Türkler vatanlarını mertçe korudu. Geçit vermedi. Vatan onlarındı, zafer de onların oldu. Bizimse boyunlarımız bükük. Yüzlerimize tarifsiz bir hüzün çöreklenmiş durumda.
Yayıncılıkla insanlık arasında ince bir çizgi olduğunu yeni fark etmiştim. Yayıncılığı boş verip, önce insan olduğunu hatırlaman gereken anı belirleyen kıldan ince bir çizgi vardı demek.
Kader bazen bizi kararsız bir sevgili gibi diken üstünde tutmayı sever. Gelgelelim bekleyiş kavuşmadan daha güzel olabilir. Yeter ki umudu canlı tutmayı bilelim.
Neriman düşündü ve bir anda şarklıların kedileri ve garplıların köpekleri niçin bu kadar sevdiğini anladı. Şarklılar kediye, garplılar köpeğe benziyorlar! Kedi yer, içer, yatar, uyur, doğurur, hayatı hep minder üstünde ve rüya içinde geçer; gözleri bazı uyanıkken bile rüya görüyormuş gibidir; lapacı, tembel ve hayalperest mahluk, çalışmayı hiç sevmez. Köpek diri, çevik ,atılgandır. Uyurken bile uyanıktır. En küçük sesleri bile duyar, sıçrar, bağırır
"Dünyayı bugünkü duruma getiren nedir bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan, avare et ve korkma! Tanrı, baş şeytandan çok, yarım şeytandan iğrenir."
İlim ve irfan çoraklığı kavrulan menleketlerde değil, fen ve bilgide en ileri giden milletler arasında bile bugün bakıcılık, büyücülük efsunculuk pozitf bilimlerden daha revaçtadır.
Sonunu okuduğunda gözyaşlarına boğulmasına rağmen ona yinede zevk veren ancak yine de bir açıdan ona işkence eden bir kitap gibi inu tüketme ihtimali olan bu aşktan korkmaya başlamıştı.