Duvarları çatlak, tavanı dökülmeye hazır
Temelinde bitlerin, karıncaların ince bacaklı böceklerin gezdiği ihtiyar evlerde
Zamanı çekip üstümüze örtüyoruz kirli ve açık yerlerimizi
Bir şey mi var sandık tiplerinde saklanan, merdiven altlarında unutulan
Ahır köşelerine atılmış, paslı çivilerine asılmış duvarların
Nedir bizi bağlayan bütün bunlara ve geçen zamana
Siz oturdunuz mu hiç kıldan ince uçurumlarda
Biz yatıyoruz her gün beli bükülmüş duvar diplerinde
Uykumuz ürkek ceylanlara benziyor bazen yorgun taylara
Biz kaygan ve sessiz zaman üstünde
Unutmuş ve aldırmaz görünüyoruz
Gıcırtılı merdivenlerden çıkan ölümü
Biliyoruz işliyor saat tıkır tıkır
Her yerde ve her şeyde
Sesini çizerek sonsuzluğa
Tıkırtıların kımıltıların ve uzayan ağaçların..
ERDEM BEYAZIT
Zaman öyle bir zaman ki hem çok ağır olaylara şahitlik ediyoruz hem de her manada zor bir dönemden geçiyoruz. Ahir zaman! Sanki insanlığın bir bölümü efsunlanmış gibi geziyor. Sokaklarda cinnet enerjisi hakim. Kimsenin kimseye tahammülu yok. Saygıyı, şefkati bırakın; pimi çekilmiş bomba gibi, kalbini bırakmış gezen bir güruh var.