Ah be Olenin! “Cahillik mutluluk” mudur?
Mutluluğu sorgularken çok da güzel bulmuştun cevapları aslında.
Çok da güzel vazgeçmiştin geçmişteki “soylu” yaşantından. Doğayla hemhâl olmanın, sadeliğin, hesapsız sevmenin mutluluk getirdiğini keşfetmiştin. Sivrisineklerin vızıltısına bile alışmış, lime lime ettikleri etini umursamamış, ilk defa “yaşadığını” hissetmiştin.
Sen böylesine mutluyken, insanın sosyal bir varlık olduğu gerçeğini çarptılar suratına. Giremedin aralarına, girmeyi de bekleyemezdin ki. Basit düşünen insanlar basit düşünenleri, kendileri gibi yaşayanları sever; istemezler gidile geline aşınmış “biricik” yolları dışında bir yoldan yürünülmesini. Aslında o yolun biricikliği, kendilerinin başka bir yol bilmez oluşlarındandır.
Kendi halinde yaşantın rahatsız etti insanları Olenin, Moskova’daki yaşantını elinin tersiyle itişinin hiçbir kıymeti yoktu o insanlar için. Mücadeleni takdir edemezlerdi. Bildikleri tek şey kendi yollarıydı çünkü.
Bindiğin araba yola çıkarken, dönüp de bir kez daha bakmadı sana Maryanka. Suçlayamazdın onları, hiçbir zaman suçlamadın da. Onlar, hayatı su içer gibi doğal ve basit yaşamaya alışmışlardı. Suyun neden ihtiyaç olduğunu, varlığının ne kadar şükredilesi olduğunu umursamamışlar, düşünmemişlerdi. Susadıysan içeceksin işte!
Sen ise suyun güzelliğinin farkındaydın, ihtiyacını gideriyordu ama sana verdiği hazzı da keşfetmiştin. Bir dikişte içip bitiremezdin ki!
Velhâsıl, kimyanız uyuşmadı Olenin. Mutluluğu arayış yolundan da keyif almış olmanı dilerim.