Ulvi, kutsi, uhrevi hiç bir şey derman olmaz
Her geçen gün daha da artan yalnızlığıma
Ah bu gönlüm belki de asla hükümrân olmaz
Silinir cümle şekil en son sıfır öz kalır
Bir hiç başka bir hiçten ancak nasihat alır
Bir derin kuyudayım üstelik tepe üstü
Bir ben diğer benime çıkmak için elvermez
Beden ruh kavgasında ruhum ruhuma küstü
Çıkmamı bekleyenler bir kez daha yanılır Görelim hep birlikte dipte nasıl yanılır
Zaten hayat bir gayya kuyusu değil midir?
Çırpındıkça çıkmaya daha alta inilen
Ki en altta olanın hali üstten bellidir
Çaba, emek, eziyet havalarda sallanır
Biraz hık-mık ses eden ağaçlarda sallanır
Her derde bin bir perde yapılsa da elekten Görünmüyor görünür insanlığın zerresi
Yine de umut kesme Beşer denen kelekten
Kimbilir bir gün gelir adalette haklanır
Cümle çayan efradı üç saatte haklanır.
Kim, bağırsam, duyardı çığlığımı melek
saflarından? Tut ki biri yüreğine aldı beni
apansız: Yokolur giderdim daha güçlü varlığının
önünde. Evet, güzel dediğin yalnız başlangıcıdır
korkunç olanın, anca dayandığımız;
tansırız onu, çünkü hor görür, umursamaz
bizi yerle bir etmeyi. Her bir melek korkunçtur.
İşte böyle kendimi tutuyorum,
zaman: durmuş gibi
cihangir'de pazar günü şaşkınım
olmayan uykumu bölüyor bir akordeon sesi
bir çocuk ufarak sarı saçlı
eminim kara gözlüdür görünmüyor uzaktan gözleri
görünmüyor ki
sokak derin uykularda duyulmuş şey değil
cihangir'de geldiğim günden beri
gurbetliğimden beri
son travesti son bira şişesini yere çaldığından bu yana
kaç
Aşağıda gitar sesine karışan şarkılar sûregiderken, o tamamen karanlığa bürünmüştü; işte o zaman Giovanni Drogo içinde müthiş bir umudun doğduğunu hissetti. Yeryüzünde yapayalnız olan, bir yük, gereksiz bir şey gibi kaleden kovulan, herkesin arkasında kalmış utangaç ve zayıf Drogo, belki de her şeyin bitmediğini düşünme cüretini gösteriyordu;