Muhteşem..Beğenmek ne kelime bayıldım...Bunu okumayan Tefsir okudum demesin!!!
''İlmî ve fikrî çalışmalarını önceleri daha çok Kur’an’ın edebî i‘câzı üzerinde yoğunlaştıran Seyyid Kutub, daha sonra Kur’ân-ı Kerîm’den ilham alarak hazırladığı makalelerini “Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân” başlığı altında el-Müslimûn dergisinde yayımlamaya başlamış,
Ahulgo'da yaşanan felaketten bir yıl sonra 1840'ta Şamil'in tekrar ortaya çıkmasıyla kıyasıya mücadele yeniden başladı. Ne reform yapmaktan ve daha merhametli bir yönetimden bahseden Ruslar için ne de daha önce Müritlerle tam anlamıyla ittifaka yanaşmayan dağlılar için artık bir orta yol bulmak mümkündü. Dağlılar, akın akın
Allah’a hamd olsun.
Bütün övgüler Allah’adır.
Birincisi:
Demokrasi Arapça bir kelime değildir. Yunancadan alınan bir kelimedir. İki kelimeden oluşmaktadır. Birincisi: Demos ve insanların hepsi veya halkı kast etmektedir. İkincisi: Kratıa ve yönetmek anlamına gelir.Anlamı ise: bütün insanların veya halkın yönetimi anlamına
Bu ülkede herkesin Hasan gibi sadık bir dosta ihtiyacı vardır fakat onun değerini sonradan bilmemek şartıyla :)
Afgan doğumlu yani Afgan asıllı Amerikalı yazarımız; bu romanda, Afganistanın insanlık dramı başta olmak üzere iki arkadaşlık üzerine kurulmuş iki kardeşin, ihanet ve sadakat konularını işler. Onun dışında baba ve oğul ilişkisini de
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
Halkımın kendi ülkesini el birliğiyle mahvetme biçimi, göğsümü beklenmedik bir öfkeyle sıkıştırıverdi.
* Afgan yazar Khalet Hosseini, Uçurtma Avcısı isimli kitabında söylüyor bu sözü.
Birgün bizde böyle bir söz söylemeyiz umarım.
Türkistan'a dönenler:
1925 yılından itibaren başlatılan uygulamalardan kendilerini kurtarıp Almanya'da kalabilen öğrenciler, eğitimlerini tamamladıkları yıllarda, çeşitli şartların etkisiyle, kesin tercihlerini yapacaklar ve bir anlamda kendi kader çizgilerini de belirleyeceklerdi. Sovyet Hükümeti'nce toplu olarak geri götürülen
Hediye kitaplarla okumaya devam ediyorum.
Roman gerçek bir hikayeden esinlenerek yazılmış. Olaylar 1950'lerden başlayıp 2010'lara kadar geliyor..
Süreyya, Amasya'da zengin ve soylu bir ailenin kızıdır. Küçük yaşta amcasının oğlu Erdoğan'la beşik kertmesi yapılır. Söz kesileceği akşam Süreyya kaçar...Günler sonra bulunur. Hastalanmıştır. Yatağa düşer, yürüyemez. Aylarca hiç konuşmaz. Türkiye'ye staj yapmak için gelen Afgan kralının yeğeni Zaki, Süreyya'yı tedavi etmesi için köşke çağırılır. Zaki, psikiyatrdır. Süreyya ile yakından ilgilenir. Konuşması ve yürümesi için çok emek verir. Bir yıl sonra Süreyya düzelir ve ilk sözü Zaki'dir...
Yazar, hemşehrim. Uzun zamandır bu kadar güzel bir aşk romanı okumamıştım. Çok beğendim. Yazarın anlatımı, tasvirleri, karakter analizleri, hem dozunda, hem de bilgilendiriyor. Su gibi akıp gidiyor roman. Tavsiye ederim. 320 sayfa.
Romanda bahsi geçen, ilkkez tanıdığım kıymetli şair, sanatkar ve kendi mesleğinde meşhur bazı insanlar :
Mihri Hatun, ilk Türk şairlerden.
Vedia Tunççekiç, kemençe sanatçısı (oyuncu Kürşat Alnıaçık'ın annesidir).
Prof.Dr. Rasim Adasal, psikiyatr.
Rıza Polat Akkoyunlu, şair.
"Aslında Afganistan'da Afgan adı ile herhangi bir halk ya da topluluk yoktur. Afgan sözü ile "peştunlar" anlaşılmaktadır. Peştunlar Afganistan'daki diğer halklara nazaran örf ve adetlerine daha bağlı kalabilmişlerdir."
Kitap Doğu'nun geri kalmışlığından ve islam dini ile yoğurulmuş Afgan kültürünü olabildiğince etkili bir kurgu ve akıcı diliyle yazılmış.
Kendisi gibi milyonlarca insanın hayatını çok çabuk değiştiren, yerinden-yurdundan koparılıp mecburi serüvenlere atılan kişilerin hayatını bütün acımasızlığıyla yazmış. Kitabın dilini de yazılış biçimini de fazlasıyla beğendim. Kurgusu mükemmel saygı duyduğum bir yazar.
Ancak ( Burası okumamış olanlara spoiler verebilir. O yüzden okumamış olanlar buraya kadar okuyabilir.) kendisi gibi milyonlarca insanın kitabında bahsettiği gibi zulümlere ve insan dışı muamelelere maruz kalmasını sağlayan -sığındığı devlet olan- ABD'ne hiçbir eleştirisi olmamış. Rusyaya, mevcut o zamanki yönetime ve ülkesini talan eden Talibana sitemi var. Fakat ülkesinde asıl cirit atan emperyalist devlete hiçbir eleştirisi hatta sözü bile yok. İyi okumalar.
Halid Hüseyni'nin, Uçurtma Avcısı adlı romanından bahsetmek istiyorum..
Ama, sanırım önce biraz da Halid Hüseyni'den bahsetmek gerekir..
Halit Hüseyni, aslen Tacikistanlı olup 4 Mart 1965 Afganistan doğumludur.. Babası Afganistan Dış İşleri Bakanlığı’nda diplomat olarak görev yapmakta annesi ise Kabil’de Farsça ve Tarih öğretmeni