Nefretten Sonra iki uykusuz gece sonunda okundu, bitti ama henüz etkisinden çıkmak mümkün olamadı.
Bir kadına intikam duygusu neler yaptırır bunu adım adım görüyoruz. Kitap boyunca Tamer’e hayran kaldım, Natalia’ya sinir oldum ama bir yandan da onun nasıl zorda olduğunu, intikamı ve aşkı arasında kaldığını gördükçe acıdım da, Allah kimseleri o duruma düşürmesin… Ama yine de doğum gününde o acı sözleri, kafasından ve yüreğinden geçenler farklı iken nasıl söyledi Tamer’e aklım almadı doğrusu. Üstelik karşısında onu sevdiğini söyleyen ve evlenme teklif eden bir adam varken. Ve Tamer; dağ gibi bir adamın yerle bir oluşu, çocuğu için yalvarışı, hayatından vazgeçmeyi bile göze alışı bölüm başından bu yana tutmaya çalıştığım gözyaşlarımın yanaklarımdan süzülmesine sebep oldu…
Kitap çok akıcı ve sürükleyiciydi, diğer kitaplardan sonunu bildiğim halde, nasıl okumaya başladım, nasıl bitti anlamadım doğrusu. Biliyorum ki diğer FMArsal kitapları gibi bunu da defalarca okuyacağım…
Nefretten SonraFatih Murat Arsal · Ephesus Yayınları · 20151,008 okunma
"Buğulu gözlerini, kapı ile televizyon sehpası arasındaki boşlukta duvara yaslı duran sandığa çevirdi. Uzun ve dalgın bakışlarla sandığı süzdü. Sonra yutkundu. Kırışık ve dar anlının altında iki küçük lamba gibi parıldayan gözlerini tekrar resme kaydırdığında Gülfidan’ı ile bakışları kenetlendi. Konya sokakları kadar soğuk ve donuk iki masum
Tanıtım bülteninden verilen bilgiden anladığım kadarıyla, "kelebek" romanına benziyor konudu. Artık insanın ibsana yaptığı zalimlikleri okumayı kaldıramıyorum. Çok kötü hissediyorum ve aklım almıyor. En son "Sevdalinka" yı okudum, çok kötü oldum...
Ölüler Evinden AnılarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201914,5bin okunma
şaştım, senin hançerin bu kadar mıydı
varmadı yüreğime
için suçlu bir deniz gibi
dokunma yüreğime
tabansızım, aklım başımda, ellerim
uyanık bir atmaca gülüşünde
ellerin boyalı da olsa kentten de gelsen
dağdan değilsin
dokunma yüreğime
şu ölenler kimdi, şu şarkı nerden sana
dokunma yüreğime
sondur bu akşamlar, geceler diriltir beni
bir kuşun sesinde
sen nerdesin hepimiz nerdeyiz
güneş oyalıyor ikindiyi
bir kuş sesinde
kuşla mukayyet değiliz
Turgut Uyar
"Cenova' ya indiğim sabah seni katiyen göremezdim.
Aklım başımda değildi küfür gibi huzursuzdum.
Herkes beni unutmuştu ben kimseyi unutmamıştım.
Zehra'yı unutmamıştım allahsız gözlerini unutmamıştım.
Sol böğrüme sanki çıplak bir hançer saplamışlardı."
KENT
Dedin "Bir başka ülkeye bir başka denize gideceğim.
Bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet.
Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
Aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
Hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
Yıllarıma kıydığım boşa harcadığım."
Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler bulamayacaksın.
Bu kent peşini bırakmayacak.
Aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşlanacaksın;
Aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma.
Bir gemi yok, bir yol yok sana.
Değil mi ki hayatına kıydın burada
Bu küçücük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.
Bahçenin kenarından geçerek yukarıya, Arnavutköy’ün tepelerine doğru yürürken burnumuza hãlã menekşe kokusu geliyordu. Altımızda bir Mayıs gününü bırakarak Şubat ayını yukarıda kamçı gibi bizi bekler bulduk. Say:149
Sabahın 4.30’u. İnsan sesleri sessizliğin içine düşüyor. Karanlığa bol bol duman fışkırtan meşalelerin geceye yaptığı te’siri
Dün Gece , El Ayak Çekilince , Kurdum Mahkemeyi Yargıladım Yüreğimi...!Aklım HAKİM.... Vicdanım SAVCI.... DUygularım TANIK... Yüreğim SANIK...Avukata Gerek Duymadık....Sordu Hakim;
Nasıl Seversin Bunca Zaman Sen....?
Boyun Büktü Yürek; Ah Bir Bilsen...!.......Duygular Kıpır Kıpır Söz İstediler....!---Hakim Bey, Sevmek Hangi Yasada Suç....?---
Peki , Dedi Hakim..... Vurdu Yeniden Tokmağı...
SEVDİĞİN KARŞILIK VERDİ Mİ BARİ....?
YÜREK Yine Kırık, Yine Ezik.....BEN KARŞILIK İÇİN SEVMEDİM Kİ
Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir?
"Tanrı’nın varlığını düpedüz ve yapmacıksız kabul ediyorum. Yalnız şunu belirtmem gerekir: Eğer Tanrı gerçekten varsa ve dünyayı yaratmışsa, o halde hepimizin çok iyi bildiği gibi onu Öklid geometrisine göre insan aklını da ancak üç boyutu kavrayabilecek şekilde yaratmıştır…boynumu eğerek şunu açıklıyorum ki, böyle sorunları çözmek için gereken yeteneklerden hiçbirisine sahip değilim. Benim aklım, Öklid prensiplerine göre işleyen, yani yalnız bu dünyayı kavrayabilecek bir akıldır…Varlığını bildiğim halde böyle bir dünyanın nasıl var olabileceğine bir türlü inanamıyorum. Kabul edemediğim şey, Tanrı’nın kendisi değil, bunu anla! Ben, yalnız O’nun yarattığı dünyayı kabul edemiyorum.”