyanlar adına gerçekten çok mutluyum, ama benim için tam anlamıyla zaman ve para kaybı. Ben böyle saçma kitap görmedim!
Momo:)
Adını görünce bile tebessüm ediyor insan. Kocaman siyah gözler herkesin aklına geliyordur eminim :)
Masal tadında, ama yetişkinler için de pek çok mesaj barındıran çok tatlı bir kitaptı. Gelelim konusuna, acaba ne anlatıyor?
Gün herkes için 24 saat, dakika herkes için 60 saniye...Ama herkes farklı dolduruyor gününü. Peki ya vaktimiz bizden alınsaydı? Elimizdeki kıymetli zamanımızı nasıl değerlendireceğimize başkaları karar verseydi? Hayatımızın akışında başkaları söz sahibi olsaydı? Üzerinden düşünülmesi gereken sorular bence... Pekiii, kısa sürede çok iş yapmak mı önemli, yoksa az ama severek, gülümseyerek işlerimizi bitirmek mi önemli? Tüm bu sorulara o kadar tatlı bir dille değinmiş ki yazar, bir masalın içinde seyahat ediyor gibi hissediyor insan. Özellikle dili ağır kitapları ya da kalın ve yavaş ilerleyen kitapları üst üste okumuşsanız, Momo çok güzel bir ara olacaktır sizin için. Eğer kitaba başlarsanız Hora Usta'ya ve Kassiopeia'ya benden selam söyleyin:)
Sait Faik' in okuduğum ilk kitabı. Sevdiğim bir blogger bir yazısında bahsetmişti. Uzun zamandır hikaye okumadığımı fark ettiğim için, bir anda okuma isteği düştü içime. Hem Sait Faik okumuş, kendisini tanımış olurum hem de hikaye okumaya başlarım diye düşündüm. Kitap 14 hikayeden oluşuyor ve durum hikayesi olduğunu hemen fark ediyorsunuz. Belirli bir olay örgüsünden ziyade bol tasvir barındırıyor. Fakat maalesef ki kitabı sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Kalemini sevmedim demek belki şuan için çok erken ama, Sait Faik ile bu kitabıyla tanışmak benim için kötü oldu. Kitap okuyor gibi değil de düşüncelerinin altyazılarını okuyor gibi oldum. Sürekli bir konudan başka bir konuya hızlı bir geçiş var, bu yüzden odaklanamadım. Bir de, kadınlara ve kadın vücuduna dair açık saçık bulduğum tasvirler rahatsız etti. Bitirmek için bitirdim ne yazık ki:( Diğer incelemelere baktığımda herkesin sevdiğini fark ettim, sevmeyen bir ben varım sanırım. Umarım başka bir kitabını okuduğumda düşüncelerim değişir. Herkese keyifli okumalar...
Kelebek etkisi nedir görmek isteyen bu kitabı okusun lütfen, en güzel böyle özetlenir sanırım.
Biraz açmak gerekirse, çocukluğunda yaşadığı olayların etkilerini , hayatının her safhasında gören üç insanın hayatına şahit oluyoruz. İlk defa bu tarz bir roman okuduğum için, kıyas yapmadan sadece kısa bir değerlendirme yapacağım.
Yazarın
Hz. Ali (ra) diyor ki : Peygamberin (sas) Sa'd dışında başka bir kimse için (o güne kadar) ''Anam babam sana feda olsun'' ifadesini kullandığını duymadım. Uhud günü Onu(sas) şöyle derken duydum: ''At! (Ey Sa'd) Anam babam sana feda olsun! ''
Bir sahabe düşünün ki, alemler kendisi için yaratılan, tüm kainatın Rabbi'nin kendisine 'Habibim'
Arslan Pençesi / Hamaset Kahramanı Sa'd b. Ebi VakkasMuhammed Emin Yıldırım · Siyer Yayınları · 2013923 okunma
Bir şeyi ilginc bulduğumuzda kaşımızi kaldırırız ya hani, işte bu kitapta sayfaları çevirdikçe kaşınız hiç inmeyecek :) yazarın okuduğum bu ilk kitabı tam anlamıyla şeker tadında idi benim için. Yaşanmış olayların içinde saklı ilginç bağlantılar, akil almaz denebilecek tevafuklar, tesadüf demek bence hafife almak olur, ne ve olaylar silsilesi eminim sizi de çok şaşırtacak. Yazarın üslubunu tanımak için bu eseri oldukça uygun bence. Çayınızın yanına bir kitap arıyorsaniz, bence denemelisiniz
Divan edebiyatını sevmeyenlere sevdirecek, sevenleri aşık edecek bir kitap bu kitap bence:)
Hayati Inanc i kitabından önce şiirlerini ve muhabbetlerini youtubedan dinleyerek zaten çok sevmistim ve kitabına da böylelikle -farketmeden- zemin hazırlıyordum. Sevdiğim biri videolarin yani sıra şiir kitapları da olduğunu söyleyince hemen aldım ve
Bir süredir ara verdiğim dini kitaplara yeniden başlama isteği duydum bir kaç hafta önce. Ve kitap araştırması yaparken daha önce de gördüğüm ve bir dostumun da okuduğunu bildiğim bu kitaba denk geldim. Nouman Ali Khan ın videolarına bir kaç kere denk geldiğim ve sevdiğim için, bir de kitabını denemek istedim. Ama üzülerek söylüyorum ki, alırken ''sıradan bir dini kitaptır'' önyargısıyla almıştım.
---SPOİLER---
Öncelikle , sıradanın tam zıddı bir kitapla karşı karşıya olduğunuzu belirtmek isterim. Kısa hikayeler ve kendi görüşlerinden oluşan bir kitap beklerken, karşıma oldukça anlaşılır bir tefsir geldi diyebilirim. Önce bir konu belirlemiş yazar. Ki bu konular da asla sıradan değil, tamamen güncel ve günümüz müslümanlarını ilgilendiren, çoğu ilim adamının değinmediği konular. Ardından belirlediği konuya uygun düşen bir ayet seçmiş. Ve işte en sevdiğim kısım, ayetleri kelime kelime açıklamış. Önce Türkçe meali, ardından Arapça'daki anlamı - Arap kültürüne hakim olmadığım için verdiği örnekleri de çok beğendim- ve en sonunda neden ayet-i kerimede o kelime kullanılmış da eş anlamlısı olan başka bir kelime kullanılmamış? O kelimenin kullanılmasının arkasındaki hikmetler neler olabilir? Tüm bu anlatımları ve açıklamaları öyle sade ve anlaşılır bir dille yazmış ki.. Yalnız, eğer dillere ve gramer kurallarına aşina değilseniz ya da bunlardan hoşlanmıyorsanız, bu kısım biraz sıkıcı gelebilir size.
Daha fazla ayrıntı yazarak tüm ilginizi yok etmek istemiyorum fakat beğenerek okuyacağınıza inanıyorum. Oldukça etkileyici ve tatlı bir anlatımı olan bu güzel kitapla sizleri baş başa bırakıyorum.. Keyifli okumalar..
Yardımcı asistanlık işi için gittiği Hindistan da başlayan olaylar, Naciye'nin çok uzun zamandır yaşadığı arayışa kapı aralamıştır. Tanrı var mıdır? Varsa nerededir? Neden Naciye istediği an ona ulaşamamaktadır? Neden Hindistan ve diğer ülkelerde gördüğü sefalete göz yummaktadır? İnek, fare, taşlar.. hepsi tanrılığını ilan etmişken buna neden izin vermektedir?..
'Bir otun bile görevi var. Benim görevim yok mu?Beni boşuna mı yarattın? Mükemmel bir deniz ve gökyüzü.. Harika bir sanatkar olmalısın. Nerdesin Tanrım bana bir işaret ver. Ver ki sana ulaşayım..'
Okuduğum en güzel kitapların arasına girdi bu kitap. Hem çok sürükleyici, hem merak uyandırıcı hem de manevi anlamda doyuma ulaştırıcı bir eser. Özellikle son 20 30 sayfası harika bir bilgilendirme içeriyor. Hiç düşünmeden okumanızı tavsiye ederim.
Dan Brown ın okuduğum son kitabı. Kitabın ismi ve özellikle İstanbu'un da kitapta geçeceğine dair ifadesi -Cehennem'in kapıları İstanbul'a açılıyor- özellikle dikkatimi çekti. Diğer kitaplarından da , üslubunu, tarzsını vs bildiğim bir yazar olduğu için açıkçası biraz fazla beklentiyle başlamıştım. Fakat hata yaptığımı çok geçmeden anladım.
Kitapta çok ama çok fazla geçen İtalyan sanat eserleri, Dante nin Cehennem adlı eserinden alıntılar ve ayrıntılı mekan tasviri o kadar fazlaydı ki,çekirdek olaya bir türlü odaklanamadım. Bir bilim adamının, dünya nüfusundaki hızlı artışın çözümüne dair planları , ve bu planı engellemeye çalışan simgebilim profesörümüz Robert Longdon ın serüveni ana temamız. Konu çok farklı ve güzel , fakat bence ayrıntılar içinde boğulmuş gitmiş.Sonuç olarak, aylarca elimde sürünen bir kitap oldu. Sonunda bitti ama pek bir şey anlamadım. Dan Brown severlere nacizane tavsiyem, çok büyük beklentiyle başlamayın :/
- SPOİLER İÇERİR!!- Kitabın sadece son 20 30 sayfasında İstanbul un adının geçmesi benim için tam bir hüsran oldu. belki de bu yüzden İstanbul ile cehennem kelimelerinin bu şekilde kulllanılması biraz rahatsız etti beni. Ayasofya ya ek başka yerler de anlatsaydı bari diye içimden geçirmedim değil. Final ise hüsran..
biryudumkitap.com tarafından ,çok kısa bir bölümü alıntı olarak gelmişti bana. Sadece bir sayfaydı ama dili o kadar tatlı ve akıcıydı ki , bitirdiğimde yüzümde bir tebessüm vardı. Ve ben bu kitabı alacağım diye karar verdim o an. Ve aldım da :) Okumaya başladığımda, üslubunda yanılmadığımı fark ettim. gerçekten çok akıcı ve sadeydi. Kahkahalar attıran esprileri de cabası :)
Tek sorun, beyin yakan bir kitap olması. O kadar döngü var ki , bir süre sonra ana olaydan kopmalar başlıyor :/ Fakat sonu, okuduğuma değdiğini gösterdi.
İnsanın kendini arayışını, acıların kederin, anıların insan hayatındaki yerini anlatan oldukça hoş bir kitap.. Elinizde çayınız ya da kahveniz var ama okuyacak kitabınız yoksa, deneyin derim..
