Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Büşbüş

Büşbüş
@Tolstoyunkayipkizi
Hayal kurar çoğu zaman. Yaşamı seçmedik ona maruz kaldık. Şaşkınız... Ne hissediyorsak realite odur.
71 okur puanı
Ocak 2022 tarihinde katıldı
Dişilik yumuşaklık, kucaklayarak koruma, annelik ve su ile ilgilidir. Esnektir, içeri alandır, boşluktur. Eril ise doluluk sertlik, kabalıktır ve şemsiye gibi koruyandır. Eril ve dişil enerjilerinle barıştıkça, onları kendi alanların da gereği gibi kullandıkça yolların açılr. Yaratım ve üretim potansiyelini yani ikinci çakranı doğru kullanabildiğin zaman senin açından neyin doğru neyin yanlış olduğu kararını daha sağlıklı biçimde verebilirsin. Ancak bu şekilde hayatının efendisi olabilirsin. Kadın, sevgi, şefkat ve merhamet olarak çok daha ileri ve çok daha üstün olan taraflariıyla, erkeğe, sevmeyi, sevilmeyi, aşkı öğretir. Ve kadın ne kadar bu sevgi ve şefkati erkeğine, eril tarafına yönlendirebiliyorsa, o zaman ilahi ifade dillenir. Erkek, hayatın işleyiş sistemnini ve kurallarını kabul edebildikçe, itirazları ve kontrolcülüğü braktikça, dünyayı, kadını dinledikçe kadın da erkeğin kollarına kendini güvenle bırakır ve ondan alabilmeyi kabule geçer. Dişiliğin yasaları kabullenildikçe, dinlendikçe erkek tarafından kabul görür. Erkek de sevmeye, sevilmeyi kabule dişili onaylayarak geçiş yapabilir.
Sayfa 90
Reklam
“İnsanın hiçbir şey göremediği ve tutamadığı yerde arayacak bir şeyi de yoktur"
-geriye götüren dolambaçlı yolları ise bizi ne ilgilendirir! Onlarda asıl olan "geriye" gitmek istemeleri değildir: aksine, çekip gitmek istemeleridir. Biraz daha enerji, kanatlar, cesaret ve sanatçılık olsa: dışarı çıkmak isteyeceklerdir, -ve geriye dönmemek!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Homeros, Odysseus'un dostlarının nilüfer-yiyenlerin adasına ayak basışını anlatır. Nilüfer-yiyenlerin davetsiz misafirler için planladığı şey ölüm değildir. Bunun yerine, nilüfer-yiyenler davetsiz misafirlerine bir tabak nilüfer çiçeği verirler. Her kim bal gibi tatlı bu bitkiyi yediyse içindeki geri dönme arzusu uçup gider: O, sonsuza kadar nilüferle beslenerek ve tüm sıla hasretinin zihninde solmasına izin vererek nilüfer-yiyenlerle birlikte yaşamayı tercih eder. Her eve dönen, acı ya da tatlı olsun sihirli yabancılık meyvesinin tadına, belli bir dereceye kadar bakmıştır.
Reklam
Döneceği ev hiçbir şekilde onun ayrıldığı ya da yokluğu sırasında hatırladığı ve hasretini çektiği ev değildir. Aynı sebepten ötürü, eve dönen, evden ayrılanla aynı kişi değildir. Eve dönen, ne kendisi için ne de onun dönmesini bekleyenler için aynı kişidir.
Sevilen kişinin tüm deneyimi, mimikleri, yürüme ve konuşma şekli, şeyleri dinleme ve yapma şekli artık yoktur; geriye kalansa anılar, bir fotoğraf ve el yazısı bazı satırlardır. Ayrı düşmüş kişilerin bu durumu, belli bir dereceye kadar, ölenin arkasından yas tutan kişilerin durumudur: "gitmek, biraz da ölmektir."
“Sen, o zalimlerin işlediklerinden, sakın Rabbinin habersiz olduğunu zannetme! O, sadece onları, dehşetinden gözlerinin donup kalacağı bir güne ertelemektedir.” (İbrahim, 14/42)
-İşlerimizin oluşu, bir göz işareti kadar az bir zamandadır; belki daha kısa bir zamanda." (Nahl, 16/77) Bu bir emir işidir. Buna: -Ol emri.. -Denir. Kâinata, göz işareti anı gibi, az zamanda: -Ol Dedi; o anda her şey oldu.
Kendimi kendim yitirdim; yine bulam kendimi; Hep olursun, hiç edince, kendi kendini.
Reklam
Yunus Emre diyor ki: "Bir ben vardır bende benden içeri."Bizde iç içe benler var; birisi zahiri ben, birisi bâtıni ben, birisi de benin hakikati. İnsan gerçekten kendini ve içindeki sesi dinlese o ses insana hata ve kusurlarını, doğru ve yanlışlarını gösteriyor. Bizler kendimizden kendimize doğru bir yolculuk yapıyoruz. O içsel benliğimiz, elest bezminde Allah'a "Evet, sen bizim Rabbimizsin" diyen ben. Bu hitaptan ne kadar uzaklaştık. İnsan Allah'a "Evet" dediğinde, tekâif-i diniyye altına giriyor. Bir söz veriyor, imza atıyor. Ramazan ayında o sözden ne kadar uzaklaştığımızın muhasebesini yapıyoruz aslında. Zimmet ve matlubumuza bakmamız gerekiyor.
"Kanaat et sabır ile çık yola. Kanaat edenler hazine bula." Eşrefoğlu Rumi
Allah size kendinizi nasıl hissettiriyor? Gani mi hissettiriyor, yoksul mu hissettiriyor? Ağniya-i şakirinden misiniz, yoksa fukara-i sabirinden misiniz? Vardır ya da yoktur, ama aslolan sizin ne hissettiğiniz. Mühim olan kalbinizin durumu.
Bütün çağların büyük adamlarının en büyük sırrı bilinçaltına ulaşma ve onun güçlerini serbest bırakma becerileriydi. Siz de aynı şeyi yapabilirsiniz. Bir zihin mühendisi olun ve daha iyi ve güzel bir hayat inşa etmek için denenmiş ve kanıtlanmış teknikleri kullanın
Bilim insanları bize her on bir ayda bir yeni bir beden inşa ettiğimizi söylüyorlar; dolayısıyla fiziksel açıdan bakacak olursak, aslında sadece on bir aylıksınız. Korku, öfke, kıskançlık ve kötü niyet düşünceleriyle bedeninizde bir takım kusurlar inşa ederseniz, kendinizden başkasını suçlayamazsınız.
107 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.