Erdem bir kuruntudan ibarettir, erdeme ibadet etmek sürekli fedakârlık demektir, mizacımızın esinlerine karşı sayısız isyanı gerektirir. Bu tür hareketler doğal olabilir mi? Doğa kendi ihlalini öğütler mi hiç? Eugenie, erdemli denen kadınlara aldanma. Onlar bizimle aynı duygulara hizmet etmezler, başka duyguları vardır onların ve çoğu zaman da daha aşağılıktır bunlar... Đhtiras, kibir, şahsı çıkarlar, çoğu zaman da onlara bir şey öğütlemeyen bir mizacın soğukluğudur yalnızca. Böyle varlıklara bir borcumuz var mı ki, soruyorum? Yalnızca kendilerini sevmekten öteye geçmişler midir? Tutkular yerine bencillik adına fedakârlıkta bulunmak daha mı iyidir. Daha mı bilgece bir tavırdır, daha mı uygundur? Bana kalırsa, al birini vur ötekine; ve tutkuların sesini dinleyen kuşkusuz daha haklıdır; çünkü bu ses doğanın tek organıdır, oysaki diğeri yalnızca aptallığın ve önyargının sesidir. Şu gördüğün organdan fışkıran tek bir damla bel. Eugenie, küçümsediğim erdemlerin en yüce edimlerinden bile bence çok daha değerlidir.
"İyi baba diye bir şey olamaz, çünkü babalık görevi başlı başına kötü bir şeydir. Sert babalar, yumuşak babalar, anlayışlı babalar - al birini vur ötekine. Bize kendi aşağılık komplekslerini yüklemeye ve yolumuzu kesmeye çalışırlar. Kendi gerçekleştiremedikleri özlemlerini, öfkelerini, ülkülerini, kimseye açmadıkları güçsüzlüklerini, günahlarını, baldan tatlı düşlerini ve kendilerinin hiçbir zaman uygulama yürekliliğini gösteremedikleri yaşam ilkelerini - bütün bu süprüntüleri bizim omuzlarımıza yüklemek isterler! Benimki gibi, en umursamaz, en ilgisiz babalar bile ötekilerden farklı değildir. Çocuklarıyla hiç ilgilenmedikleri için vicdan azabı çekerler ve çocuklarının bu acıyı anlamasını, kendilerine acımasını beklerler!"