Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aleyna Karaduman

Aleyna Karaduman
@_huzursuzluk
Tanrı sizden razı olsun, dostlarım, benden esirgediği güzel günleri size versin!
192 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Falih Rıfkı Atay, İstiklal madalyası sahibi Türk yazar, gazeteci ve milletvekili. Aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün başyazarlığını yapan adam. 1920’de Milli mücadeleyi destekleyen yazıları nedeniyle Damat Ferit Hükümeti tarafından idam edilmesi istenir ve Nemrut Mustafa Paşa divanıharbine teslim edilir. İkinci İnönü Zaferi’nden sonra da
Zeytindağı
ZeytindağıFalih Rıfkı Atay · Pozitif Yayınları · 201110,1bin okunma
Reklam
496 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
1967-1968 Yunus Nadi Roman Armağanı'nı kazanan Yorgun Savaşçı, Halit Refiğ tarafından televizyona uyarlanmış, ancak bu yapım büyük tartışmalara neden olmuştur ve yakılmıştır. Filmin yakılma gerekçeleri arasında Atatürk ve Kurtuluş Savaşı karşıtı bir yapım olması, Çerkes Ethem'in kahraman olarak gösterilmesi, askerlere kötü lakap
Yorgun Savaşçı
Yorgun SavaşçıKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20223,194 okunma
229 syf.
10/10 puan verdi
·
13 günde okudu
Kurtuluş Savaşı döneminde geçen Küçük Ağa'nın devamı niteliğinde olan Firavun İmanı. Sakarya Savaşı arefesi ve sonrasında Ankara'nın durumunu anlatır. Bir yandan Damat Ferit Paşa ve Zile isyanıyla uğraşılır. Bir yandan Yunanlılar ve emperyalist güçlerle savaşılır. Cumhuriyet kurulmaya çalışılır ve Sovyet Rusya'nın ideoljik emelleriyle mücadele eder. Bu dönem ayrıca Kuvayımilliye içinde Cumhuriyete karşı muhafazakar duyarlılığı da konu alır. Biz asıl ihanetlerden korkmalıyız. İmkânlarını yitirmiş olanlardan korkmalıyız, acze kapılıp da Türk'ün dâvasını, hiçbir zaman Türk'e dost olmayanlara ve olmayacaklara devretmeye kalkışanlardan korkmalıyız. • ‘‘… Belki bir gün gelecek siz yenileceksiniz, biz yenileceğiz. Lakin bu Türkiye yendikten, kazandıktan, Osmanlı tarihi düze çıktıktan sonra olacak. Fareler gemiyi terk etti. Bu, dönmeyecekler demek değildir. Ama mühim olan, artık direnmekte olanlardır…’’ • Büyük Millet Meclisi, Türkiye'nin insanlarından kurulmuş denilebilirdi. Onlar ha deyince han kurar gibi "devlet" kurmuş, sırası gelince de, baş tacı ettikleri ve doğru yoldan çıkmasa yoluna baş verecekleri devlet başkanlarına: "Gün akşamlıdır devletlim, dün doğduk, bugün ölürüz," demesini bilmiş, gerçekten de, inançtan ve hakikatten vazgeçmektense, ölümü seçmiş insanların torunları idiler.
Firavun İmanı
Firavun İmanıTarık Buğra · İletişim Yayınları · 20121,162 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
144 syf.
7/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Dönemin en meşhur kadın yazarlarından olan Güzide Sabri Aygün, Cumhuriyet Devri'nin ilk yıllarında halk arasında çok tutulan aşk romanlarını yazmıştır. Yayınlandığı zaman büyük bir yankı uyandırmış ve etkisi yıllar boyunca sürmüş bir aşk romanı olan Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi, ülkemizde filme uyarlanmış, birçok defa basılmış ve Ermeniceye çevrilmiştir. Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi, kalp hastası Fikret'in, kızı Nedret'e bıraktığı günlüklerden oluşur. Bu günlükler dış dünyanın zalimliğine karşı içe çekilmek, bir iç dünya yaratmak, kızına kendi duygularını ve yaşam deneyimini anlatmaktadır. - Ümitsizliğe düşen kalplerdeki ümitler kadar kaybolmaya meyilli, sönmek için hafif bir esinti arayan ölmek üzere bir hayat gibi titriyordu
Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi
Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı MetrukesiGüzide Sabri Aygün · İş Bankası Kültür Yayınları · 20212,176 okunma
96 syf.
10/10 puan verdi
·
7 saatte okudu
Toplumsal hayatın kıyısında yer alan “silik” bir karakterin, Akakiy Akakiyeviç adlı sıradan bir “devlet memuru”nun trajikomik hikâyesi anlatılıyor Gogol’ün Palto’sunda. Trajik olanla komik olanın ustaca bir araya getirildiği bu hikâye, gerek Rus edebiyatını gerekse dünya edebiyatını yarattığı karakter itibariyle derinden etkilemiştir. Modern hayatın bürokratik mekanizmaları içine çekilmiş, para sıkıntısı çeken, işini kaybetmekten ürken, çevresindeki insanlar tarafından sürekli aşağılanan, ezilip hor görülen bir memurdur Akakiyeviç. Birdenbire Petersburg’da birtakım söylentiler yayılmaya başladı: Anlatılanlara göre, Kalinkin Köprüsü civarında geceleri memur kılığında bir hortlak görülmeye başlamıştı. Hortlak, çaldırdığı paltosunu arıyor ve rütbesine ya da unvanına bakmadan karşısına çıkan herkesin sırtından paltosunu çekip alıyordu… - Daha sonra ömrü boyunca insanın içinde ne kadar çok merhametsizlik olduğunu, zarif, okumuş yazmış sosyete insanlarında ve hatta, aman Tanrım, toplumun efendi ve dürüst olarak kabul ettiği bir insanda bile nice acımasız kabalığın gizli olduğunu görerek pek çok kez elleriyle yüzünü kapatmış ve ürpermişti. - İnsan, onurunun, özsaygısının aşağılanmasına katlanabilir. Eğer bütün iş burada bitiyor olsaydı, ben de, bu konuda ağzımı açmamamı sağlamaya yetecek aklı bulabilirdim kendimde. Ama hakikat duygusunun ve insanlık onurunun aşağılanmasına katlanmak elden gelmiyor. - "aslında mühim olmayan adamların" çevresinde, onların mühim adam olarak görülmesini sağlayan insanlar da her daim var
Palto
PaltoNikolay Gogol · Ayrıntı Yayınları · 201537,1bin okunma
Reklam
432 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Irvın D. Yalom; Dünyaca ünlü Amerikan felsefe yazarıdır. 1931 yılında doğmuş ve halen yaşamaktadır. Yazarın ilk romanı Nietzsche Ağladığımdadır ve 1992 yılında yayımlanmış olup felsefik bir romandır. Yazar bu eserinde Nietzsche, Freud ve Salome’nin hayatını kurgulamıştır.Bu kitap sanki Freidrich Nietzche, Josef Breuer, Lou Salome, Sigmund Freud gibi isimler bir araya gelse ve oturup konuşsak nasıl olurdu sorusunun cevabı gibiydi. - Her yeni gün yeni bir problem mi çıkacak? Problemlerinin, aslında, görmek istemediği şeyleri saklamak için kopardığı yaygaradan ibaret olduğunu ona nasıl anlatabilirim? Saçma sapan düşünceler zihnini mantar gibi kaplıyor. Sonunda bütün bedenine yayılıp onu mahvedecek. Bugün giderken ona bu saçmalıklarla kendini kör etmezse neler görebileceğini sordum. Böylelikle yolunu gösterdim.
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 202352,7bin okunma
311 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Sodom ve Gomora, eski Ahit'in Tekvin kitabı'nda sözü edilen günahkâr kentler. Tekvin'de "işledikleri günahlardan ötürü gökyüzünden yağan ateşle yok edildiği" anlatılan  bu iki kentin, İsrail'deki Şeria Irmağından Doğu Afrika'da Zambezi Irmağına uzanan Büyük Rift Vadisinde MÖ  y. 1900'de meydana gelen bir depremle yok olduğu sanılır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu işgal yıllarının İstanbulu'nu bu şehirlere benzetildiği için kitaba bu ismi vermiştir. Kültürel yozlaşmayı anlatan ve  işgalci kuvvetlere yaranmaya çalışan Türk halkını görebilirsiniz. İstanbul'un işgal edildiği   dönemde ülkede iki farklı dünya vardı. Birincisi açlık ve zulümle mücadele eden Anadolu halkı, diğeri ise çeşitli partilere katılan eğlenceden eğlenceye koşan insanlar. İstanbul'da yaşayan çoğu yabancılardan ve bir kısım Türkten oluşanların dünyası. "İtilâf kuvvetleri zulmün, haksızlığın en son derecesine varmışlardı ve bu zulüm önünde öncülük eden ve bu zulmü alkışlayan soysuzlaşmış Türkler göze çarpmakta idi."
Sodom ve Gomore
Sodom ve GomoreYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 20154,890 okunma
214 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
İnsan Türk olur da nasıl Mustafa Kemal Paşa'dan yana olmaz. Yaban, ilk olarak 1932 yılında Kadro Dergisi'nde yayımlanmıştır. Yakup Kadri de o dönemde Kadro Dergisi'nin yazarları arasındadır. Romandaki olaylar, 1922 yılında geçer ve bu yıllarda Türk milleti bir kurtuluş mücadelesi vermektedir Yaban, Çanakkale savaşında kolunu kaybeden, iyi yetişmiş, istanbul'lu bir subay olan Ahmet Celalin, Anadolunun ücra köylerinden birine taşınıp orada yaşamaya başlamasını konu alıyor. Milli mücadele ruhunun esasen Anadolu' da olmayışını, birtakım din istismarcılarının ve köy ağalarının cahil, gariban köylüyü sömürmesi resmediliyor. Realizm akımının hakkını veren eserde aydın ile köylü arasındaki uçurumu hissediyorsunuz. -Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıplak ve yalçın oda, gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir âlemin munis, sevimli ve her biri sihir ve füsunla yoğrulmuş mahlûkları ile dolmaya başlar. - Biliyordum ki, toprak katı ve tabiat zalimdir ve insan cinsi bozuk bir hayvandan başka bir şey değildir; biliyordum ki, insan hayvanların en kötüsü, en bayağısı ve en az sevimli olanıdır.
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144,6bin okunma
510 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Tarihi roman olarak nitelendirilen Alamut Kalesi. Hasan Sabbah'ın, Alamut Kalesi'nin, fedailerin ve cennet bahçelerin hikayesi. Tarihin pek çok döneminde din, politik emeller için kullanılmıştır.  11. yüzyılda kendisini peygamber ilan eden ve cennetin anahtarının kendisinde bulunduğunu idda eden Hasan İbni Sabbah. "Cennetin anahtarı elinde ve bu anahtarla istediği kişiyi cennete sokma yetkisine sahip bir peygamber. Ve beklenilen Mehdi." Fedailere kendisini böyle tanıtıyor. "Sabbah kendi deyimiyle insanların saflığını kullanıp dine adanmışlığı politik emellerine alet eder. Artık kapılar onun için ardına kadar açılmıştır."  Alamut, kartal yuvası anlamına gelmektedir. Ve kitapta “karga kargaya saldırmaz” şeklinde sürekli vurgulanan bir söylem var. Bir zamanlar Deylem kralları tarafından inşa edilen bu Alamut kalesinin zapt edilemez olduğu söylenirdi.Bu eser yazıldığı dönemin çok öncesini anlatıyor olsa da büyük çoğunluğu yazıldığı dönemden izler taşımaktadır. - Sence halkın ezici çoğunluğu hakikatin ne olduğuna aldırıyor mu? Umurlarında bile değil! Sadece rahat bırakılmak ve hayal güçlerini besleyecek masallarla kaldırılmak istiyorlar. Peki ya adalet? Şahsi ihtiyaçları karşılandığı müddetçe onlar için bu kavramın da zerre kadar ehemmiyeti yok. - Oku, dünyayı tanı. Hiçbir şeyden korkma. Her türlü ön yargıdan uzak dur. Hiçbir şeyi aşırı yüceltme gözünde. Hor da görme. Her şeyi araştır. Cesur ol.
Fedailerin Kalesi Alamut
Fedailerin Kalesi AlamutVladimir Bartol · Koridor Yayıncılık · 201241,8bin okunma
680 syf.
9/10 puan verdi
·
45 günde okudu
"İsterim ki bu kitabı okuyunca, şehvetli bir kabus görmüş gibi olun." Pessoa'nın ölümünden sonra elyazmaların birleştirmesiyle oluşturulan Huzursuzluğun Kitabı. Durum öyküsü ve otobiyografi olarak nitelendirelebilecek bir romandır. Gündüzleri bir mağazada çalışan, geceleri yalnızlığını yağmurun sesinde, ayak seslerinde duyumsayan bir Lizbonluydu Bernardo Soares ya da Fernando Pessoa. Pessoa işe bu kitabı tanımlarken "bu kitap hiç hayatı olmamış bir adamın biyografisidir." Gerçek hayattan zevk almayan, hayatın anlamsızlığıyla boğuşan; bunun için hayatın tek gerçeği olduğuna inandığı hayallerde yaşayan bir adam.
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun KitabıFernando Pessoa · Can Yayınları · 202110,6bin okunma
Reklam
200 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Saffet Nezihi'nin ilk evlâdım olarak nitelendirdiği zavallı necdet romanı dönemin en çok okunan eseridir.Servet-i Fünun dönemi romanlarının özelliklerini taşır. Olay Istanbul'da seçkin semtlerde yer alan köşklerde, yalılarda geçmektedir. Batılı hayat tarzına özenen varlıklı kişilerin yaşamı ve aşk hayatını ele alır. Kitabı okuduğunuzda o dönemin aile, ahlak ve değer anlayışlarını gözlemleyebilirsiniz. Saffet Nezihi, yazdığı önsözde eserinin bu kadar sevilmesinin nedenini samimiyet olduğunu söyler. Roman kişileri "bizden"dir, gerçek hayat sahnesinden alınmıştır. -Benim sahip olmak istediğim mutluluk meyvelerini bir başkaları avuç avuç topluyordu, ve ben de bunu görerek eriyordum, çıldırıyordum, harap oluyordum, of; daha şiddetli bir kelime bulmak lazım; bitiyordum.
Zavallı Necdet
Zavallı NecdetSafvet Nezihi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20212,306 okunma
408 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Üç arkadaşın hikâyesi. Beyoğlu'nda büyümüş, Beyoğlunda yaşayan üç ayrı kişilik. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin altında gizemli bir neden.  Kitabın yarısına kadar bir olay olmasını bekledim ama bu bekleyiş beni sıkmadı aksine merak uyandırdı. Farklı bir hikâyesi vardı ayrıca kitabın güzel bir özelliği de Beyoğlu sokaklarını geziyormuşsunuz hissiyatı.
Beyoğlu Rapsodisi
Beyoğlu RapsodisiAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201627,3bin okunma
256 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Yeraltı Edebiyatından ilk okuduğum kitap olan Adam Strand'ın Otuz Dokuz Ölümü. Adam Strand on yedi yaşında bir genç. Otuz dokuz defa ölmeyi deniyor; boğulma, aşırı doz, ateşli silahla kendini vurma gibi intihar girişimleri oluyor. Nedenlerini hiçbir zaman açıklamaz ve bununla beraber her teşebbüsten birkaç saat sonra uyanmanın bir yolunu bulur. Strand, köprüleri oldukça seviyor, nehirler adeta onu çekiyor ve kollarını açmış bir melek gibi görmesini sağlıyor. Kitap intihara teşvik ediyor mu diye sorarsanız benim kanaatimce etmiyor ki yazar da bunun düşünebileceğimizi fark etmiş ki kitapda şu satırlar yer almaktadır. "Birisi gerçekten kendini öldürmek istiyorsa, aradığı ilhamı istediği yerden alabileceğini söylemek istedim: şarkılardan, televizyondan, internetten, gökyüzündeki bulutlardan, sokaktaki yağan yağmurdan, nehirden, hangisi olursa." " Kimse benim hayattan ayrılma nedenlerimle, ayrılmayı reddetmemin nedeniyle ilgilendiğinin yarısı kadar ilgili görülmüyor."
Adam Strand'ın Otuz Dokuz Ölümü
Adam Strand'ın Otuz Dokuz ÖlümüGregory Galloway · Ayrıntı Yayınları · 2015189 okunma
261 syf.
8/10 puan verdi
·
22 günde okudu
William Golding'in ilk romanı olan "Sineklerin Tanrısı" başlangıçta, ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü kitabıdır. Her insanın içerisinde çocuk dahi olsa kötülük barındırdığını açıkça ifade eder.Çocukta olsa içinde nefret olan ve lider olmak isteyenlerin bu yolda neler yapacağını açıkça ortaya koymuş. Aslında günümüz dünyasında kendi çıkarlarımız için neler yapabileceğimizi düşündürüyor. Mine Urgan'nın dediği gibi: " oysa kendi çocukluğuna ve yakından tanıdığı çocuklara duygusallıktan arınmış gerçekçi bir gözle bakabilenler, çocukların melek değil, tıpkı yetişkinler gibi birer insan olduğunu bilirler."
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,7bin okunma
318 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Kurguyla tarihin çok iyi harmanlandığı kitaptır Semerkant. Özellikle doğu kültürüne ilgi duyanlar kesinlikle okumalı. “İçinde bulunduğumuz bin yılın başına her biri kendince damgasını vurmuş üç İranlı arkadaştan söz eder bu efsane: Dünyayı gözlemleyen Ömer Hayyam, o dünyayı yöneten Nizamülmülk ve aynı dünyaya dehşet saçan Hasan Sabbah.”
Semerkant
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202061,9bin okunma
168 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
" Son sığınak, son insani köşe" olarak nitelendirilen Son Ada. Tüm şehir hayatından uzak kendini soyutlamış 40 hane sahibi. İnsanların huzur içinde yaşadığı, insanların birbirinin kuyusunu kazmadığı, saygının bir martı ile bir insana aynı ölçüde duyulduğu bir ada, insan eliyle nasıl ceheneme çevirebilir?  Başta bir ada sakiniyken adayı yönetme arzusu ve isteklerini ada halkına empoze etmesi ve bunu medeniyet olarak nitelendirmesi. Ada halkını medeniyetten yoksun olarak gören sonrasında ise kararların ortak alındığını savunan bir adam. " Bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur." Kötülük baş gösterirken ona karşı koymayan herkes suçun bir parçası haline gelir.
Son Ada
Son AdaZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi · 202051,5bin okunma