"Bir çalı veya sedir ağacı Resûlullah'ın yanına gelip etrafında döndü. Sonra tekrar yerine gitti. Bu olayı Resûl-i Ekrem'e anlattığımda şöyle buyurdu:
“O ağaç, bana selâm vermek için Rabbinden izin aldı."
Öncelikle okumadım dinledim :)
Dinlemek hiç bir zaman bana iyi gelmiyor bir türlü içine giremiyorum hikayenin bu kitabında ilk başlarda giremedim açıkcası çünkü çok fazla betimleme vardı sonrasında hikaye hızlanınca daha keyifli bir hal aldı.
Kısaca hikayeden bahsetmek istiyorum her zaman ki gibi.
Roman bölümlere ayrılmış ve tamamı Arjantin yakınlarında geçiyor. İnci avcısı Baltazar Denizanası teknesi sahibi Zurita’nın sağ koludur. Zurita paragöz, nefretlik bir adam. İstiridye avladıkları yerde halkın deniz şeytanı adını verdikleri bir canavar vardır. Zorita ve Baltazar bu deniz şeytanını yakalamak ve okyanus dibindeki bütün hazineleri ellerine geçirmek isterler. Deniz şeytanı Profesör Salvator tarafından bir nevi modifiye edilmiş bir insandır adı ise İhtyandr. İhtyandr herkesin hayran olduğu güzel Gitarez’i görür ve aşık olur işte asıl bu aşk onu kötü durumlara sürükler. İhtyandr’ın başına gelenler ve manevi babası Salvator’un onun için çabası, Gitarez’in kavuşulamayan aşkı ile gerçekten keyifli bir kitaptı.
Özellikle sonunun bu kadar net bitişli olması çok hoşuma gitti. Okuyacak kişilere şimdiden öneriyorum.
Su AdamıAleksandr Belyaev · İthaki Yayınları · 20173,516 okunma
Nakil ve rivayetlerde şöyle belirtilmiştir: 662 (1263-1264) yılında Eyyûbîler'in Mısır ve Şam'daki egemenliği sona erdikten sonra bu kıymetli ailenin çocuklarından biri bir süre Hama şehrinde gizlendi, ardından Mardin tarafına gitti. Mardin hükümdarı da onu komutanları ve yakın adamlarının ileri gelenleri arasına aldı. Bu mert, iyiliksever hükümdar kendisini Savur Kalesi'nin yöneticiliği görevine tayin etti. Fakat bu Eyyûbî genci burada sıkıldı ve şimdi Hasankeyf olarak bilinen Re'su'l-Kûl tarafına gitti. Orada evlendi, oranın halkına ısındı, onlar da kendisine ısındılar. Çevresinde, o yörenin sakinlerinden büyük bir topluluk meydana geldi. Zengin fakir, küçük büyük herkes bütün işlerde ona itaat etti. Derken kendisini gönül rızasıyla başlarına yönetici olarak tayin ettiler.
Useyd mızrağını aldı, onların yanına gitti ve takınabildiği en sert ifade ile: “İkinizi buraya, zayıfları kandırmaya getiren sebep ne? Eğer hayatta kalmak istiyorsanız buradan gidin” dedi. Mus’ab ona baktı ve çok yumuşak bir tonda: “Neden oturup, benim söylediklerimi dinlemiyorsun? Dinledikten sonra, hoşuna giderse kabul eder, gitmezse kabul etmezsin” dedi. Peygamber (s.a.v.)’in elçisinin görünüşünden ve davranışından hoşlanan Useyd: “Doğru bir söz” dedi ve mızrağını yere dayayarak onların yanına oturdu.
Mus’ab ona İslâm’ı anlattı ve Kur’ân okudu; Useyd’in
yüzündeki ifade değişti. Onun yüzündeki aydınlık ve
yumuşamadan etrafındakiler onun Müslüman olduğunu
anladılar. Mus’ab (r.a.) bitirdiğinde: “Bu sözler ne kadar güzel ve harika!” dedi. “Bu dine girmek isteyince ne yapılır?” diye sordu.
Sayfa 156 - İz Yayıncılık, İstanbul 1994, 3. Baskı
İbnu'l-Arabi ünlü ve dindar bir aileden gelmiştir. Babası ve amcalarından ikisi belirli bir şöhrete sahip sûfilerdi. İbnu'l- Arabi 568/ 1172'de 8 yaşında iken doğum yerini terkederek İşbiliye'ye gitti. Kur'an okumak ve İslam Hukukunun ilk esaslarını öğrenmekten ibaret olan ilk İslam eğitimini Şeyh Ebû Bekr b. Halef'den aldı. Çok geçmeden, o sırada, Endülüs sûfilerinin önemli bir merkezi olan Sevil'e geçti ve orada 30 yıl kaldı. Bu 30 yıl zarfında islam Hukuku, Hadis ve Kelâm okudu.
Sayfa 15 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi YayınlarıKitabı okudu
Bu kitabı okumadan önce bu kadar seveceğimi asla düşünmezdim ama tek kelimeyle bayıldım. Dili oldukça akıcı ve kitaptaki olay örgüsü baya merak uyandırıcıydı. Kitabın konusu Talat ve Fitnat’ın aşkı ve bu aşk için çektikleri zorluklardı. Talat benim çok sevdiğim bir karakter oldu. Özellikle sadece Fitnat’ı görebilmek için büyük bir risk alıp kadın kılığına girip türlü türlü oyunlara başvurması ve sonunda amacına ulaşması benim çok hoşuma gitti. Aynı zamanda Talat kadın kıyafetleri içindeyken o dönemde kadınların yaşadığı ve maruz kaldığı zorluklara da değindiği için kitap benim gözümde ekstradan bir puan daha aldı. Fitnat ise sessiz sakin, yıllardır evinden dışarıya adımını atmamış bir kızdır. Dış dünya ile neredeyse hiçbir bağlantısı olmadığı halde gönlünü dışarıda gördüğü Talat’a kaptırdı. İkisinin aşkını okumak hem çok büyük keyif hem de çok büyük bir üzüntüydü. Kitabı okurken gözlerim doldu keşke böyle olmasaydı diye düşündüm son sayfaları okurken ama her şey için çok geçti.
Onun dışında Talat’ın anne ve babasının hikayesine kısacık da olsa kitapta yer verilmesi benim aşırı hoşuma gitti. O iki aşığın hikayesi de bence çok güzeldi. Genel olarak görüşlerim bu şekilde herkese iyi okumalar.
Menzil tarikatı Sağlık Bakanlığı vasıtasıyla 17 yılda kamuda önemli ölçüde kadrolaştı. Önce Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi sonra Yıldırım Bayezid Üniversitesi ve Recep Akdağ tarafından altyapısı oluşturularak kuruluşu sağlanan Sağlık Bilimleri Üniversitesi vasıtasıyla protokoller yapılarak tüm illere yayıldı. Bakanlığa bağlı eğitim araştırma hastanelerinde görevli mürit ve kendilerine yakın doktorlara akademik kadro ve unvanlar verildi. Menzil tarikatı, Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere fetö ihraçları sonrası boşalan kadrolara da yerleşerek devlet içindeki gücünü sağlamlaştırdı. Yani fetö gitti yerini metö aldı.
@yazarrpink ☆ #ateşhattı
Syf392 ☆2023~96.kitap
~°•☆İnsan illa kurşunların önünde can vermiyordu.Bazen bir çift sözde yetiyordu ~°•☆
Efsun kendini bildi bileli Akın'a meftundu. Abisinin arkadaşıydı, çocukluğu dahil hayatının her anında o vardı. Şimdi üniversiteye hazırlanırken duygularını açmak ondan da karşılık bulmayı umuyordu.Uzun bir
"Yaşımı dert etmezdim seni görene kadar ama şimdi ediyorum. Erkenden ölüp seni burada yalnız bırakmaktan korkuyorum." Korktuğu gibi de oldu; sevgisini de aldı gitti, geriye üç kuruş emekli maaşı ve buz gibi bir ev bıraktı.