''Seni kinyas en son fransa'da görmüştüm. Paris'te. Ama kayra, seni en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum. Neyse, önemli değil. Çok zaman geçti sonuçta görüşmeyeli. Paris'ten ayrılmamı biliyorsunuz herhalde. Zaten çok fazla anlatılacak bir tarafı da yok. Neden bana verdiklerini hala anlayamadığım o bursla, şu an ismini yanlışlık yapmamak için
Bir sen kaldın yalnızlık gelince
Hiçbir şey olmadı sanıyorsun Sen gidince... Ben boyamadım. Duvarlar kendiliğinden sarardı Birden bire... Kedi yanıma gelmiyor artık. Soldu saksıdaki karanfil. Hani Edip Cansever okurduk da Adını Yerçekimli Karanfil koyduyduk... Aslan ağzı, deve tabanı, gülle sümbül de soldu. "Dilek ağacım bu benim"
Seni Kinyas en son Fransa'da görmüştüm. Paris'te. ama Kayra, seni en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum. Neyse, önemli değil. Çok zaman geçti sonuçta görüşmeyeli. Paris'ten ayrılmamı biliyorsunuz herhalde. Zaten çok fazla anlatılacak bir tarafı da yok. Neden bana verdiklerini hala anlayamadığım o bursla, şu an ismini yanlışlık yapmamak için
Seni bırakıp bir köşede
Öylece gitmek istiyorum
Hem de nereye gittiğimi bilmeden
Ve sensizliği seçiyorum
Hiçbir şıkkı görmeden
Adım zaten yalnızlık
Kim ne derse desin
Küstahlık olsun soyadım
Vurdumduymaz olayım biraz da kendime
Dinlemeyeyim yani kalbimin sesini
Ne çıkar bu tüten yaşlardan
Anlıyor musun beni ben susuyorum
Ve herkese küsüyorum
İşte buraya da yazıyorum
Adını yalnızlık koyuyorum
Üflesem nefesini,don vuracak gülleri
Güvercinler mahzun,açık kalacak elleri
Yoktur ki anlatsınlar dertlerini dilleri
Gittin de çağırdın gönlüme azgın selleri
Ben ağacın resmini çizdim,
Hiç kimse için..
Daha ne yapraklarını yapıştırdım,
Ne adını koydum
Yemişlerinin..
Onu bir anlama yakıştırdım.
Adınıza büyüyor belleğimde ağaç,
Başka ağaçlar doğuruyor;
Büyümeyi bölüşüyorlar gölgelerinde..
Dal-dal, yaprak-yaprak öpüşüyorlar..
Çizmez olaydım, bizi soruyorlar..
Dönüp bizlere bakıyorum:
Dövüşüyorlar.
Cengiz Dağcı'nın 1988 yılında kaleme aldığı kitabı Anneme Mektuplar. Kızıltaşlı yaşlı bir adamın, ölen annesine yazdığı mektupları içeriyor. Kitapta toplam 15 mektup mevcut. Mektupları da ne yazık ki yanıtsız... Ama yanıt bulmak için yazmamış. Nedenini sayfa 356'da şu sözlerle ifade etmiş:
"... Zaten mektupları yazmaya başlamamın başlıca
Cahit Sıtkı Tarancı, Diyarbakır’dan İstanbul’a okumak için gelir. Galatasaray Lisesi’nde öğrencidir.
İçinde bulunduğu yalnızlık halinin verdiği ilhamla kendine hayali bir sevgili yaratır ve onun ağzından kendine mektuplar yazar ve bu mektupları, postaneye gidip kendi adına postalar.
Kendi kendine mektuplar yazıp postalaması yaklaşık olarak yarım
İNCE MEMED: HAKLI İSYANIYLA BÜTÜN MECBUR İNSANLARIN İDOLÜ OLAN EŞKIYA! II. Adnan Menderes hükümeti görevde. Mecliste sert tartışmalar sürüyor. CHP'nin İstanbul şubesi mühürleniyor. Dünyada ve Türkiye'de tarih, sessizce kendini yazıyor.Avrupa Birliği'nin 4 ay içinde kurulacağı haberleri çıkıyor. 1953 Nobel Edebiyat Ödülü İngiltere Başbakanı Winston
Ben ağacın resmini çizdim,
Hiç kimse için..
Daha ne yapraklarını yapıştırdım,
Ne de adını koydum
Yemişlerin..
Onu
Bir anlama yakıştırdım.
Adınıza büyüyor belleğimde ağaç,
Başka ağaçlar doğuruyor;
Büyümeyi bölüşüyorlar gölgelerinde..
Dal-dal, yaprak-yaprak öpüşüyorlar..
Çizmez olaydım, bizi soruyorlar..
Dönüp bizlere bakıyorum:
Dövüşüyorlar.