Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
And one asks oneself where are one's dreams. And one shakes one's head and says how rapidly the years fly by! And again one asks oneself what has one done with one's years. Where have you buried your best days? Have you lived or not? Look, one says to oneself, look how cold the world is growing. Some more years will pass, and after them will come gloomy solitude; then will come old age trembling on its crutch, and after it misery and desolation. Your fantastic world will grow pale, your dreams will fade and die and will fall like the yellow leaves from the trees…. Oh, Nastenka! you know it will be sad to be left alone, utterly alone, and to have not even anything to regret—nothing, absolutely nothing … for all that you have lost, all that, all was nothing, stupid, simple nullity, there has been nothing but dreams!" Şimdi “Hani hayaller?” diye sormaktan kendimi alamıyorum. Baş sallayıp: “Yıllar ne çabuk geçiyor…” demekten başka çare yok. Bu kez yeni bir soru karşınıza dikiliveriyor: “Peki ama, geçen yıllar, ömrün en iyi yılları ne olacak?.. Yaşadın mı, yoksa yalnızca yaşadığını mı sandın?.. ” İçinizdeki ses: “Bak, çevrende her şey nasıl gittikçe soğuyor…” demektedir. Umutsuzluk; yalnızlık içinde yıllar geçecek; sarsak ihtiyarlık bastonuna dayanarak karşınıza dikilecek. Her şey hüzüne, kedere bürünecek… Yaşadığınız o parlak dünya sönecek, hayaller, sarı yapraklar gibi bir bir dökülecek… Ah Nastenka, o zaman hem yapayalnız kalmak, hem de arkandan acıyacak bir şeyin olmadığını bilmek, –çünkü yitirdiklerinin hepsi değeri sıfır olan hayaller; ne kadar acı, değil mi?
Saga EgmontKitabı okudu
Oruç hayatın özeti. Gün boyu ne kadar çok şey isteriz, akşam şundan olsun, bundan olsun, ah şu kadar su içsem, şunu yesem fln. Akşam olunca bir bardak su bi tas çorba doyurur. Bu kadarcıkmış işte insanın o ejderhalaşan nefsini köreltmek. Hayat da böyledir işte. Gençlik gündüzünde hep geleceğe dair bir şeylerin hayallerinde peşinde koşturup ihtiyarlık akşamında bu kadarcıkmış dedirtir. Boşuna gençliği heba edip tüketmiş geçici şeyler için ömrü harcamış oluruz. Hatta hayat daha acımasızdır. Ömür geçtiğinde zaten artık o çok istenilen geçici şeylerin de tadını alamayız. Hayatın en güzel yıllarını bir şeyler elde etmek için tüketirken elde ettiğimizde artık zaten her şey için çok geç olur. Dönüp geriye bakınca ne çok kıymetsiz şeylere çok kıymet verip heves ettiğini görmeyen yoktur. Geçmişe dönme imkanı olsa aynı şeyleri yine aynı hevesle isteyip, aynı şeyleri yapacağını söyleyebilecek insan çok azdır. Bundan sonra keşkelerimizin olmayacağı bir ömür nasip etsin.
Reklam
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
Bu dünyanın bana anı olarak bıraktığı yerleri zaman zaman dolaşarak, halin içinde geri gelmez geçmişi yaşamayı pek severim. Bunun için bir gölge gibi amaçsız ve başıboş şehrin ıssız sokaklarında sık sık dolaşırım. Neler anımsarım o zamanlar… Örneğin tam bir yıl önce, aynı saatte, aynı kaldırımda, şimdiki gibi yalnız başıma üzgün, hüzünlü dolaşıyordum. O günkü düşündüklerim aklıma geldikçe bunların hiç de iç açıcı şeyler olmadığını anımsıyorum. Ama ruhum bugünküne göre daha huzurluydu, şimdiki gibi yakamı kurtaramadığım kara düşüncelerim, gece gündüz rahat vermeyen vicdan azabım yoktu. Şimdi “Hani hayaller?” diye sormaktan kendimi alamıyorum. Baş sallayıp: “Yıllar ne çabuk geçiyor…” demekten başka çare yok. Bu kez yeni bir soru karşınıza dikiliveriyor: “Peki ama, geçen yıllar, ömrün en iyi yılları ne olacak?.. Yaşadın mı, yoksa yalnızca yaşadığını mı sandın?.. ” İçinizdeki ses: “Bak, çevrende her şey nasıl gittikçe soğuyor…” demektedir. Umutsuzluk; yalnızlık içinde yıllar geçecek; sarsak ihtiyarlık bastonuna dayanarak karşınıza dikilecek. Her şey hüzüne, kedere bürünecek… Yaşadığınız o parlak dünya sönecek, hayaller, sarı yapraklar gibi bir bir dökülecek… Ah Nastenka, o zaman hem yapayalnız kalmak, hem de arkandan acıyacak bir şeyin olmadığını bilmek, –çünkü yitirdiklerinin hepsi değeri sıfır olan hayaller; ne kadar acı, değil mi?
BİLİYOR MUSUN?
Onlar habersizlerdir ki ölürken bile ellerinden alınan kuvvetin büyüklük ve saltanatından gafil olarak, fark etmeksizin bunu teslim ederler; teslim ettikleri bu kuvvetin, hayat denilen dünyanın en tantanalı bir kuvveti olduğunu bilmezler... Fakat bunların yanında öyleleri de vardır ki bu hayatın en ehemmiyetsiz bir rengine bile ruhları kan
Tabii o zaman soruyorsun kendine: Nerede şimdi o hayallerin? Kafanı iki yana sallayıp, "Yıllar nasıl da uçup gidiyor!" diyorsun. Yine soruyorsun: Nasıl geçirdin o yıllarını? En güzel zamanlarını nereye gömdün? O yılları yaşadın mı yaşamadın mı? Bak dostum, diyorsun kendine, bak artık toprak soğumaya başladı. Birkaç yıl daha geçecek ve sonra koltuk değneklerine dayanmış titreyen ihtiyarlık, ondan sonraysa sefalet ve terk edilmişlik gelecek. O düşler dünyası beyazla örtülecek, donacak, hayallerin solacak ve sararmış yapraklar gibi düşüp gidecek... Ah Nastyenka! Yalnız kalmak, tamamen tek başına kalmak ve hayıflanacak bir şey bile bulamamak ne kadar boğucu... hiçbir şeye benzemez, hiçbir şeye... Çünkü elinden kayıp gidenler, bütün o yitirdiklerin aslında bir hiçlikten ibaret, saçma, yusyuvarlak bir sıfır, yalnızca ve yalnızca kafandaki hayaller!
Reklam
Ey ahsen-i takvimde yaratılan ve sû'-i ihtiyarıyla esfel-i safilîn tarafına giden insan-ı gafil! Beni dinle. Ben de senin gibi gençlik sarhoşluğuyla gaflet içinde dünyayı hoş ve güzel gördüğüm halde, gençlik sarhoşluğundan ihtiyarlık sabahında ayıldığım dakikada, o güzel zannettiğim âhirete müteveccih olmayan dünyanın yüzünü nasıl çirkin gördüğümü ve âhirete bakan hakikî yüzü ne kadar güzel olduğunu, Onyedinci Söz'ün İkinci Makamının 219-220'nci sahifelerinde yazılan iki levha-i hakikate bak, sen de gör: Sözler – 330 BİRİNCİ LEVHA   [Ehl-i gaflet dünyasının hakikatını tasvir eder levhadır.]    Beni dünyaya çağırma Ona geldim fena gördüm.    Demâ gaflet hicab oldu Ve nur-u Hak nihan gördüm.    Bütün eşya-yı mevcudat Birer fâni muzır gördüm.    Vücud desen onu giydim Ah ademdi çok bela gördüm.    Hayat desen onu tattım Azab ender azab gördüm.    Akıl ayn-ı ikab oldu Bekayı bir bela gördüm.    Ömür ayn-ı heva oldu Kemal ayn-ı heba gördüm.......  
ENVÂR NEŞRİYATKitabı okuyor
Ah Nastyenka, Nastyenka! Beni kendimle ne kadar uzun süreliğine barıştırdığınızı biliyor musunuz? Sayenizde belki de bir daha asla suç ve günah dolu bir yaşamım olduğunu, çünkü böyle bir yaşamın başlı başına suç ve günah olduğunu düşünüp kederlenmeyeceğimi biliyor musunuz? Sakın abarttığımı düşünmeyin, Tanrım, bu aklınıza bile gelmemeli Nastyenka,
Şimdi “Hani hayaller?” diye sormaktan kendimi alamıyorum. Baş sallayıp: “Yıllar ne çabuk geçiyor…” demekten başka çare yok. Bu kez yeni bir soru karşınıza dikiliveriyor: “Peki ama, geçen yıllar, ömrün en iyi yılları ise ne olacak?.. Yaşadın mı, yoksa yalnızca yaşadığını mı sandın?.. ” İçinizdeki ses: “Bak, çevrende her şey nasıl gittikçe soğuyor…” demektedir. Umutsuzluk; yalnızlık içinde yıllar geçecek; sarsak ihtiyarlık bastonuna dayanarak karşınıza dikilecek. Her şey hüzüne, kedere bürünecek… Yaşadığınız o parlak dünya sönecek, hayaller, sarı yapraklar gibi bir bir dökülecek… Ah Nastenka, o zaman hem yapayalnız kalmak, hem de arkandan acıyacak bir şeyin olmadığını bilmek, –çünkü yitirdiklerinin hepsi değeri sıfır olan hayaller; ne kadar acı, değil mi?
Varlık YayınlarıKitabı okudu
Hep uzakta sanırlar ölümü. Hep başkaları içindir ölüm. Bence insanlar işte bu yüzden mutsuzlar. Çünkü birazdan ölme ihtimali, beş dakika sonra, bir gün sonra, bir hafta sonra ölme ihtimali; insanın acılarını ve sevinçlerini yeniden tanımlamasını gerektirir. Tümüyle yaşamını yeniden tanımlamasını gerektirir. Gerçi tabi, şeytan ve adamlarının işine hiç gelmiyor bu. Geçen gün bir grup şeytan konuşurken duydum, kapitalizm mi ne, tuhaf bir şey çıkarmışlar; korkunç bir olay. Her şeyi süsleyip herkese satmak istiyorlarmış. Ölümü sürekli hatırında tutan adama her şeyi satamazsın ki. Çünkü ölüm, iki hayatın ortasında durur ve insanı dengede tutar. Ah tabi, insanları bu çılgın düzene çekmek için, ölümü unutturmak gerekir. Bizim bu kadar göz önünde ve bu kadar unutulmuş olmamızın nedeni, şeytanlar ve onların adi oyunları. Sanki ölüm, hep başkaları içindir. Hep başkaları ölür. Bu ölüm nasıl bir salaksa, sizi hep ıskalar. Şaşı ölüm, çirkin ölüm, kel ölüm! Ağzımın tadını kaçırma, git, başkalarına git, kışt, kışt! Git! Uzak dur benden, Ah neyse. İhtiyarlık, insanı geveze yapıyor. Bunları hep yazmak isterdim. (Yazmakmış! Hah! Edebiyat gevezeliktir, sen işine bak. Peki anne.) Saatimize bakalım, himmm, henüz çok erken. Oyalanacak bir şeyler bulmalıyım. Keşke bir gazete alsaydım; bulmacasını çözerdim. Hey! Bir gazete bayiinde dursana! Hah ha.
Sayfa 45 - İzKitabı okudu
Reklam
2023 Eylül Alıntılar
Video: youtu.be/5Apxb3vILpE Arkadaşlar merhaba, Bu videoda 2023 Eylül'de okuduğum 13 kitaptaki toplam 169 alıntı yer almaktadır. Aşağıda alıntıların bir kısmını paylaşıyorum. 1. Körün Parmak Uçları
O zaman hayallerim pek iç karartıcıydı, gerçi ondan önce de daha iyi sayılmazdı, ama yaşamak sanki daha bir kolay ve huzurluydu; başıma üşüşen o kara dumanlar yoktu, o vicdan azapları, gece gündüz yakanı bırakmayan o karanlık, kasvetli pişmanlıklar yoktu. Tabii o zaman soruyorsun kendine: Nerede şimdi o hayallerin? Kafanı iki yana sallayıp, “Yıllar nasıl da uçup gidiyor!” diyorsun. Yine soruyorsun: Nasıl geçirdin o yıllarını? En güzel zamanlarını nereye gömdün? O yılları yaşadın mı yaşamadın mı? Bak dostum, diyorsun kendine, bak artık toprak soğumaya başladı. Birkaç yıl daha geçecek ve sonra koltuk değneklerine dayanmış titreyen ihtiyarlık, ondan sonraysa sefalet ve terk edilmişlik gelecek. O düşler dünyası beyazla örtülecek, donacak, hayallerin solacak ve sararmış yapraklar gibi düşüp gidecek… Ah Nastyenka! Yalnız kalmak, tamamen tek başına kalmak ve hayıflanacak bir şey bile bulamamak ne kadar boğucu… hiçbir şeye benzemez, hiçbir şeye… Çünkü elinden kayıp gidenler, bütün o yitirdiklerin aslında bir hiçlikten ibaret, saçma, yusyuvarlak bir sıfır, yalnızca ve yalnızca kafandaki hayaller!
Beyaz Geceler
Beyaz Geceler
"Peki, yıllarını ne yaptın? Hayatının en iyi yıllarını nereye gömdün?.. Yaşadın mı, yoksa yaşadığını mı sandın? Bak çevrende her şey nasıl gittikçe soğuyor? Umutsuzluk, yalnızlık içinde yıllar geçecek; titreyen ihtiyarlık bastonuna dayanarak karşımıza dikilecek. Her şey hüzüne, kedere bürünecek. Yaşadığımız o parlak alem sönecek, hayaller, sararan yapraklar gibi dökülecek. Ah, Nastenka! O zaman hem yalnız, yapayalnız kalmak, hem de arkanda acıyacak bir şeyin olmadığını bilmek- çünkü kaybettiklerimin hepsi değersiz hayaller yığını- ne kadar acı değil mi?"
168 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.